Hükümetin cemaat planı hazır!
Abone olBülent Arınç, yurtdışındaki cemaat okullarıyla ilgili yürütülen çalışmaları anlattı. Arınç, el konulsun tekliflerine ise cevap verdi.
Hükümetten, cemaatin yurtdışındaki okullarına yönelik
beklenen adım geliyor. Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, yurtdışındaki
eğitim kurumlarına ilişkin olarak vakıf kurulacağını ve isminin de
belirlendiğini söyledi. Arınç, kurulacak vakfın, kamu desteğinde
olacağını; ancak sivil bir yapılanma içerisinde olacağını
anlattı.
Arınç, Bakanlar Kurulunun ardından, bir gazetecinin, yurt
dışındaki okullarla ilgili nihai bir karar verilip verilmediğine
ilişkin sorusu üzerine, geçen haftaki kurulda bu konuda ön
görüşmelerin yapıldığını ifade ettiğini söyledi, üç konuyu
öncelikli olarak tasarladıklarını belirtti.
CEMAAT OKULLARI DEVREDİLECEK Mİ?
CEMAAT OKULLARI DEVREDİLECEK Mİ?
Yurtdışındaki farklı ülkelerde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı
66 okul bulunduğunu bildiren Arınç, birinci konunun, bunların
çalışma şartlarının, eğitim kalitesinin daha da artırılması, fiziki
şartlarının düzeltilmesi olduğunu anlattı. Arınç, ikincisi konunun,
Türk okulları olarak bilinen ve dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet
gösteren okulların da şirket mi, dernek mi, vakıf mı, hangi şartlar
altında çalışıyorsa çalışsın, Milli Eğitime veya kurulacak vakfa
devredilmesi konusunda bir gelişme yaşanıp yaşanmayacağı olduğunu
belirtti.
GÖNÜLLÜLÜK ESAS OLACAK
Arınç, üçüncü konunun ise bu ülkelerde yeni kurulacak sistem
içerisinde yeni okulların, kursların veya burs imkanlarının
verilmesinin sağlanıp sağlanmayacağı olduğunu aktararak, "Bunun
gönüllülük ilkesine dayanması konusunda da bir mutabakat oluştuğunu
ifade etmiştim. Bugünkü toplantımızda size müşahhas olarak
sunacağım, 'Şöyle bir sistemi düşünüyoruz'
şeklinde, dört dörtlük bir sunumu maalesef mümkün
görmüyorum. Ancak şu konudaki kararlılığımızı tekrar ifade etmek
isterim: Okullar konusunda yapabileceğimiz çalışmaların
mutlaka elzem olduğunu, gerekli olduğunu, bunun Türkiye'nin
menfaatleri açısından fevkalade açık ve yakın bir ihtiyaç olduğuna
karar verdik" diye konuştu.
Ancak hukuk devleti olmanın ilkeleri içinde, bunun nasıl
gerçekleştirilebileceğinin etraflı olarak düşünmek mecburiyetinde
olduklarını söyleyen Arınç, şunları kaydetti:
"Şunu örnek vermek istiyorum: Geçtiğimiz toplantıdan sonra da açıkça ifade etmiştim, 'Yani biz kapattık, bu iş bitti.' Böyle bir mantığın dünyanın hiçbir ülkesinde geçerli olmadığını bilmenizi isterim. Bir şirket olarak, ticari faaliyet olarak kurulmuşsa bu okullar, onun sahibi o şirkettir ve onun ortaklarıdır. Bir dernek, bir vakıf veya o ülkedeki ortaklar aracılığıyla kurulmuşsa yine bir hükmi şahsiyete haizdir, onlara Türkiye'den hükmetmek, el koymak, elbette mümkün değildir."
"BİZ BUNLARI YAPAMAYIZ"
"Şunu örnek vermek istiyorum: Geçtiğimiz toplantıdan sonra da açıkça ifade etmiştim, 'Yani biz kapattık, bu iş bitti.' Böyle bir mantığın dünyanın hiçbir ülkesinde geçerli olmadığını bilmenizi isterim. Bir şirket olarak, ticari faaliyet olarak kurulmuşsa bu okullar, onun sahibi o şirkettir ve onun ortaklarıdır. Bir dernek, bir vakıf veya o ülkedeki ortaklar aracılığıyla kurulmuşsa yine bir hükmi şahsiyete haizdir, onlara Türkiye'den hükmetmek, el koymak, elbette mümkün değildir."
