Hukuk dünyasında türban krizi
Abone olAnkara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar, başörtüsüyle ilgili düşünceleriyle herkesi şaşırttı. Çünkü Coşar, bu konuda bir çok hukukçunun karışısında yer alıyor.
Ankara Barosu, sanık olarak yargılandığı bir davaya başörtüsüyle
geldiği için mahkeme salonundan atılan avukat Hatice Hasdemir
hakkında verdiği ‘özgürlükçü’ kararla gündemin ön sıralarına
yerleşti.
Baronun başkanlığını hukukçu bir aileden gelen Coşar yürütüyor.
Babası Ahmet Coşar bir dönem Yargıtay başkanlığı yapmış. O zamandan
beri ‘yargı’nın üst perdeden konuşmasına eleştirel yaklaşan Vedat
Ahsen Coşar, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin için de benzer
bir bakış açısı getiriyor. Tartışmayı Zaman’a değerlendiren Coşar,
söze babasını hatırlatarak başlıyor: “Adli yıl açış konuşmalarında
demokratik bir Türkiye özlemini dile getirirdi. Yük-sek mahkeme
başkanları öğretmen edasıyla konuşuyor. Zamanında babama da
söyledim, şimdi de söylüyorum; oturup kendi işinizi yapın.”
Başörtüsü sorununun gerginlik yaratılmadan çözümlenmesi gerektiğini
belirten Coşar, “Demokrasi farklılığı kabul etmektir. Uzlaşma ve
hoşgörüyle farklılıklara tahammül etmek gerekir.” diyor. Anayasa
Mahkemesi Başkanı’nın başörtüsü konusundaki çıkışını hangi sebeple
yaptığını bilemediğini ifade eden Coşar uyarmayı da ihmal etmiyor:
“Türkiye sıkıntılı günler geçiriyor. Gerginlik yapmaya, ülkeyi
germeye kimsenin hakkı yok. Toplumda uzlaşmanın, hoşgörünün,
insanların başkalarının farklılıklarına tahammül etmelerine uygun
vasatın hazırlanması gerekir. Bizim görevimiz bunu sağlamak.”
Farklılığa tahammül edilmezse kavga çıkacağını, oysa demokrasinin
farklılığı kurucu unsur olarak kabul ettiğine dikkat çeken Coşar,
TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın Bumin’e cevabını da yanlış buluyor.
‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ anlayışının geride
kaldığını savunurken, Anayasa’ya göre de, kuvvetler ayrılığı
ilkesine göre de yasama, yürütme ve yargı arasında hiyerarşik bir
ilişkinin bulunmadığını vurguluyor. “Bunlar eşit düzeyde. İşlevleri
ve yetkileri farklı. Birinin diğerine nazaran üstün olduğunu iddia
etmeye Meclis Başkanı’nın hakkı yok.” diyen Coşar, ‘Anayasa
Mahkemesi’nin yetkilerini kaldırırım’ sözünün demokratik değil,
totaliter bir tavır olduğunu ileri sürüyor. Coşar, yüksek yargı
kurumlarının dünyanın her tarafında tartışıldığını, Amerika’da da
Yüksek Mahkeme’nin verdiği kararların ideolojik olduğuna yönelik
tartışmaların bulunduğunu hatırlatıyor.
Baro Başkanı’na göre, başörtüsü sorunu Türkiye’de bir özgürlük
paradoksu. Düşünce, din ve vicdan özgürlüğü açısından başörtüsünün
kamu kurumlarında ‘hizmet alanlar’ yönünden serbest olması
gerektiğinin altını çizen Coşar, ancak özgürlüklerin de sınırsız
olmadığını belirtiyor: Düzenle özgürlükler arasında denge kurulması
gerekir. Denge kurulmazsa kaosa yol açılır. O anlamıyla
paradoks.
Devletin yetkili organlarının türbanı potansiyel tehdit olarak
gördüklerine de işaret eden Coşar şöyle konuşuyor: “Benim elimde
tehdit oluşturup oluşturmadığı yönünde yeterli bir bilgi yok. O
özgürlüğü tanıdığın kişiler de kendileri gibi olmayanlara özgürlük
tanımayacak yapıdaysa o zaman onların o özgürlüğünü kısman gerekir.
İki uçta aşırıya kaçmamalı, makul bir çizgide uzlaşmak zorundayız.
İki taraflı korku baskıyı getiriyor.”
Bilkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde 6 yıl
hocalık yapan Coşar, “Başörtüsü sorunu üniversitelerde daha fazla
yaşanıyor. Başörtüsü yasağı nasıl çözülmeli?” sorusuna ise şu
cevabı veriyor: “Sorunun çözümü için birazcık daha sivilleşmeye ve
demokratikleşmeye ihtiyacımız var. Benim annemin de başı kapalıydı.
Kız kardeşimin de başı kapalı. Onlar başörtüsü olarak kullanıyor,
siyasi simge olarak kullanmıyorlar.”
Bumin’in söylediği gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin
mutlak olarak başörtüsünün yasaklanmasına yönelik kararı olmadığını
vurgulayan Coşar, ancak AİHM’nin her münferit olayda ayrı şekilde
değerlendirmesi için ayrı kararları bulunduğunu hatırlatıyor.
AİHM’nin ideolojik amaçla kullanılması durumunda türbanın
yasaklanması yönünde karar verdiğini kaydeden baro başkanı, “Herkes
kendisini yenilemeli, sivilleşmeli, demokrasiyle ilgili
argümanlarını gözden geçirmeli. Sorunun çözümü için herhalde zamana
ihtiyaç var.” diyor.
Hukukçu olma da ne olursan ol
Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar, İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi mezunu. Yargıtay Başkanlığı yapan babası Ahmet
Coşar oğlunun da bir hukukçu olmasına karşı çıkmış. Baro başkanı
üniversite sınavına girdiği günü şöyle anlatıyor: “Sınava
girdiğimde babam ‘Hukuk fakültesini kazanma da nereyi kazanırsan
kazan.’ dedi. Hakim olmamı da küçük şehirlerde yapamam diyerek
istemedi. Ben de avukat oldum.”
‘Avukat mahkemede sanıksa başını açmak zorunda
değil’
Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde sanık olarak yargılandığı bir davaya
başörtüsüyle geldiği için mahkeme salonundan atılan avukat Hatice
Hasdemir hakkında Ankara Barosu önceki gün önemli bir karara imza
atmıştı. Hasdemir’in disipline sevk edilmesi talebini reddeden baro
gerekçeli kararda, Hatice Hasdemir’in sanık olduğu davaya başı açık
katılmak zorunda olmadığı belirtilmişti. Laiklik ilkesinin nasıl
anlaşılması gerektiği konusunda da önemli tespitlerin yapıldığı
kararda, “Laik devlet, vatandaşları arasında ayırım yapmayan, din
ve dindarlar üzerinde baskı kurmayan devlettir.” denilmişti.
HABER: Metin Arslan
KAYNAK: