HSYK'nın kararına Cihaner'in tepkisi!
Abone olİlhan Cihaner, HSYK'nın Sarıkaya kararındaki gerekçesini açıklaması gerektiğini söyledi.
Eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
İlhan Cihaner, HSYK'nın, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı
Osman Şanal'a özel yetkilerini iade etmesine ilişkin, ''Türkiye'de
her şeye alışkınız. Tepki vermedim. Herhangi bir haber gibi
okudum'' dedi. Cihaner, HSYK'nın Sarıkaya kararıyla ilgili olarak
gerekçenin kamuoyuna yapılması gerektiğini
söyledi.
Cihaner, Bilgi Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübünce düzenlenen ''Türkiye'de Basın Özgürlüğü ve Hukuk Konferansı'' sonrasında, katılımcıların sorularını yanıtladı.
Bir katılımcının, ''HSYK, size yönelik operasyonu yöneten savcıya özel yetkilerini devretti. İlk tepkiniz ne oldu, ne düşündünüz?'' şeklindeki sorusuna Cihaner, ''Türkiye'de her şeye alışkınız. Tepki vermedim. Herhangi bir haber gibi okudum'' yanıtını verdi.
SARIKAYA KARARI KAMUOYUNA AÇIKLANMALI
''O eski günler, arama görüntüleri aklınıza geldi mi?'' diye sorulması üzerine de Cihaner, ''Hayır hayır. Bu ülkede artık hiçbir şey şaşırtmıyor. Sizleri de şaşırtmıyor sanırım'' dedi.
Cihaner, HSYK'nın eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat
Sarıkaya'nın meslekten ihraç kararını kaldırmasıyla ilgili de şöyle
konuştu:
''Ferhat Sarıkaya olayının değerlendirilebilmesi için her şeyden önce bunların gizli kapaklı yapılmaması lazım. Niçin görevden alındı, niçin göreve iade edildi? Bunun kamuoyuna açıklanması gerekir. Yani bizler de ilk görevden alma kararını geniş kesimler gibi orantısız bir ceza olarak değerlendirmiştik. Onun için, bu karar yerinde midir, değil midir, aynı oturumda HSYK'nın reddettiği kişilerin talepleri niye kabul edilmedi, bunların açıklığa kavuşturulması gerekir. Bunlar açıklığa kavuşturulmadan yapılacak her türlü yorum, spekülasyon olacaktır. Bu soruların muhatabı HSYK'dır.''
''YAPTIKLARI TEK ŞEY, GAZETECİLİK FAALİYETİ''
İlhan Cihaner, konferansta yaptığı konuşmada da ''Basın hürdür, sansür edilemez'' ifadesinin Meşrutiyet'ten beri tüm anayasal metinlerde yer alan bir hüküm olduğunu bildirdi.
Son dönemde, ''Bu kişiler gazetecilik dışındaki faaliyetlerinden dolayı tutuklandılar'' ifadesinin sıkça dile getirildiğini belirten Cihaner, tutuklanan gazetecilerin sosyalist, muhalif ya da sol kimlikli olduğunu söyledi.
Gazeteciliğin birtakım odaklar ve sermaye gruplarından bağımsız olması gerektiğini aktaran Cihaner, şöyle devam etti:
''Siyasi iktidar, son dönemde tutuklanan gazetecilerin, gazetecilik dışındaki faaliyetlerinden dolayı tutuklandığını söylüyor. Medya, Ahmet Şık ve Nedim Şener olayından sonra bu konudan çok sık söz eder oldu. Bu kişilerin yaptıkları tek şey gazetecilik faaliyeti. Biz artık tüm toplumsal olaylarımızı, ceza hukukunun temel kavramlarıyla değerlendirmeye başladık. Ceza hukukunun sanıldığı gibi birinci işlevi, suçluların suç işlemesini önlemek değildir. Asıl işlevleri bizim özgürlük alanlarımızın belirlenmesidir. Ceza Kanunu'nda 'faaliyet' diye tanımlanmış bir suç yok. Kitap yazmak, bir davayı itibarsızlaştırmak... Bunların tamamı Ceza Kanunu'nda açıkça suç olarak tanımlanan eylemler değildir. Bu nedenle suç olarak kabul edilmemesi gerekir. Onun için bu özel yetkin mahkemelerin, pratiğe dönüşmüş olan bu kavramlardan bir an önce kurtulması gerekir.''
12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT'I HATIRLATTI
Önceki yıllarda da gazetecilerin bazı nedenlerle tutuklandığını aktaran Cihaner, ''12 Eylül ve 28 Şubat'ta da aynıları yaşandı. Bu çok sakat bir savunma yöntemi. Aynıları hatta daha ağırları yaşanmış olabilir. Zaten bugün gözaltına alınanlar, tutuklananlar, yargılananlar, o zaman da bunlara karşı duran insanlardı. Öyle olsa bile bu intikamcılıktır, kan davası demektir. O zamanki olguyu, yanlışı, şimdiki yanlışla gidermek gibi bir yaklaşım içinde olunmaması gerekir'' dedi.