"BİZ BUNLARI YAPAMAYIZ"
Arınç, bazı gazete yazarlarının bu sistemi beğenmediklerini,
"Kapansın", "El koyulsun" dediklerini dile getirerek,
"Hatta savaş tamtamları içerisinde ellerinden,
kalemlerinden kan damlıyor. Biz bunu yapamayız. Kendileri
de yapamaz ama onlar yazılarında, köşelerinde veya
televizyonlarında bazen bu sözleri söyleyebiliyorlar. Biz de
hayretle dinliyoruz. Biz böyle bir şey yapmayacağız" dedi.
VAKIF SİSTEMİ
"Devletten devlete bir ilişki şeklinde eğitim konusunu
düşünmediklerini" belirten Arınç, şunları söyledi:
"Bunun mutlaka bir gönüllülük, bir vakıf düşüncesi içinde olmasını arzu ediyoruz. Çünkü düşünün ki başka bir ülke, Türkiye'de belli amaçlarla bu tür okullar ve eğitim kurumları açmaya kalksa hepimiz kuşku içinde yaklaşırız. 'Bunun arka planında ne var acaba' deriz. Hükümetten hükümete ilişkilerde, ticari ilişkiler, siyasi ilişkiler, diplomatik ilişkiler vardır ama bir ülkenin, bir başka ülkede eğitim faaliyeti adı altında ne yapacağını, o ülkenin iç istihbaratının da devlet adamlarının da düşünmesi gerekir. Dolayısıyla açık ve şeffaf olmak zorundayız. Biz bir hükümetiz. Hükümetimiz de hukuk kuralları içerisinde faaliyetlerini devam ettirecek.
"Bunun mutlaka bir gönüllülük, bir vakıf düşüncesi içinde olmasını arzu ediyoruz. Çünkü düşünün ki başka bir ülke, Türkiye'de belli amaçlarla bu tür okullar ve eğitim kurumları açmaya kalksa hepimiz kuşku içinde yaklaşırız. 'Bunun arka planında ne var acaba' deriz. Hükümetten hükümete ilişkilerde, ticari ilişkiler, siyasi ilişkiler, diplomatik ilişkiler vardır ama bir ülkenin, bir başka ülkede eğitim faaliyeti adı altında ne yapacağını, o ülkenin iç istihbaratının da devlet adamlarının da düşünmesi gerekir. Dolayısıyla açık ve şeffaf olmak zorundayız. Biz bir hükümetiz. Hükümetimiz de hukuk kuralları içerisinde faaliyetlerini devam ettirecek.
"İSMİNİ TESPİT ETTİK AMA..."
Bir defa, 'Buna ihtiyaç var mı' diye sorarsanız, evet, Sayın
Cumhurbaşkanımızın da defalarca söylediği gibi, Sayın
Başbakanımızın da bunu teyit eden ifadelerinden bildiğimiz gibi
hükümetimizin de ortak kararı, Türkiye içinde ve dışında yeni,
nitelikli bir eğitim faaliyetinin başlamasına ihtiyacımız vardır.
Bu ihtiyacı gidermek mecburiyetindeyiz ve olabildiğince bunun bir
vakıf sistemi içerisinde, örnekleri de vardır biliyorsunuz, Yunus
Emre Vakfı vb. gibi. Nasıl kurabilir, nasıl kaynak temin edebilir,
bunlar nasıl denetlenebilir? Bu sistem üzerinde çalışıyoruz.
Bizim bugün söyleyebileceğimiz elbette şudur: Kuracağımız
sistem, mutlaka vakıf olacaktır. İsmini de tespit ettik ama
bugünden ismini söylemeye herhalde gerek yok. Bir vakıf, yani vakıf
senedi olacak, mahkeme tescil edecek ve örneklerinde görüldüğü gibi
mutlaka kamu desteğinde ama sivil bir yapılanma olacak. Kamu
desteğinin bulunmadığı böyle ciddi bir vakfın ayakta durması da
mümkün değildir. Ama pay olarak sorarsanız, herhalde yüzde 70'inin
sivil bir yapılanma olması, yüzde 30'unun da kamu desteğinin
bulunması gibi belki bir oran düşünülebilir."
Arınç, kurulacak sistem içinde her ülke açısından bir
esnekliği düşündüklerini kaydederek, o ülkelerdeki eğitim
çalışmalarına nasıl katkısı olacağının, ülkelerin şartlarını
dikkate alarak, yapmayı arzuladıklarını aktardı.
Bu çalışmaların misyonerlik düşüncesiyle değil, eğitim
diplomasisi veya kültürel diplomasi açısından değerlendirilmesi
gerektiğini söyleyen Arınç, bu konularda fikir birliği içinde
olduklarını vurguladı.