Hrant Dink: Çeker giderim
Abone olHrant Dink son günlerin en çok konuşulan ismi. Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni ülkeyi terkedebileceğini söyledi. Peki yazar çözüm için ne öneriyor?
'Türklüğe hakaret'ten aldığı ceza nedeniyle 'bu leke alnımdan
silinmezse çeker giderim' diyen Hrant Dink, Ermeni sorununun
çözümünü sadece 'idrak'te buluyor.
Hrant Dink, altı bin tirajlı Agos Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni. Sadece Türkiye Ermenilerinin değil, Türkiye toplumunun da, söyledikleri dikkate alınması gereken bir aydını. Yazdığı bir yazıdan dolayı Ekim ayında 'Türklüğe hakaret etmek'ten 6 ay hapis cezası aldı Hrant Dink. Cezası 'bu suçu bir daha işlemeyeceği' kanaatiyle ertelenmesine rağmen "Bu leke alnımdan silinmezse içim kan ağlasa da bu utançla burada yaşamam, vatanımdan çeker giderim" dedi; toplumun her kesiminden destek ve dua aldı. Kendi davasından sonra Orhan Pamuk davası ile de gündeme geldi. Düşünce ve ifade özgürlüğünü savundu, Ermeni sorununa diaspora Ermenilerinden farklı yaklaştı. Bu sorunun bu ülkede, kendi içimizde çözülmesinden yana olduğunu, aksinin bir çözüm olarak bile algılanamayacağında ısrarcı oldu.
Hrant Dink ile haftalık gazetesi Agos'ta konuştuk. Bu röportajda Dink'in Ermeni sorunundan açılan davalara, iki toplumda da yerleşik olan 'psikolojik durum'dan bunun nasıl atlatılacağına, davadan sonra kendisinin ne hissettiklerinden Ermenilerin çocuklarını nasıl yetiştirdiklerine kadar pek çok konu üzerine düşündüklerini bulacaksınız.
Türkiye Ermenilerinden başka saygın aydınlarımız da olmasına rağmen hakkınızdaki dava, yaşanan son olaylar, sizi biraz daha öne çıkardı. Bu omuzlarınıza nasıl bir yük yüklüyor? Ermeni sorununun anlaşılması için fırsat olarak mı görüyorsunuz bu durumu?
Fırsat olarak da görmüyorum, yük olarak da. Bu ülkede yaşıyorum
ve gençliğimden beri ülkenin toplumsal sorunları için mücadele
ediyorum. Türkiye'deki azınlıkların sorunları Türkiye'nin
sorunlarına dönüşmedikçe çözüm bulunamaz. Bulunsa da ben çözüm
olarak görmem. Söylenmesi gerekeni yeri geldiği zaman üslubu içinde
söylemek yurttaşlık görevim. Bir toplumun sözcülüğü değil
yaptığım.
Orhan Pamuk'un 'Türkiye'de bir milyon Ermeni, otuz bin Kürt katledildi' demesi, sizin için nasıl bir anlam taşıyor?
Ben tarihin açıkça konuşulması taraftarıyım. Orhan'ın konuşması bu açıklığa katkı sağlayacaksa bunu heyecanla karşılarım.
Gündemi gerginleştirmesi pahasına da olsa buna bir katkısı oldu mu sizce?
Bence olmuştur. Evet, gündemi germiştir ama çok zor bir konu, konuştuğumuz. Bu da gerginliği ister istemez beraberinde getiriyor.
ORHAN PAMUK ELİN YABANCISI DEĞİL Kİ, TÜRK!
Eleştirdiğiniz bir şey yok mu Orhan Pamuk'un söylediklerinde?
Bir tek "Bunu kimse konuşmuyor" cümlesi eleştirilebilir. O da laf ola beri gele söylenmiş bir söz. Bu lafın çok iddialı olduğunu düşünüyorum. Yoksa Orhan da çok iyi biliyor, Türkiye'de bu konuda konuşan ve bedeller ödeyen çok sayıda insan var.
Bunu Nobel için adının geçtiği bir dönemde söylemiş olmasına ne diyorsunuz?
Bununla bağlantısı yok bence. Orhan Pamuk'u övmek ya da yermek gibi bir derdim de yok. Romanları tüm dünyada okunan bir yazar o.
Pamuk söyledikleri ile Türkiye Ermenilerini rahatlattı mı, yoksa durumlarını zora mı soktu?
Bunu birkaç Ermeni de söylüyor, 'Orhan Pamuk karışmasın' diyorlar. Sanki Orhan Pamuk elin yabancısı. O konuşmayacak da kim konuşacak?
Bu, Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak isteyenlere malzeme de oluyor, diye soruyorum.
