Hükümete bir yumurta da Şener'den!
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın bir zamanlar sağ kolu olan Abdüllatif Şener'den kavurucu açıklamalar geldi...
Nergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER
ANKARA- Dünyayı sarsan Wikileaks belgelerinin
Türkiye ayağında en çok tartışılan iki konu Başbakan Tayip
Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 hesabı bulunduğu ve bir bakanın
yolsuzluklar nedeniyle istifa ettiği iddiaları oldu.
Belgeler açıklandıktan sonra “O bakan benim” diye
ortaya çıkan Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener’in
kapısını çaldık. Yolsuzluk arayanlara Devlet Denetleme Kurulu,
Sayıştay’ın raporlarını işaret eden Şener “Kim bu
yolsuzlukları yapan” sorusu üzerine imalı bir şekilde
“Balık baştan kokar” yanıtı verdi.
Başbakan’ın İsviçre bankalarında hesabı olduğu iddiası üzerine
söylediği, “Allah’ın bir kuruşu yok” sözlerini
hatırlatan Şener, “İsviçre bankalarında kuruş olmaz,
yabancı para olur. Orada Allah’ın tek kuruşu olmadığına ben de
inanıyorum” diyerek Başbakan Erdoğan’ı küplere bindirecek
bir de imada bulundu.
Şener’e göre AK Parti’nin hakkı yüzde 10’un altında oy
almak. Eğer bunun üzerinde oy alırsa bu susan sivil toplum
ve medyanın kendisine armağanı olacak.
TEHLİKELİ OLAN ATILMAYAN YUMURTALAR
Şener son günlerin ana gündem maddesi yumurta eylemlerini ise
sağlık göstergesi olarak gördü. “Tehlikeli olan
duyarlılıklarını ifade etmek isteyen öğrencilerin attığı yumurtalar
değil, tehlikeli olan atılmayan yumurtalardır” diyen Şener
yumurtaların demokrasiyi güçlendireceğini savundu.
İnternethaber’e konuşan Şener’in sorularımıza
yanıtları şöyle oldu:
- İstifa ettiğinizde neden yolsuzlukları açıklamadınız da
şimdi açıklıyorsunuz diye eleştiriliyorsunuz? Neden?
Ben o zaman da her şeyi söyledim. O günlerde onlarca yolsuzluk
yazısı kaleme alanlar, ikide bir beni arayanlar şimdi neden bu
kadar çok değişti, ben onları anlamıyorum. Ben ilk hafta kavga
etmeye başladım. Özelleştirme bana bağlıydı bıraktım. Önüme gelen
kararları imzalamadım. Hangi kararları imzalamadığımla ilgili pek
çok yazı çıktı. Hatırlıyorum bir günde benimle ilgili ulusal
medyada 72 haber çıkmıştı. Galataport olayında yaşananlar ortada…
Ben bunları o günlerde de konuşuyordum. Ne yapsanız insanlar
yandaşlığına göre yorum yapıyor. Aydınlar sömürge aydınına
dönüşmüşse böyle olur. Ben hiçbirine aldırış etmiyorum.
- Belgesi var mı bu yolsuzluk iddialarının?
Yolsuzluk belgesi mi istiyorsunuz. Devlet Denetleme, Sayıştay,
Yüksek Denetleme Kurulu’nun bu iktidar dönemine onlarca yolsuzluk
raporu var. 92 dosya. Benim dosya ortaya koymama gerek yok. İktidar
değiştiğinde dosyalar çıkar. Hesabını vermesi için Meclis
çoğunluğunun değişmesi gerek. Türkiye sorumsuz yetkililer ülkesi.
Başbakan, Bakan sorgulanamaz, mahkemeye çıkarılamaz. Dokunulmazlığı
vardır. Ben sistemi sorgulamayan, 100 dosyayı sorgulamayanlara
üzülüyorum.
BALIK BAŞTAN KOKAR
- Peki yolsuzluğu yapanlar kim? Başbakan mı, çevresi
mi?
Balık baştan kokar. İktidar sorgulanamaz, yanlışları
yazılamaz-çizilemez hale gelirse, şeffaflık kalmazsa yanlışlar
azgınlaşır. Bugün azgınlaşma için zemin müsait. Türkiye’de en çok
parayı iki kesim kazanıyor. Birincisi iktidarın yandaşları.
İhalelerden yüzde 500 kazanıyorlar. Mücavir alanlardaki tarlaları
alıp ballı bir imarla 70 sülalerine yetecek kadar kazanıyorlar.
İkinci kazanlar yandaşlarla işbirliği içinde olan yabancılar. Kriz
döneminde en çok finans sektörü kazandı. Bankacılık yüzde 50,
sigortacılık yüzde 100, borsa yüzde 70 yabancılaşmış. Yabancılaşmış
sektörler kazanıyor, üstelik vergi ödemeyen sektörler. Yandaşlar ve
yandaşların işbirlikçisi yabancılara kazandıran bir ekonomik
sistem.
İSVİÇRE BANKALARINDA KURUŞ
OLMAZ
- Başbakanın İsviçre bankalarında hesabı olduğu iddiası
var? Doğru olabilir mi?
Büyükelçiler raporlamış göndermiş. 8 hesaptan bahseden belgede
‘mutemet, muteber Başbakana yakın iki kişinin verdiği bilgiye göre
8 hesap var’ diyor. Başbakan “Allah’ın tek kuruşu yoktur” diyor.
“Allah’ın kuruşu” ifadesini hiç duymadım. Garip ifade biçimi.
İsviçre bankalarında kuruş olmaz yabancı para olur. Orada “Allahın
tek kuruşu” olmadığına ben de inanıyorum. Ama Türkiye’yi
ilgilendiren 8 bin belge var deniliyor, henüz 30’u çıktı.
Bekliyoruz, izleyeceğiz.
ÖLMÜŞ AĞLAYANI YOK
MEMLEKETİN
- AK Parti’de Köşk sonrası hesaplar var. Ne
olur?
Çiviler yerinden oynamış. Bana ‘çiviler yer değiştirince ne olacak’
diye soruyorsunuz, banane. Onu onlar düşünsün.
Türkiye’de kavramlar saptırılmış. Herkes el birliği yapıyor övgü
diziyorsa bir sorun var demektir. Afyon da göz ameliyatı olan 7
kişi kör olmuş. Böyle bir durumda o sistemin sorumlusu bakan istifa
eder. Ama bizde yedi kişinin kör olması sonrası Sağlık Bakanı ‘yedi
kişinin gözünü kör edenlere zılgıtı çekti’ diye kahraman oluyor.
Denetleme yapan, ruhsat veren bir güce sahip bakan 7 kişinin gözünü
kör ederek kahraman olamaz. Ölmüş ağlayanı yok memleketin.
MECLİS’TEKİ PARTİLERE İTTİFAK
ZİYARETİ
- Merkez sağda ittifak konuşuluyor. Var mı somut bir
durum?
Bizim seçime hazır bir partimiz var. İttifak seçim taktiği. Şu anda
hangi partinin çatısı altında girilebileceği yorumu için çok erken.
Ama kim “benim çatım altımda olsun” diyorsa o ittifak istemiyor
demektir. Türkiye Partisi olarak bütün partilere eşit mesafedeyiz.
Ayrıntılı ittifak görüşmeleri yapmıyoruz. Partilerin bakışı,
Türkiye’yi nasıl algıladıkları, nasıl bir siyasi sonuç elde etmek
istedikleriyle ilgili ziyaretler yapıyoruz. Erbakan Hoca, Sayın
Demirel, BBP lideri DP yöneticileri hatta siyaset dışı isimlere
ziyaretler yaptım. Gelecek dönem Meclis’te bulunan partileri de
ziyaret edeceğim. Benim açımdan doğru ve sonuç alınır bir ittifak
olması önemli. Bunun şartı şudur; ‘Vatandaş baktığı zaman aaa..
olmuş’ demeli. Neye hitap ettiğinizi anlamalı…
AK PARTİ’NİN HAKKI YÜZDE 10’UN
ALTI
- AK Parti’ye yüzde 25 oy verdiniz. Hala bu sözün arkasında
mısınız?
Daha iddialı bir şey söylerim. İktidar partisinin hakkı yüzde onun altında almaktır. Yüzde 10’un üzerinde kaç oy alırsa bu susan sivil toplum ve medyanın kendisine armağanıdır. Sürekli bütün yanlışlarını rasyonelleştiren, mantıklı hale getiren, partiler arası tartışmalarda iktidarı baskın hale çıkaran medya yapısı ve sivil toplum.
- Medya bir dönem de “İktidar indirip getirdiği”
eleştirilerine maruz kalıyordu. Bunu mu yapsın
diyorsunuz?
Siyasal’da medya devlet ilişkileri dersi verdim. Medya ve
siyasetçiler birbirini sevmez, ama birbirlerine muhtaçtır. Medyanın
malzemesi siyaset, siyasetçinin propaganda aracı da medyadır. Ama
bu ilişkiler hakimiyet yarışına girer. Patronlar da medyayı
kullanarak en çok paranın olduğu yeri, iktidarı sallayarak, tehdit
ederek para kazanmaya çalışır. Kim baskın çıkarsa diğerinin
üzerinde amacını gerçekleştirmeye çalışır. 28 Şubat’ta baskın olan
medyaydı. Medya iktidarı dövmüş ve düşürmüştür. Şimdi ise baskın
olan iktidardır. İktidar medyayı sürekli dövüyor.
YUMURTALAR DEMOKRASİYİ
GÜÇLENDİRİR
- Yumurta eylemlerine bu sert tepki neden?
İktidar kendi çirkinliklerini yanlışlarını görünmez hale getirmek
için bağırma, sindirme, yok etme ihtiyacı içinde. Kamu gücünü de
kullanarak özgür eleştiri ortamını sivil duyarlılıkları yok ediyor,
bastırıyor, sürekli tehditler savuruyor. Hukuku kullanarak da
yaptırımlar uyguluyor. Yumurta eylemlerinde de bu var. Başbakan ve
ilgili kişilerin olayla ilgili açıklamaları demokrasi kültürü ile
bağdaşmıyor. Demokrasinin d’sinden anlayan kişinin söyleyeceği
sözler değil. Türkiye için tehlikeli olan şey protestolar değil
tehlikeli olan Türkiye’nin suskunluğudur. Tehlikeli olan
duyarlılıklarını ifade etmek isteyen öğrencilerin attığı yumurtalar
değil, tehlikeli olan atılmayan yumurtalardır. Veya değişik
vasıtalarla yapılmayan protestolardır. Yumurtalar demokrasi yıkmaz
demokrasiyi güçlendirir. Şiddete başvurmamak kaydıyla eylemler
faydalı, sağlık işaretidir. Sağlıksız olan eylemsizliktir.
- Siz hiç yumurta yediniz mi?
Boğaziçi Üniversitesinde bakanlığım döneminde protesto edildim. Bir
saat, “Sermaye defol üniversiteler bizimdir” diye bağırdılar.
Çıkışta “bizim çocuklar… Kendilerini ifade etmelerinden mutluluk
duyarım” dedim. 5 yıl önce yaşandı bu ama bugün yapılan
açıklamalara bakınca Türkiye’nin geriye gittiğini görüyorum.
Başbakan eylem yapanları şiddetle eleştirdiğinde bu eleştiri
olmanın ötesinde valilere, güvenlik kuvvetlerine talimat anlamı
taşır. “Bunları coplayın, yere yıkın, tazyikli su sıkın, biber gazı
sıkın” demektir. Başbakan ve ilgilerin suç işlediğini düşünüyorum.
Savcıların bunun için dava açması gerekir. Meclis’te grubu bulunan
partiler Başbakan’ın bu demeçleriyle ilgili soruşturma önergesi
vermesi gerek.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN KÖTÜ
DÖNEMİ
- Büyümede Avrupa ikincisi olduk. Tablo iyi
görünüyor…
Geçen sene de küçülmede Avrupa şampiyonuyduk. En çok küçülen
ekonomilerden biriydik. Milli gelir yüz lira iken 90-92 lira oldu.
Tekrar büyüme rakamı ile eski yerine gelip birazcık aştık. Büyüme
oranını iki seçim arasındaki dönemle değerlendirilmeli. 2007’den bu
yana ne kadar büyüdük. Seçimden bu yana ekonomi yerde sürünüyor. 50
yıldır büyüme 5-6 civarında. İktidarın 4 yılda büyüme performansı
yılda yüzde 2 gibi. Önce dört yılın yüzde 2’nin hesabı verilmeli.
Cumhuriyet tarihinin büyümede en kötü dönemini yaşıyoruz.
- Peki sizce gerçek ekonomik tablo ne?
Şu anda işsizlik 1994-2001 krizinden de yüksek. Asgari ücret,
emekli maaşları açlık sınırı altında. Çiftçi üretim yapamaz
durumda. Kendi kendine yeten ülke et ithal ediyor. Yıllardır ekilen
tütün-pamuk bitti. Pancar, hububat can çekişiyor. Sanayi rekabet
gücünü kaybediyor. İhracat yüzde 12, ithalat yüzde 30 artıyor.
Gerçek manzara bu.
- Sivasspor ne yapacak?
Yeni teknik direktörümüz Rıza’ya güveniyorum. Zor koşullarda
devraldı, ama düşme hattından kurtaracak, bu sezonu atlatacaktır.
Sivaslı işadamları destek vermeli.