Hükümet erken seçim yapacak ama...
Abone olİddialara göre, normal koşullarda Haziran 2015'te yapılması gereken genel seçimler erkene alınacak ancak bundan muhalefetin haberi yok.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi erken
seçim için kasım ayı dile getirilirken, şimdilerde ise nisan ayı
erken seçim tarihi olarak dillendirilmeye
başlandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası uzunca bir süre gündeme gelmeyen
erken seçim tartışmaları öğrencilerin sınav maratonu nedeniyle
tekrar gündeme geldi. Öğrencilerin nisan ayından sonra çok sayıda
sınava gireceği bu nedenle de seçimlerin nisanda yapılacağı
öngörüleri konuşuldu. İktidar partisi erken seçim iddialarını
yalanladı ama bu tartışmalar bitmedi. YSK Başkanı Sadi Güven,
"Erken seçim kararı vermek YSK'nın görev ve yetki alanında
değildir. YSK, cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra Haziran 2015
tarihinde yapılacak milletvekili genel seçimi ile ilgili
çalışmalarına başlamıştır. Sistemin daha mükemmel hale getirilmesi
için çalışmalar devam etmektedir. YSK'da erken seçim alarmı yoktur"
ifadelerini kullandı. Ancak özellikle çözüm süreci
üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet ve HDP üçgeninde yürüyen
tartışmalar, peşmerge güçleri ve ÖSO’nun Kobani’ye geçmesi,
Ortadoğu’da yaşanan karmaşık süreçler gibi birçok konu, erken
seçimin alametleri olarak dile getiriliyor.
ÇÖZÜM SÜRECİ ERKEN SEÇİM
GETİREBİLİR
Radikal'den Ercan Sarıkaya'nın haberine göre, Cumhurbaşkanı,
hükümet ve HDP üçgenindeki, ‘çözüm süreci’ odaklı sert tartışmalar
da erken seçim söylentilerini besler nitelikte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Paris'ten dönerken uçakta gazetecilerin
sorularını yanıtladı ve çözüm sürecine vurgu yapıp HDP’ye yüklendi.
Askerlere saldırılar ve HDP’nin sokağa çıkma çağrılarını
değerlendiren Erdoğan şunları söylemişti:
“Her şeyin bir sabır noktası var. Biz bu süreci başlatalı 5
yıl oldu. Önce açılım süreci dedik, daha sonra milli birlik ve
kardeşlik; şimdi de çözüm süreci diyoruz. HDP sokağa çıkma çağrısı
yapıyor. 'Şiddet için değil' diyorlar. O zaman
niye sokağa döküyorsun? Miting yap. Sokağa çıkın deyince,
'maskeni tak, sopanı al, molotofkokteylini al, belli
dükkanları yak.' Bu, o demek. Güvenlik güçleri, vatandaş
tedirgin. Onun için sabrın sınırı var diyorum. O sınır aşılırsa,
olabilecekleri aklımın ucundan bile geçirmek istemem.”
‘HDP TEK AKTÖR
DEĞİL’
Afyonkarahisar'da valilik ziyareti sonrası gazetecilerin sorularını
yanıtlayan Başbakan Ahmet Davutoğlu çözüm sürecine ilişkin
yaptığı açıklamada "Sürecin HDP'nin tutumuna göre devam
edecek” dedi. Davutoğlu konuşmasının devamında ise şunları
vurguladı:
“Biz her zaman söyledik, çözüm sürecinde ne olursa olsun
kararlılığımız sabittir, ama biz çözüm sürecini de sadece tek bir
aktöre, muhatap olarak tek bir aktöre, tek bir çevreye inhisar
ettirmeyiz. Bu süreç her şeyden önce halkımızın sahiplendiği bir
süreçtir. Milli beraberliğimizi Türkiye’nin her köşesinden yaşayan
vatandaşların aidiyetini güçlendirmeye dönük bir süreçtir. Akil
insanlar heyeti ile toplanmamız birçok temaslarda bulunmamız ki bu
temaslara devam edeceğiz ve bu temaslar bu sefer sadece HDP ve
belli bir kesimle değil, halkın bütünü ile olacak. Her bir
şehrimizde çözüm süreci ile ilgili kanaat önderlerimiz ile
özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde temaslarımızı
yoğunlaştırarak devam edeceğiz.”
HDP'DEN DAVUTOĞLU’NA
YANIT
HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de TBMM'deki HDP Grubunda
düzenledikleri basın toplantısında Davutoğlu'nun bu sözlerine cevap
verdiler. Sırrı Süreyya Önder, “Çok üsten çok buyurgan, çok
itici, sürece hizmet etmeyen, barışı öncelemeyen bir dille mecbur
bırakma diliyle partimiz üzerinden bir ahkâm kesmiş. Bu dili ve
buna benzeyen yaklaşımların hepsini reddediyoruz. HDP'nin bu
kulvarda siyaset yapan bütün kurumlarımızın neye benzediğini, neye
benzeyeceğini belirlemek kimsenin haddi ve hakkı değildir. Bunu
Sayın Davutoğlu'na aynen böyle iade ediyoruz. Bu çizgiye had
bildirme sevdası yeni bir sevda değil. Bu hevese kapılan ilk kişi
de başbakan değil” demişti.
MUHALEFET DE ‘BASKIN SEÇİM’E
HAZIRLANIYOR
Hükümet ve HDP cephesinde bunlar yaşanırken muhalefet cephesinde de
muhtemel bir baskın seçime hazırlık yapılıyor. CHP ve MHP istişare
toplantıları ile örgütleri dinamik tutmaya çalışıyor. CHP’nin
Antalya kampı aslında seçim hazırlıklarının da gözden geçirildiği
bir süreç oldu. Seçimde kullanılacak argümanların ipuçları burada
ortaya çıktı.
‘ERKEN SEÇİM VAR ANA MUHALEFETİN HABERİ YOK’
Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel de pazar günü yayınlanan
yazısında Türkiye’nin çoktan erken seçim sürecine girdiğini dile
getirerek şunları dile getirmişti:
“Muhtemelen altı ay sonra genel seçim var Türkiye’de. Ana
muhalefet farkında değil belki ama Türkiye çoktan seçim havasına
girdi. İlki 2007’deydi. Ondan beri yapılan bütün seçimler
Türkiye’nin her kesimi için hayati nitelikte oldu. 2015’tekinde AKP
yine tek başına hükümet kurmaya yeter çoğunluğu kazanırsa,
Türkiye’nin bu iktidarın elindeki dönüşümü tarihsel bir eşiği
geçecek... Çünkü 2019’a kadar seçim yok. Kazanan çok uzun bir süre
için muzaffer olacak, kaybedenler de çok uzun bir süre için mahkûm.
Cumhurbaşkanı seçimini kazanarak Türkiye’yi bir fiili başkanlık
rejimi ile yönetmeye başlayan Recep Tayyip Erdoğan için 2015’teki
seçimin ideal sonucu, rejimine yapacağı anayasayı referanduma
götürmeye yeter bir meclis çoğunluğunu elde etmek olacak. Bu yüzden
çaresiz iktidar çelişkiyi bir duman perdesinin ardına gizlemeye
çalışıyor. Ha bire ‘sis bombası’ atıyorlar. Kobani’ye bir miktar
peşmergenin ağır silahlarıyla geçişine dış baskı sonucu izin
verdikleri gerçeğini karartmak için kasabaya onlardan önce ‘dost ve
müttefik’ ÖSO güçlerini sokuyorlar. Orada PYD’nin tek başına
hükmünün geçmeyeceği gösterilerek, milliyetçi-muhafazakâr seçmen
tabanında bir rahatlama yaratılmak isteniyor. ‘Akil adamları’
Kobani olaylarından sonra devreye sokarmış gibi yapıp kendilerine
güvercin süsü veriyorlar. Ardından ‘Sürece mecbur değiliz’ diyerek
şahin kesiliyorlar. Seçimden önce milliyetçi tabanı cezbeder
zannıyla süreci askıya alma egzersizleri yapmaktan bir fayda
umuluyor sanki.”