Türk Ermeni toplumu bu sorunu ilk kez yaşamadı. Türkiye Ermenileri ASALA gibi, Karabağ gibi, Kürt sorunuyla birlikte Ermeni sorununun ısıtılması gibi sorunları Türkiye içinde yaşadı. Sıkıntılı yıllardı. O zaman dahi bunu göğüsleyebildi. Ermeni toplumunun Türk toplumuyla bir hesaplaşması yok.
ERMENİLERE TÜRKLERDEN BAŞKA KİMSEYE GÜVENMEYİN DİYORUM
İçimizde halledilmediğimiz bir sorunun dün-ya gündemine taşınması utanç verici değil mi?
Bu Türkleri de, Ermenileri de rahatsız etmeli. Ben Ermenilere sürekli şunu söylüyorum: Yeter! İngilizlere, Fransızlara, Almanlara bu kadar güvenmenin bir anlamı yok. Geçmişte güvendik ve ne olduklarını gördük. Onların alacağı kararlarla bu işler çözülmez. Bu işler Türklerle Ermenilerin gayretiyle çözülür.'
Ermeni sorunu Ermenistan Ermenileri ve diaspora tarafından farklı algılanıyor. 1915'te yaşananları siz nasıl tanımlıyorsunuz? Kırım mı diyorsunuz, soykırım mı?
Tarihte ne olduğuna dair dünyadaki tüm Ermenilerin içselleştirdiği bir tarih var. Ataların ne yaşadığı bilinir ve bu içselleştirilmiştir.
Sorumun cevabını alamadım.
Yaşanan 3 bin yıldır bu topraklarda yaşayan bir halkın artık bu topraklardan izinin silinmesidir. Tarihe dayalı içselleştirmelerde bir fark yok, geleceğe ve bugüne dair içselleştirmelerde var.
Nedir o farklar?
Türkiye Ermenileri de, Ermenistan Ermenileri de, Türk ile Ermeni ilişkilerinin gelişmesini, normalleşmesini, iki devletin barış içinde yaşamasını çok arzu ederler. Diasporada bu paydanın daha az olduğu doğru. Çünkü diaspora uzakta. Onlar için Türkiye, bırakıp gittikleri zamandaki gibi.
Ermenilerin travmayı, Türklerin korkuyu atlatması için ne olması gerekiyor?
Bunun için Türklerin Ermenilere, Ermenilerin Türklere yardımcı olması gerekiyor. İlaç iki toplum arasındaki diyalogta.
Soykırımın kabul edilmesi şart değil yani.
Türkiye Cumhuriyeti soykırımı kabul etse bile aradaki duvar yıkılmaz. Yıllardır 'Türkler Ermenileri değil, Ermeniler Türkleri öldürdü' diye belletilen toplumun bilinci ne olacak? Ben ümitliyim. Çözüm ne inkarda ne ikrarda. Çözüm sadece idrakte.
Atalarım gibi nereye gittiğimi bilmeden çeker giderim
Bir yazınız dolayısıyla yargılandınız. Cezanız ertelendi. Ve 'bu lekeden kurtulamazsam vatanımı terk eder, çeker giderim' dediniz. Bizi çok üzdünüz. Bu psikolojiyi atlatabildiniz mi?
Hayır, o psikolojiyi halen yaşıyorum. Benim için Türklük önemli bir kimliktir. Beraber yaşadığım insanları aşağılamakla suçlanmak benim için katlanılır bir işkence değildir. Çünkü ben böyle bir şey yapmam. Ben bununla mücadele eden biriyim. Ama eğer alnıma böyle bir suçlama yapıştırılıyorsa onurlu davranmayı yeğlerim. Irkçılık bence hayatta en ağır suç.
Bu psikoloji gündelik hayatınıza nasıl yansıdı?
Sokağa çıktığım zaman ya da şimdi sizinle konuştuğum gibi bir Türk ile konuştuğumda artık elimde ol-mayarak şunu merak eder oldum: Karşımdaki insanlar beni nasıl algılıyor? Bu davadan sonra, acaba beni kendilerini aşağılayan biri olarak mı görüyorlar, sorusu hep kafamda. Bu ağır bir işkence.
Ne olursa "Tamam. Leke alnımdan silindi" deyip bu 'işkence'den kurtulacaksınız?
Benim için yargı kararı önemli. Ben Türkleri aşağılamadım. Yazımda Türklerle ilgili bir şey yoktu, ben Ermenileri eleştiriyordum, Türkleri değil. Benim hayatım kimseyi aşağılamamak üzerine kurulu.
Yargıtay'dan beklediğiniz karar çıksa bile, bütün bunların toplumun zihninden silindiğine de ikna olacak mısınız?
Hayır. Yargıtay kararı bozarsa işin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aşaması var. Ama beni sorunun kendi adalet mekanizmamızda çözülmesi rahatlatır. Avrupa'daki kararı bekler miyim, nihai kararımı ne zaman veririm bilmiyorum, bilemiyorum. Sadece ümidimi muhafaza ediyorum.
İnşaallah olmaz ama eğer ümitler boşa çıkarsa, nereye gideceksiniz, bir planınız var mı?
Hayır, planım yok ve yapmayacağım da. Düşünmeden gideceğim. Geçmişte de atalarım nereye gideceğini bilmiyordu.
İsminizin anlamı ne?
Hrant, 'hu' ve 'yerant' kelimelerinden oluşuyor. Hu ateş demek, yerant da canlılık, ataklık. Anadolu'dan gelen bir tamlama. Dink ise değirmen taşının bir parçasının adı.
Dava döneminde tehdit geldi mi? Koruma istediniz mi?
Çok tehdit aldım ama korunarak yaşamak istemiyorum.
Çocuklarımıza geçmişi anlatmıyoruz
Bir Ermeni çocuğu nasıl bir ortama doğar? Geçmiş, tarih ona nasıl anlatılır?
Ermeni çocuğu bunu hiçbir zaman duymaz ama o travma kuşaktan kuşağa akar. Türkiye'de hiçbir Ermeni ailesi, diye oturup çocuğuna geçmişi anlatmaz. Ama mümkün de değil bundan kurtulmak. Sonuçta, Türkiye'de yaşıyorsunuz. Sabah-akşam televizyonlar, gazeteler Ermeni tarihinden, olaylarından bahsediyor. Haberdar olmamaları imkansız.
Peki ne hisseder bir çocuk haberdar olunca?
İçselleştirme ve akış dediğim şey bu. Bunu anlamanız mümkün değil belki ama bu böyle. Zaten hayat ona mazlumluktan, acıdan gelen bir farklılık olduğunu anlatıyor.
Azınlık psikolojisi bizi çok yoruyor
Bütün bunların dışında Türkiyelilerden farklı olarak Ermeni toplumunun yaşadığı özel sorunları neler?
Birey azınlık olarak devletin, toplumun kendisini algılama biçimiyle ilgili refleks halinde azınlık psikolojisi yaşıyor. Günün konjonktürüne göre de değişebiliyor bu. ASALA döneminde olup bitenden utanan; Kürt sorununda bizi niye karıştırıyorlar diye isyan eden, Karabağ konusunda üzülen içe kapanan bir psikoloji. Ermeni soykırımı tartışılırken de 'şu tartışmaları bir potaya oturtup insan gibi konuşsak' diyen bir psikoloji. Bu psikolojilerin hepsi insanı inanın çok yoruyor.
Kurumsal, somut sorunlarınız yok mu?
Elimizden mülkler alındı, bir ara tamir ve onarım sorunları, okullarda kayıt sıkıntıları yaşadık. Şimdi bunlar giderek çözülüyor.
Dilediğimiz mesleği seçemiyoruz
Dininizi özgürce yaşamanızda sorun var mı?
Hayır, bu konuda sıkıntımız yok. Tek sorunumuz din adamı yetiştirememek.
Peki meslek seçiminde?
Devlet bizi güvenlik konsepti içinde değerlendirdiği için, devlet dairelerinde, bakanlıklarda memur olamıyoruz. Er ve yedek subay dışında askeriyenin yüksek kadrolarında rütbe almamız mümkün değil. Emniyette çalışamaz, polis olamayız. Üniversiteler ve eğitim alanları dışında devlet memurluğu açık alanlar değil. Böyle bir olumsuz ayrıcalık dışında sıkıntı yok.
Karma evlilikleri tercih etmeyiz
Ermeni cemaatinde Ermenilerle Türklerin evliliği nasıl karşılanıyor? Kadınlar üzerinde mi, erkekler üzerinde mi baskı var?
Her iki cins için de böyle bir baskıdan söz edilebilir. Sonuçta Ermeni toplumu çok zor bir süreçten geçmiş, kimliğini devam ettirmeye çalışan bir toplum.
Kültür devamlılığının karma evliliklerle çok daha güç yürüdüğü bilinir. Onun için genellikle tercih edilmez.
Agos'un amacı entegrasyondur
10 yıldır Agos gazetesini çıkartıyorsunuz. Gazetenin kuruluş amacı neydi?
Agos'un amacı kapalı bir toplumu büyük topluma açmak, kendi sorunlarını büyük toplumun sorunu haline dönüştürmek. Büyük toplumun sorunlarını da küçük toplumun içerisine dahil etmek. Entegrasyon yaratmak, sorunlara çözüm bulmak, kendi toplumunu haksızlıklar karşısında savunmak. Bütün bunlar birer gayeydi.
İşlevini yerine getirebildi mi sizce?
Fazlasıyla. Haddini ve çapını aşacak biçimde. Şu anda 6 bin
satıyor. 3 bin kişi cemaat içi okuyucu. Bin kadar Türkiye
entelektüel çevreleri var. Diasporada da çok okuyucumuz var.
Röportaj: Fadime Özkan
Kaynak: