HRW: 12 Eylül davası, adalet için bir fırsat
Abone olİnsan Hakları İzleme Örgütü, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin hayattaki iki liderinin yargılandığı davanın, yalnızca darbenin kanun dışılığına değil, darbenin ertesinde Türkiye’de yaşanan ağır insan hakları ihlallerine de yoğunlaşması gerektiğini bildirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün bir
açıklama yaparak 12 Eylül 1980 askeri darbesinin hayattaki iki
liderinin yargılanacağı davanın, yalnızca darbenin kanun dışılığına
değil, darbe ertesinde Türkiye’de yaşanan ağır insan hakları
ihlallerine de yoğunlaşması gerektiğini bildirdi.
Bugün Ankara'da başlayacak olan emekli generaller Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasıyla ilgili olarak yayımlanan bildiride, örgütün Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, "1980 darbesi demokrasiyi sekteye uğrattı ve hak ve özgürlüklere yönelik, bugün de süren kısıtlamaları getirdi." dedi.
Sinclair-Webb, bu davanın, darbe sonrası yaşanan ağır insan hakları ihlalleri konusunda adaletin yerine gelmesi için, özellikle yürürlükteki Türk Ceza Kanunu uyarınca insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına giren kitlesel işkence ve gözaltında ölüm vakaları bakımından, önemli bir fırsat sunduğunu kaydetti.
İddianamede Evren ve Şahinkaya aleyhindeki delillerin en az yarısının, darbeyle birlikte demokrasinin askıya alınmasının ardından gerçekleşen tutuklamalar ile polis nezaretinde ve askeri hapishanelerde yapılan işkenceye ilişkin olduğunu; ancak Evren ve Şahinkaya'nın bu fiilerle itham edilmediklerini kaydeden İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu davanın "özellikle Türkiye’nin işkence tarihiyle hesaplaşması için bir fırsat sunduğuna" inanıyor.
'İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar'
Örgüt, uluslararası ve ulusal insan hakları gruplarının, darbe
ertesi dönemde işkence yapıldığını kapsamlı olarak belgelediğini;
daha sonra Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve Birleşmiş
Milletler İşkencenin Önlenmesi Komitesi ile işkenceye dair BM özel
raportörünün de, Türkiye’nin işkence sicilini kapsamlı olarak
belgelediğini kaydediyor. HRW, özel raportörün 1990'larda
Türkiye’nin sistematik işkence uyguladığına hükmettiğini
hatırlatıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, darbenin ardından çoğunluğu sol görüşlü ve Kürt siyasetiyle bağlantılı olmak üzere, aşırı sağ gruplar ve bazı İslamcıların da bulunduğu yaklaşık 650 bin kişinin gözaltı alındığının tahmin edildiğini belirtiyor. Askeri rejimin 230 bin kişiyi "siyasi suçlar" nedeniyle Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargıladığını, bu kişilerden 71 bin 500'ünün müebbet hapis ya da idam cezası istemiyle devlete ve anayasaya karşı işlenmiş suçlardan mahkemeye çıkarıldığını kaydeden HRW, resmi rakamlara dayanarak, 23 bin 700 sivil toplum örgütünün faaliyetlerinin askıya alındığını; 927 yayının yasaklandığını aktarıyor.
Savcılık iddianamesinde sekiz tanık ile darbeyle ilgili kitaplardan ve basında çıkan röportajlardan alınan 16 kişinin ifadesine ve yayınlanmış başka kanıtlara yer verildiğini belirten İnsan Hakları İzleme Örgütü, "Ankara savcısı her ne kadar işkence ve gözaltında ölüm iddialarını 47 şehrin başsavcılıklarına havale etmiş olsa da, bu iddiaların, darbe liderlerinin yargılandığı bu davada da, Türk Ceza Kanunu’nda belirtildiği üzere 'insanlığa karşı işlenmiş suçlar' bağlamında değerlendirilmesi için güçlü deliller var" deniyor.
HRW Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb, açıklamasında, "Halihazırda iddianamede bulunan kanıtlar dikkate alındığında, Ankara savcısının işkence politikasına en üst kademeden izin verilmesini de soruşturması gerekir. Bu davanın yanısıra ülke çapında bir devlet politikası olan işkenceye karışmış çok sayıda askeri personel, polis, kamu görevlisi ve doktor hakkında da cezai bir soruşturma ve kovuşturma olmalıdır." dedi.