Hükümet ABD'den jest bekliyor
Abone olAmerika Türkiye'den başta İncirmik üssü olmak üzere jest bekliyor. Ancak hükümetin karşı beklentileri var. AK Partili Murat Mercan Beyaz Saray'a mesaj yolladı.
Mercan, "Eğer ABD Türkiye'deki imajını düzeltmek istiyorsa, jest
yapmalı: Irak'a yeni bir kapı açmalı. PKK ile aktif mücadele
etmeli. KKTC'ye izolasyonu kaldırmalı" diyor
ABD'den yeni döndünüz. Son gelişmelerde dış politikadaki 'eksen
kayması'nın etkisi olabilir mi? AB hedefinden sapmadık diyebiliyor
musunuz?
-Kesinlikle... Bizde en ufak motivasyon kaybı yok. AB'ye girme
süreci, Türk toplumunun tarihsel açılımının ve Batılılaşma
sürecinin doğal bir sonucudur.
AKP'nin tuhaf bir politikası var, 'duvara dayanmadan' karar
üretemiyor. Hep son dakikada hatadan dönülüyor.
-Belki biz kendimizi tam iyi anlatamıyoruz. AKP'nin rotasında
değişiklik yok. Tehditler var diye içe kapanmak Türkiye'yi küçültür
ve 1970'li yıllara götürür. Ekonomide düze çıktık. IMF ile yeni
stand by yakında yürürlüğe konacak.
Müzakere 3 Ekim'de
İzolasyonist politikaya dönüş olmaz diyorsunuz.
-Bu çok tehlikeli bir şey. Türkiye'nin iç dinamiklerine ve genetik
yapısına ters bir olay. Müzakereler 3 Ekim'de başlar.
Ankara Anlaşması'yla ilgili protokolün imzalanması, 'Öcalan'ın
yeniden yargılanması' gibi zorluklar gündeme gelebilir.
Hırvatistan'la müzakerelerin ertelenmesi gibi bir sürpriz
yaşanmasın!
-Hırvatistan'la AB arasındaki sorun bir savaş suçlusundan
kaynaklandı. Türkiye açısından 3 Ekim'de müzakerelerin
ertelenmesini gerektirecek bir tablo yok.
AKP'nin sivil toplumla ittifaklarında bir çözülme yok mu? Hükümete
destek veren TÜSİAD'la bile aranız açıldı.
-Sayın Başbakan'ımızın bu çıkışlarını bir devlet adamının
hassasiyeti olarak algılamak lazım. Kadın göstericilerin coplanması
olayının dışarıya yansıtılma biçimi, Avrupa'daki Türkiye
karşıtlarının elini güçlendirdi. Buna tepki gösterdi. Basına sansür
koyalım anlamında değil ama hepimizin çok sorumlu davranması lazım.
Kadınları coplayan polisler açığa alındılar, soruşturma açıldı.
ABD'de bir paneldeki, 'Bizi anti Amerikacı marjinal gruplarla,
Kızılelmacılarla karıştırmayın' sözünüz, AKP'yi destekleyen
muhafazakâr yazarlardan tepki gördü. AKP, Washington'dan nasıl
gözüküyor?
-Amerika'da verdiğim mesaj şuydu: AKP muhafazakâr demokrat bir
partidir. AKP'yi marjinal gruplarla karıştırmayın. ABD medyası
Türkiye aleyhtarlığı yaparsa, bu radikal hareketlerin işine
yarar.
Siyasette merkezi AKP mi temsil ediyor?
-AKP merkez sağdadır. Demokrat Parti geleneği, Menderes - Özal
çizgisindeki partiler muhafazakâr fakat gelişmeye açık olmuşlardır.
AKP de aynı siyasi eksende duruyor. Marjinal hareketlerin
Türkiye'yi içe kapama projelerini endişeyle izliyoruz.
Marjinal derken, siyasal İslamcı akımlar da dahil mi?
-En solundan en sağına kadar.
