Hükümet Sezere nispet mi yapıyor?
Abone olHükümetin Lübnan kararını hızlandırmasında Sezer'in karşı görüş açıklaması etkili oldu mu?
Lübnan'a asker gönderme kararı için hükümet düğmeye bastı. 4
Eylül'de Ak Parti grubu toplanacak, 5 Eylül'de de tezkere Meclis'e
gelecek.
Hükümetin tezkere sürecini bir anda hızlandırmasının perde
arkasında ne var? Bunun nedeni yıldızının bir türlü barışmadığı
Cumhurbaşkanı Sezer'in karşı görüş açıklaması mı? Ankara'da
konuşulanları başlıklı yazısında Murat Yetkin aktarıyor.
Yazar: Murat Yetkin
www.radikal.com
Sezer'in Lübnan'a asker gönderme konusundaki karşı görüşü süreci
derinden etkiledi
Hükümetin Lübnan'a asker gönderme kararını Cumhurbaşkanı'nın karşı
görüş bildirmesinin hızlandırıp hızlandırmadığı, dün Ankara'da
sorulan bir soruydu. Yanıtı tabii ki yoruma açık. Ancak AK parti
içinde bir şeyleri değiştirdiği kesin. Biraz yakından bakalım.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 25 Ağustos günü Kara Kuvvetleri
Komutanlığı devir teslim töreni sonrasında Lübnan'a Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı çerçevesinde
asker gönderilmesine karşı olduğunu söyledikten sonraki ilk
pazartesi günü, yani 28 Ağutos'ta Bakanlar Kurulu toplandı.
O tarihte, artık BM Genel Sekreteri'nin önceki gün başladığı bölge
turunun son durağında, 6 Eylül'de Türkiye'ye geleceği
kesinleşmişti. Sezer'e muhalefet partilerinin neredeyse tamamından
ve sivil toplumdan verilen desteğe, AK Parti içinde bir kısmı eski
Milli Görüşçü, bir kısmı insan hakları odaklı olarak bazı
milletvekilleri arasında destek bulacağı tahminleri yapılıyordu.
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, 2003 yılında Irak tezkeresinin
geçmemesinden yana tavır koyduğu da biliniyordu.
Ancak, Arınç bu kez Sezer'e karşı çıkmak adına, "Bu Hükümetin ve
Meclis'in işi. Onaylamayı reddedemez, üstelik Anayasa Mahkemesi'ne
de başvuramaz" türü, Sezer'e tepkisini başka alanlara da yansıtan
bir karşılık verdi. Milli Görüşçü ekipten Hüsrev Kutlu, bu tavrı
"Sezer'e inat" oy vereceğini açıklamaya dek tırmandırdı. AK
Parti'nin insan hakları alanında önce gelen ve asker gönderilmesine
mesafeli duran isimlerinden Ersönmez Yarbay ise, bu kez durumun
Irak'tan farklı olduğunu, en azından faaliyetin insani kapsamda
tanımlandığını ve Lübnan, Suriye ve İsrail hükümetlerinin
Türkiye'den talepte bulunduğu gerekçelendirmesini yaptı.
Bütün bu gelişmelere karşın 28 Ağustos'ta hükümetin asker gönderme
kararını açıklaması sürpriz oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan,
anlaşılan demir tavında dövülür anlayışıyla dün hükümet ve partinin
ileri gelenlerini topladı ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, tezkerenin
4 Eylül'de Meclis'e getirilmesi için süreci başlattıklarını ilan
etti. Geçmesi için endişesi olup olmadığı sorusunu ise kendinden
emin bir şekilde yanıtladı; endişesi yoktu. Üst düzey bir parti
kaynağı ise, Sezer'in açıklamasının hükümetin tutumuna desteği
artırdığını öne sürdü dünkü konuşmamızda. CHP'nin, Lübnan tezkeresi
görüşmelerinde, tıpkı Irak tezkeresinde olduğu gibi AK Parti içinde
derin bir çatlak oluşturma ve kabul ettirmeme hedefinin de Sezer'in
açıklamasıyla yara aldığı izlenimi var.
Nereden bakarsanız bakın, Sezer'in açıklamasının toplumun bir
kısmının hislerine tercüman olduğu, bir kısmının tepkisine yol
açtığı, ancak süreci derinden etkilediği görülüyor.
Belki bu havanın etkisiyle, dün Ankara'da Sezer'in 6 Eylül'de Annan
ile görüşmeyi reddettiği haberleri yayıldı. Yaptığımız haber
araştırması, bir tavır olmadığı, yalnızca randevu için henüz bir
saatin belirlenmediği yönündeydi. Nitekim akşam saatlerinde
randevunun verildiği haberi geldi.
Sezer'in açtığı ulusal çıkar tartışması da var gündemde. Bugünkü 30
Ağustos törenlerine ilk kez ev sahipliği yapacak olan Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt henüz tavrını ortaya koymadı.
Ancak Orgeneral Hilmi Özkök, devir teslim konuşmasında, ulusal
çıkar tanımının artık Türkiye'nin yakın çevresini, enerji havzaları
ve ulaşım yollarının güvenliğini ve gelişmiş dünya ile bağlarının
sürekliliğini de içine aldığını söyledi. Bu yaklaşım acaba
Büyükanıt tarafından da benimseniyor mu? Bunu sorup öğrenmeye
çalışacağız.
Şimdi Ankara, BM merkezinin bulunduğu New York'tan gelecek haberi
bekliyor. Türkiye gibi pek çok ülke, barış gücünün görev tanımı ve
yeri üzerine BM'ye sorular sordu. Tezkerenin hukuksal klişesi
hazır. Ama içeriği, BM'den gelecek yanıtların Dışişleri ve
Genelkurmay tarafından incelenmesiyle belirlenecek. Dışişleri ve
Genelkurmay'ın Erdoğan'a vereceği tavsiyeye göre bir tezkere
hazırlanacak. Askeri katkının deniz ve hava kuvvetleriyle sınırlı
kalıp kalmayacağı, kara birliği gönderilip gönderilmeyeceği,
gönderilirse nerede, nasıl çalışacağı, o aşamada belli olacak.
Lübnan'a asker göndermenin Türkiye'ye ne getireceğinin, ne
götüreceğinin çokça tartışılacağı günler var önümüzde.