Hükümetin böyle planı varsa altında herkes kalır!
Abone olHDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel çözüm süreci ile ilgili internethaber.com'a açıklama yaptı, Tuncel'e göre süreç kurtarılabilir.
HDP İstanbul milletvekili Sebahat
Tuncel, dün HDP binasında gerçekleşen sldırı ve çözüm süreci ile
ilgili internethaber.com'a açıklama
yaptı.
Yapılan saldırının hükümetin kullandığı
nefret dili sonucu yaşandığını belirten Tuncel, tüm bu yaşananlara
rağmen sürecin kurtarılabileceğini söyledi.
İşte Sebahat Tuncel'in
internethaber.com'dan Nesrin Yılmaz'a söyledikleri:
SÜRECİ YÖNETMEK YERİNE NEFRET
DİLİ
Sürecin kendisi çok sorunlu ve krizli bir süreç. Özellikle
Kobani ile başlayan süreçte Türkiye'nin yanlış Suriye politikası,
her ne kadar desteklemediğini söylese de pratikte IŞİD'e karşı
uyguladığı politikanın yöntemleri toplumda büyük bir tepkiye neden
oldu.
Kobani eylemleri zamanında söylemiştik, Cumhurbaşkanının,
"Kobani düştü düşecek" söylemi bu öfkenin sokağa
yansımasını da beraberinde getirdi. Tüm bunların sonucu, özellikle
iktidar tarafından üretilen nefret söylemi süreci yönetmek yerine
derinleştirecek bir noktaya götürdü.
BU DİL DÜNKÜ SALDIRININ
SEBEBİ
6-7 Ekim çağrısında 40'tan fazla insan yaşamını yitirdi ve
AKP hükümeti bunun sorumluluğunu üstlenmek yerine bunu partimizin
üzerine yıkmaya çalıştı. Oysa bu saldırılarda ölenlerin en az 30
tanesi bizim üyelerimiz ya da HDP'ye gönül vermiş insanlardı. Tüm
bu saldırılar HDP sokağa çıktığı için değil, AKP sokağa çıkan
insanlara şiddet uyguladığı, paramiliter güçler devreye girdiği
için oldu ve bu bir katliamdır. Dolayısıyla bu sürecin sorumluluğu
siyasi iktidardadır, bu süreci iyi yönetemedi. Arkasından gelen
süreçte de bu dili devam ettirdi, bu olayların sorumlulularını
açığa çıkarmak yerine daha kolaycı bir yönteme geçerek partimize
yönelik nefret söylemi ve baskıya dönüştürdüler. En son Bülent
Arınç yaptığı konuşmada partimize kapatma sinyali verdi. Aslında
işte bu dil, dün Ahmet Karataş arkadaşımızın yaralanmasına kadar
gitti.
BUNUN ALTINDA HERKES
KALIR
Bu gergin ortamın devam etmemesi gerekiyor, hükümet dünkü
saldırıyı kınadı, bu önemli. Ama asıl bu saldırıların önünü
kesecek, bu nefret ve baskı dilini ortadan kaldıracak bir yöntem
gerekli, bunu da yapacak olan hükümet. Eğer hükümetin, "Biz
seçim öncesi HDP'yi dövelim, milliyetçi oylar bizim etrafımızda
toparlanır" gibi bir planı varsa bunun altında
herkes kalır. Hükümet, ülkeyi eğer hem çözüm sürecini heba
eden hem de Türkiye'deki halkları karşı karşıya getiren bir politik
zemine doğru sürüklerse bu Türkiye için hiç iyi olmaz. Umuyorum
hükümet hemen bu tutumundan vazgeçer.
ATILACAK ADIMLAR ÇOK
ÖNEMLİ
Çok zor bu noktaya gelindi, 30 yıldır ne büyük kayıplar
yaşandığını artık herkes biliyor, yeni kayıplara artık kimsenin
tahammülü olmaması gerekiyor. O yüzden biz bu sürecin
normalleşmesini ve hükümetin bir an önce bu konuda adım atmasını,
toplumu bo konuda ikna edecek, Türkiye halklarını ve Kürt halkını
ikna edecek somut adımlar atmasını bekliyoruz.
Atılacak adımların ne olduğu çok önemli. Hükümetin bu konuda
irade göstermesini, bunu bir seçim yatırımı olarak değil, gerçekten
Türkiye halklarının ihtiyacı olduğu için yapması önemli. Bu konuda
yapılacak ilk şey müzakereleri başlatmaktır. Örneğin sekreteryanın
Sayın Öcalan'la görüşmeye gitmesi, müzakere heyetinin
oluşturulması, adaya milletvekilleri arkadaşlarımızın dışında
heyetlerin gitmesi hem süreci normalleştirecektir hem de bu gergin
ortamı ortadan kaldıracaktır.
BİR TANE OLUMLU ÖRNEK YARATMAK
İSTİYORUZ
Türkiye bu sıkıntıları çok yaşadı, geriye dönüp baktığınızda, Sivas, Maraş, Çorum gibi bir sürü olumsuz örnekle karşılaşıyorsunuz, bir tane olumlu örnek yaratmak istiyoruz, bunu yapacak olanlar da bugünkü siyasilerdir. Biz bütün bu tehditlere, saldırılara, kullanılan nefret diline rağmen HDP olarak bu konuda bunu yaratmak için mücadele ediyoruz.
Bugün hükümetin kullandığı dil, çözüm istemeyenlerin elini
güçlendiren, çözümden değil, Türkiye'yi Ortadoğu'daki savaşın
ortasına çekmek isteyenlerin elini güçlendiren bir dildir.
SÜREÇ
KURTARILABİLİR
Tüm bu yaşananlara rağmen umudumuzu kaybetmiyoruz. Umudumuzu kaybetmek bu mücadeleden vazgeçmek anlamına gelir. Ben, umudumu koruduğumu söylemek istiyorum. Bu kriz ve kaos sürecinden çıkabiliriz. Doğru bir siyaset yürütülürse, barıştan, kardeşlikten yana olanlar devreye girerse, iktidar saptığı yanlış yoldan geri dönerse bu süreç kurtarılabilir. En azından bizim çabamız süreci rotasında ilerletmek olacak.