İslami vurguyu da yapıyor musunuz, siyasal İslama karşı çıktığınız
noktalarda AKP'ye oy veren dindar tabanla aranız açılmaz mı?
-Sayın Başbakan, defalarca 'Dine dayalı, etnik ve bölgesel
milliyetçiliğe karşıyız' dedi. Türkiye'de bizim 'ana damar'
dediğimiz muhafazakâr kimlikte, insanların bireysel olarak dini
hayatı yaşamaları mutlaka var. Ama bunu herhangi bir ideolojik
yaklaşımla ortaya koymak Türkiye'yi içine kapatıyor. Toplumsal
yapıda dinin rolü siyasal değildir.
Dinin siyasallaştığı dönemler de olmadı mı? 28 Şubat öncesi
Erbakan'ın önderlik ettiği partiler, Selamet'ten, Refah'a kadar.
AKP'nin kadrosu da çoğunlukla 'Milli Görüş'ten geliyor.
-İnsanların sosyal hayatında din faktörü hep olmuş. Anadolu'da
barış ve hoşgörü içinde yaşamış, farklı inançtan insanlar. Öyle bir
toplum ki, zamanında Ermenilerle, Yahudilerle komşuluk yapmış;
Kayseri'de, Sivrihisar'da Anadolu'nun her yerinde birlikte
yaşayabilme becerisini gösterebilmiş. Şimdi bizim dini bu bağlamda
siyasallaştırmamız, Türk toplumunun bin yıllık genleriyle
uyuşmuyor. AKP, gücünü hoşgörü ve uzlaşıdan alıyor.
American Enterprise Institute panelinde konuşurken, 'Türkiye ile
ABD'nin ortak çıkarlarını yansıtan 'büyük resim' gözden
kaçırılmasın, aksi halde anti Semitik, anti Amerikan olanlar bizi
yutabilir' demişsiniz. Kimi kastetmiştiniz?
-'Bizi yutabilir' derken AKP'yi kastetmiyorum. Türkiye'nin içine
kapanmasından söz ediyorum. Türkiye ne kadar çok dışa açılırsa, var
olan dış tehditleri kendi çıkarına dönüştürebilirse, o kadar fazla
güçlenir, bunu kastediyorum.
Tezkereye bakmayın
ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, Irak direnişinin faturasını 'Kuzeyden
cephe açılmadı' diye Türkiye'ye kesmeye çalışıyor. Gündemde
İncirlik var. ABD ne istiyor?
-Elbette ki Türkiye, Amerika'nın her dediğini yapmayacak.
Suriye ve İran'da ABD'nin hedefleriyle Türkiye'nin ulusal çıkarları
örtüşecek mi? Irak'ta ayrı noktalara savrulduk.
-Suriye ve İran'da uluslararası camia ve BM Güvenlik Konseyi ortak
bir tavır alırsa, Türkiye'nin tutumu da buna aykırı olmaz. 1 Mart
tezkeresine gelince... ABD bu sonuca bakarak Türkiye ile
ilişkilerini göz ardı edemez.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, 'Türkiye'nin
Irak politikası yok' diye bir çıkışı oldu.
-Korkularla siyaset yapmak çok doğru değil. Bunları kafamızın bir
köşesinde bir tehdit unsuru olarak elbette görmemiz lazım. Ama
kendi siyasetimizi oluştururken bunlar belirleyici unsurlar
olmamalı. ABD'nin de yapması gerekenler var: Amerika'nın
Türkiye'deki imajı, Clinton Türkiye'ye geldiği zaman çok
yüksekteydi. Eğer ABD Türkiye'deki imajını düzeltmek istiyorsa,
Başkan Bush'un da bazı jestler yapması gerekir.
ABD'nin jestleri
Nasıl jestler?
-Irak sınırında yeni bir kapının açılması. İkincisi, Kuzey Irak'ta
konuşlandırılmış olan PKK ile aktif mücadele. Üçüncüsü Kuzey
Kıbrıs'ta izolasyonların kaldırılması. Washington'da ABD'nin bazı
adımlar atacağı izlenimi edindim.
