Hükümet İmralı'yı defterden sildi ama
Abone olHükümetin önümüzdeki aylarda Kürt sorununa ilişkin yapacağı hamlelere, BDP'lilerin göstereceği tepki olumlu olmayacak.
Oktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit kaldırılıp
masaya oturulmadığı sürece, hükümetin atacağı her adım BDP'liler
tarafından geçersiz kabul edilecektir.
Geçmişte yaşanan tecrübeler ışığında, BDP cephesinin olumsuz duruş sergilemesi kimseyi şaşırtmasın. Hükümetin açıklayacağı paketin içeriği siyasi olmayacağı düşünüldüğünde, beklentilerin yüksek tutulması yanlış olacaktır.
MAYINLI SÜREÇ
Hükümet Kürt sorununa ilişkin ne zaman bir adım atsa arkasından ortalık karışıyor. İlk açılımın en hararetli döneminde, Habur şovu, Reşadiye ve Dörtyol saldırıları yaşandı. BDP olumlu sayılabilecek çabalara karşı hep "negatif" tutum alıyor. Tıpkı 35 vatandaşın hayattığını kaybettiği Uludere olayında olduğu gibi.
Önce Bülent Arınç, sonra Beşir Atalay konuştu. 21 Aralık'ta
Arınç, Meclis kürsüsünden "Ben Kürdüm diyen bir insanın
eğitim, kültür, dil hakkı ne varsa vereceğiz. Etnik kimliğin
varlığını kabul edeceğiz. Bu ulufe, bahşiş değil. Tüm haklarına
saygı göstereceksiniz. Külliyen inkârla olmaz"
diyordu.
Ardından 24 Aralık'ta Atalay, partisinin bir ilçe kongresinde yeni açılımın sinyallerini verdi:
"Bu paketin özünde şunu göreceksiniz. Şiddet içermeyen her düşünce Türkiye'de serbest kalacak. Şiddete yol yok, geçit yok, ama şiddet içermeyen her düşünce daha özgür olacak.
ULUDERE KARANLIK SAYFALAR ARASINDA YERİNİ
ALDI
Bu iyimser hava 29 Aralık'ta Uludere'ye düşen F-16 bombalarıyla dağıldı. Mazot kaçakçılığından dönen köylülere atılan bombalar sadece o toprakları sarsmadı. Yayılan olumsuz dalga yedisinden yetmişe herkesi sardı.
YANGINA KÖRÜKLE GİDİLDİ
Cevabı halen verilemeyen sorular ortada olunca, BDP'liler
ortalığı ayağa kaldırdı. Demirtaş, katıldığı cenaze töreninde
"Bugün ülke bölünmüştür. Artık emin oldum"
açıklamasını yaptı. Yine aynı Demirtaş, Erdoğan'ın "izinsiz
bile tuvalete gidemezler" sözüne verdiği cevap da partinin
yini yılda izleyeceği sert siyasetin izlerini taşıyor:
"Haddini bileceksin. Sen hesap vereceksin. Çıkıp bu
çocukları katlettiğin için hesap vereceksin."
REAKSİYON GECİKMİYOR
İktdarın "ak" dediğine BDP her şartta "kara" diyor. AK Parti BDP'yi ne kadar ajandasından silmişse aynı durum karşı taraf için söz konusu. Arınç'ın konuşmalarını o dakikalarda alkışlayanlar ertesi günü "Arınç’ın konuşmasından çok heyecanlandığımı söyleyemem. Bu tür laflara alışığız. Bu söylemin havada kalacağın biliyorum" diyordu.
HÜKÜMETİN AÇIKLAYACAĞI PAKET BDP İÇİN "YOK HÜKMÜNDE" OLACAKTIR
Atılan her adıma "yeminliler" adeta. "Devletin oyunu" ve "asimilasyonun makyajlanmış hali" olarak algılanıyor Kürt siyasal hareketinde. Bu açıdan yeni paketin bireysel ve sosyal haklarla sınırlı kalacağı düşünürse, BDP açısından "değişen bir şey yok" aslında.
ÖCALAN OLMADAN ASLA
Öcalan olmadan Kürt hareketinin kendi başına karar alması mümkün mü? Bu ortamda "hayır" demek doğru olacaktır. Kandil'den gelen açıklama, BDP'lilerin her konuşmasında parmaklar hep İmralı'yı gösteriyor. Hükümetten Öcalan'a karşı izlediği "sert tutumu" yumuşatma belirtisi görülmüyor. Böylesi atmoserde atılacak her adım devletin yeni "uyutma taktiği" olarak algılanacaktır.
ROJ TV AÇILINCA NELER DEMİŞLERDİ?
BDP'lilerin hükümete göstereceği muhtemel tepki, 2009 başında Kürtçe yayına başlayan TRT Şeş hakkındaki düşüncelerden anlaşılıyor. Bakın dönemin DTP'lileri ne diyordu?
Ahmet Türk: "Kanalın Kürtlerin sosyal, kültürel, kimliksel taleplerini dile getiren bir yayın anlayışına sahip olması gerekiyor."
Aysel Tuğluk: "Bir televizyon ve bir-iki biçimsel düzenlemeden sonra ‘Artık ötesi yok, daha fazla şey istemeyin’ ifadesiyle özetlenebilecek bir yaklaşım bu."
Osman Özçelik: "Kürtçe kanal, resmi ideolojiyi
Kürtlere dayatmamalı, Kürt dilini, edebiyatını, kültürünü küçük
düşüren, aşağılayan bir kanal olmamalı."
Bengi Yıldız: "İzlenecek hiçbir yanı yok. Bu
kanala en iyi cevabı halkımız verecek. Sadece korucular izleyecek
sanırım. Zaten halkımız da kanalın ismini ‘Korucu TV’ koydu."