Siz de fark ettiniz mi bilmiyorum ama toplumda yaşanan kavga
sayısında son günlerde büyük bir artış var.
Bir zamanların “Hoşgörü Medeniyeti” oluşturmuş
toplumu hızla “Cinnet Toplumu” olmaya doğru
gidiyor.
Önce son birkaç içerisinde yaşanmış şiddet olaylarına bir göz
atalım...
Diyarbakır’da, Süleyman ve Muazzez Ersönmez İlk ve
Ortaokulu Müdür Yardımcısı ve Görsel Sanatlar Öğretmeni, bir
öğrencisinin iki ağabeyi ve babası tarafından darp edildi. Olayın
ardından veli Mehmet Sıtkı A. ile oğlu Serhat A.,
gözaltına alındı. Jandarmadaki işlemleri sonrası adliyeye sevk
edilen baba- oğul, mahkeme tarafından
tutuklandı.
Bursa’da Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona ve Türk
Eğitim Sen Bursa 1 No’lu Şube Başkanı Metin Öksüz iki gün arayla
bir grubun saldırısına uğradı.
İstanbul’da kimliği belirsiz bir sürücü, otomobiliyle okula
gitmek için yola çıkan üniversite öğrencisi Halit Köprülü’ye
trafikte dehşeti yaşattı. Kimliği belirsiz sürücü önce aracı ile
üniversite öğrencisinin aracının önünü keserek, aracının camını
tekmeledi. Daha sonra ise paniğe kapılarak kaçan gencin arabasına
defalarca çarparak maddi hasar verdi.
Yaşanan kavga hadiseleri emin olun bundan kat kat fazla.
İnsanlar öylesine hoşgörüsüz oldu ki en ufak bir anlaşmazlık
veya olumsuzlukta hemen kavgaya başvuruyorlar. Hem de sudan
sebeplerle.
İnanın yukarıda ki olaylar başta olmak üzere birçok kavga
olayının sebebi sudan sebepler.
Osmanlı Devleti, çok kültürlü, çok milletli ve çok
dinli bir toplum olmasına rağmen yüz yıllarca barış içinde bir
arada yaşadı. Hiç kimse kimseye zorbalık yapmadı, dayatmacılık
yapmadı.
Osmanlı Devleti kimseyi milliyetini, dinini, kültürünü
değiştirmeye zorlamadı.
Oysa bugün bırakın din, millet, kültür farklılıklarını
sağlığımızı korumakla görevi doktorları darp ediyoruz, çocuğumuza
ilim irfan öğretmeye çalışan öğretmenlerimizi tekme tokat
dövüyoruz.
Biz ne ara böylesine bir Cinnet Toplumu’na
dönüştük?
Ne zaman hoşgörü geleneğimizi yitirdik?
Ne zaman adalet duygumuzu kaybettik?
Ne ara birbirimize diş biler hale geldik?
Zannımca bütün bu olaylar henüz bir başlangıç.
Endişem ve korkum odur ki bir süre sonra sokakta
yürüyemez, araç kullanamaz, toplu taşım araçlarına binemez hale
geleceğiz.
Toplum ve devlet olarak bir yerlerde yanlış yapıyoruz ama
nerede?
Eğer bir an önce bu yanlışı tespit edemez ve doğru adımlar
atamazsak vay halimize.
Benim tespitim yanlışın aile kurumundan başladığı
yönünde.
Son yıllarda aile kurumunu o kadar yıprattık,
aileyi “aile” olmaktan o kadar çıkardık ki iyi
bireyler yetiştiremiyoruz.
Adına “İstanbul Sözleşmesi” denen ve
ailenin temeline dinamit koyan anlaşma başta olmak
üzere aileyi dağıtan uygulamalardan bir an önce vazgeçmezsek daha
çok dayak ve şiddet haberleri okuyacağız korkarım.
Zaman, toplum olarak elimizi vicdanımıza koyup “Biz
nerede yanlış yapıyoruz” deme zamanıdır.
Devlet ise bir an önce başta aile olmak üzere eğitim, kültür ve
adalet konularında gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.
Kültür ve eğitim yoksunu bireyler toplumda aile
mefhumundan da çok rahat uzaklaşacak/uzaklaştırılacak bir zeminde
yaşam süreceklerdir.
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser