HPV rahim ağzı kanserine neden olur mu?
Abone olUzmanlar HPV virüslerinin hepsinin rahim ağzı kanserine neden olmadığını açıkladı.
Acıbadem Ankara Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Bahar
Öznur, ”HPV’nin hepsi genital siğillere neden olmadığı gibi hepsi
de rahim ağzı kanserine dönüşmüyor” dedi.
Genital siğil sıklıkla cinsel yolla bulaşan ve HPV adı verilen
virüsle meydana gelen bir enfeksiyon. Genital siğillerin sadece
cinsel yolla bulaşmadığına dikkat çeken Dermatoloji Uzmanı Dr.
Öznur, genel kullanımdaki tuvaletlerde de gerekli temizlik
koşullarının sağlandığından emin olmak gerektiğini belirtti.
Genital siğiller, “human papilloma virüs” adı
verilen ve HPV olarak bilinen virüsle bulaşıp sıklıkla cinsel
birliktelikle ortaya çıktığına dikkat çeken Dr. Öznur, şunları
dedi:
“Son yıllarda ülkemizde de sık rastlanan bir hastalık haline gelen
genital siğillerin bulaşması için enfekte deri ile temas yeterli.
Ortaya çıktığında; genellikle genital bölgeye ya da ağız mukozasına
yerleşiyor ve yumuşak, deriden kabarık, açık kahverengi pembe-beyaz
renkli, karnabahar görünümlü oluşumlar şeklinde kendini gösteriyor.
Kadınlarda da erkeklerde de görülebilen bu oluşumlara yol açan HPV
bir kere vücuda girdiğinde hücrelere yerleşiyor ve zaman zaman
alevlenmelere yol açarak tekrarlayan enfeksiyonlar
oluşturuyor.”
HER HPV TİPİ SİĞİLE YA DA KANSERE NEDEN
OLMUYOR
Dr. Öznur, temizlik için tercih edilen materyallerin ve genel
kullanımdaki tuvaletlerin hijyeninden emin olmak gerektiğini
vurgulayarak “Bunların yanında doğum sırasında anne
karnındaki bebeğe de geçebiliyor” ifadesini kullandı.
50’den fazla tipi olan HPV’nin hepsi genital siğillere neden
olmadığı gibi hepsinin de rahim ağzı kanserine dönüşmediğini
belirten Dr. Öznur, sözlerine şöyle devam etti:
“Sıklıkla genital siğillere neden olan tipler HPV tip 6 ve 11. Bu
iki tip siğillere yol açmakla birlikte çoğunlukla kansere
dönüşmüyor ve tedavi edilebiliyor. HPV tip 16 ve 18 ise kadınlarda
rahim ağzı kanseri görülmesinin en sık nedenleri.”
Dr. Öznur, siğiller gibi aktif genital lezyonların varlığında
bulaşıcılık oranının da en yüksek boyutta olduğunu kaydetti. Dr.
Öznur, bu nedenle genital siğillerin tespitinden sonra mutlaka
tedavi edilmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
“Bulaşma olduktan sonra bulgular genellikle 2-6 ay arasında kendini
göstermekle birlikte kişinin bağışıklık sistemine göre bazen birkaç
ay bazen de birkaç yıl sonra da ortaya çıkabiliyor. Kimi durumlarda
virüs yıllarca belirti vermeden de vücuttan atılabiliyor. Bazı
durumlarda taşıyıcılarda bir bulgu görülmüyor ancak hastalığı
taşıdıkları için bulaştırmaya devam edebiliyorlar.”
EN KISA SÜREDE TEDAVİ
EDİLMELİ
Genital siğiller tipik belirtiler verdiğinden, dermatolojik muayene
sırasında tanısını koymanın mümkün olduğunu ifade eden Dr. Öznur,
oluşumlar tespit edildiğinde HPV tipini belirlemek için bayanlarda
kadın doğum uzmanı muayenesi ile smear testi ve patolojik inceleme
gerektiğini vurguladı.
HPV’nin bulaştırıcılığı çok yüksek olduğundan tespit sonrasında
tedavinin hızlı bir şekilde yapılması gerektiğini belirten Dr
Öznur, şöyle konuştu: “Genital siğiller genellikle birden fazla
tekrarlayabiliyor. Bu yüzden hekim tarafından belli aralıklarla
değerlendirilmesi ve tedaviye devam edilmesi önemli.”
HPV'NİN YENİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ
NELER?
Dr. Öznur, tedavi yöntemleriyle ilgili şunları söyledi:
“Genital siğillerin tedavisi için belirlenen yöntem, siğillerin
bulunduğu yere, sayısına ve büyüklüklerine göre değişiyor. Tedavide
en sık kullanılan yöntem halk arasına yakma olarak bilinen
elektrokoterizasyon, dondurma olarak bilinen kriyoterapi, CO2 lazer
ablasyonu, kimyasal destrüksiyon (triklorasetik asit, podofilin,
podofilotoksin) uygulamaları ve topikal kremlerin kullanımı.
Seçeneklerin arasında en pratik olanı dondurma yöntemi. Dondurma
sonrasında hasta normal hayatına devam edebiliyor.
Dondurma yöntemi: Kriyoterapi yani dondurma yönteminde sıvı
nitrojen gazı kullanıldığını söyleyen Dr. Bahar Öznur, şunları
söyledi: “viral hücreler belli bir soğuklukta dondurularak tahrip
ediliyor. Bu durumda hastaya herhangi bir anestezi uygulanmasına
gerek olmuyor ve işlem esnasında çok hafif bir ağrı hissediliyor.
Kanama ve enfeksiyon riski olmayan bu yöntem birden fazla
uygulanabiliyor ve daha sonra aylık takiplerle izleniyor.”
Yakma yöntemi: Yakma olarak bilinen elekrokoterizasyon yönteminde
ise yüksek frekanslı RF dalgaları kullanılıyor ve bu dalgalar ani
ısı oluşturarak lezyonları ortadan kaldırıyor. Bu yöntemle işlem
sırasında ağrı olabileceğinden lokal anestezi gerektiriyor.
Korbondioksit lazer yöntemi: Siğil tedavisinde karbondioksit lazer
kullanımı yeni tedavi yöntemleri arasında yer alıyor. Dr. Öznur, bu
yöntemin son derece etkili ve hasta konforu yüksek bir tedavi
olduğunu belirtti.