Asıl jesti ABD'nin İncirlik nedeniyle Türkiye'den beklediği
şeklinde bir izlenim var kamuoyunda. Siz Washington'da İncirlik
sinyali vermediniz mi?
-Detayları bildiğimi söyleyemem. Bu tamamen hükümetin bir
kararıdır.
Lojistik desteğin artırılmasının ötesinde yeni askeri uçakların
konuşlandırılması da gündemde...
- Komplo teorileriyle analiz yapmayı doğru bulmam. Başbakan,
kızının diploma töreni için mayıs sonunda ABD'ye gidecek.
Washington'a geçerse, gündem ne olur bilemem. Türkiye'nin stratejik
konumu çok önemli. Gözden çıkarılamaz.
AKP'nin de mahremi var
AKP'de Erkan Mumcu'nun istifasıyla başlayan çözülmeyi nasıl
yorumluyorsunuz? Sizden kopan milletvekilleriyle 10 sandalyeli ANAP
Meclis'te üçüncü parti oldu. İstifalar devam edecek mi?
-İstifaların çoğu bireysel. Millet bunlara en iyi cevabı
verecektir.
AKP iktidarda tam bir 'kapalı kutu'. Milletvekilleri, Başbakan'ın
çevresinde örülen duvardan yakınıyor. Lider oligarşisi AKP'yi de
sarsıyor. Tek parti iktidarında bu tür istifalar için erken değil
mi?
-Bizim bütün siyasetimiz açık, kanunları sivil toplum örgütleriyle
tartışıyoruz. Eleştiriye açığız. Siyasi partilerin de kendi
mahremleri vardır. Her konuyu da her yerde tartışamayız. AKP'nin
mahremine de saygı gösterilmeli, her şeyin değil bizim
siyasetimizin tartışılması gerekir kamuoyu önünde.
Meclis'teki sayınız Anayasa'yı değiştirecek sayının altına düştü,
'Düğmeye basma' bu nedenle olabilir mi? 2007'de Çankaya boşalıyor
ve genel seçimler yaklaşıyor.
-Birçok Anayasa değişikliğini de CHP ile birlikte yaptık. Erken
seçim gündemimizde yok. Başbakan, erken seçimin ihanet olacağını
söyledi.
ABD ile noktalayalım, 24 Nisan'da 'Ermeni soykırımı'na ilişkin bir
karar tasarısı Kongre'den geçer mi?
-Beklemiyorum. Kesinlikle böyle bir tasarı Amerika senatosundan
geçemez.
Başörtüsü mağduruyum
AKP'nin muhafazakâr dindar tabanında 'türban ve imam hatipler'
nedeniyle düş kırıklığı yaşanmıyor mu?
Mercan: Bir hayal kırıklığımız yok. Başörtüsü konusunda birçok
arkadaşımız gibi benim de mağduriyetim var. Eşim Amerika'da işletme
fakültesinden MBA almasına rağmen bugün başı açık birisinin
geleceği konumda çalışmıyor. Ancak başörtüsünün AB bağlamında
görülmemesi lazım. Bu sorunu Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinin,
ilerleyici demokratik süreçte ortaya çıkaracağı bir tablo olarak
görmek lazım. Zaman içinde bir konsensüs arayacağız.
ABD ile olan gri bulutlar dağılıyor
ABD'de Türkiye'ye güvensizlik bulutları dağılmaya başladı mı?
-Doğrusu ben gri bulutların dağılmaya başladığı izlenimiyle döndüm.
Türkiye, kendi siyasetini oluştururken Amerikan medyasındaki
abartılı yorumlara bakamaz. Önemli olan, hükümetlerarası
ilişkilerdir. ABD Dışişleri Bakanı Rice, Ankara'ya geldi ve
görüşmelerin çok olumlu havada geçtiği Dışişleri Bakanımız Abdullah
Gül tarafından açıklandı. ABD ile stratejik işbirliğimiz sürüyor.
Ancak ABD yönetiminin de şunu anlaması gerekiyor. Avrupa'nın birçok
ülkesinde Amerika karşıtı gösteriler yapılıyorsa, Bush yönetiminin
Irak politikaları eleştiriliyorsa, bundan bir sonuç
çıkarılmalıdır.
Güç, sadece askerle sürmez
ABD karşıtlığı Türkiye'ye özgü bir şey değil.
-Ben onların yerinde olsam şapkamı önüme koyar, düşünürdüm. "Niye
böyle oluyor?" diye... Amerika, daha önce de başka ülkelerde
Bosna'da, Kosova'da, Afganistan'da askeri operasyonlar yaptı, aynı
tepkileri almadı. "Anti Amerikancılık niye bu kadar yayıldı?" diye,
sormak gerekiyor.
ABD, süper gücünü sadece askeri gücüyle koruyamaz. İnsani boyut ve
hukuka saygı gibi nitelikler vicdanlarda yer bulursa, yaptığı işler
diğer ülkelerin kamuoylarında antipati yaratmazsa, süper güç olma
vasfını devam ettirebilir. Aksi halde gücünü askeri operasyonlarla
devam ettireceği kanaatinde değilim.
Amerikan hegemonyasının da bir sınırı var diyorsunuz.
-Güçlü devletler toplumsal mutabakatı genişlettikleri sürece
varlıklarını devam ettirmişler. Adaletsizlik yaptıkça düşüşleri
başlıyor. Tarih bunlarla dolu, onun için hepimizin tarihten de ders
alması lazım.
Gençliğimde Marx'ı okudum
Hitler'in 'Kavgam'ına gösterilen ilgiyi neye bağlıyorsunuz? ABD
medyası, bunu da Türkiye'deki milliyetçi dalganın yükselişinin
kanıtı olarak gösteriyor.
-Ben gençliğimde Marx'ın Kapital'ini okudum. Kavgam'ı da biraz
okudum ama tamamımı okuyamadım. Kavgam'ı her okuyan Nasyonal
Sosyalist olacak değil. Türkiye özgür bir ülke, bazı şeylere
tolerans göstermemiz lazım. Washington'da konu açılınca şunu
söyledim: amazon.com'da acaba kaç yüz bin Kavgam kitabı satılıyor?
Kavgam'dan hareketle Türkiye'de faşizan bir yükseliş olduğunu
söylemek doğru değil.
Biz kitapları yasaklamayız. Yasaklatacak olsak Tayyip Bey'le ilgili
o kadar çok gerçekdışı yayın var ki...
Bayrak taşıma yurtseverliktir
Mersin'deki bayrak yakma olayına ve gösterilen tepkilere ne
diyorsunuz?
-Bayrak seferberliğini de aşırı milliyetçi bir yükseliş olarak
görmemek gerekir. 11 Eylül teröründen sonra ABD'nin her yanında
Amerikan bayrağı taşıdı insanlar. Türkiye'deki tepkiyi de anlamak
gerekiyor. Bayrak bizim ortak değerlerimizin sembolüdür.
Mersin'deki çirkin saldırıdan sonra insanların bayrak taşıması
yurtseverliktir. Milliyetçilik, toprağını, vatanını, bayrağını
sevme anlamındaysa, hepimiz milliyetçiyiz. Ama ırka dayalı bir
değerler bütünüyse, öyle bir siyaseti kabul etmediğimizi zaten
söyledik.
Kimdir?
Murat Mercan 1959'da doğdu. 1981'de Boğaziçi Üniversitesi Endüstri
Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. Aynı bölümde master yaptı.
Daha sonra ABD'de Florida Üniversitesi'nde doktora yaptı. Cleveland
State Üniversitesi'nde yardımcı doçent, Bilkent Üniversitesi'nde de
doçent oldu. AKP Kurucu Üyesi - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
(AKPM) ve Batı Avrupa Birliği (BAB) Asamblesi Türk Delegasyonu
Başkanı. Toplam kalite yönetimi, yeniden organizasyon/karar verme
tekniklerinde uzman.
Milliyet