Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
“Dr. Robert L. Spitzer” ve “Onarım terapisi” …
LGBT’lilerin en çok nefret ettikleri ve asla duymak istemeyecekleri sözcükler. Dr. Robert L. Spitzer, LGBT kavramını bir “hastalık” olarak tanımlayan ve bu hastalığın tedavisine yönelik tedavi şekli uygulayan bir bilim insanı.
Tedavi yöntemine ise “Onarım Terapisi” deniyor.
Şunu peşin peşin kabul ediyorum: Bu yazımdan sonra büyük bir linçe maruz kalabilirim. Belki de bir sürü hakaret, küfür edilecek. Yazımı düzeltmem için belkide baskılara maruz kalacağım. Tıpkı benden önce eşcinselliği bir “hastalık” olarak niteleyen ve “tedavi edilmesi” gerektiğini söyleyenler gibi.
Dr. Robert L. Spitzer, eşcinselliğin bir hastalık olduğunu ifade eden bilim insanı. Tedavi yönünde de 200 kişiyle yaptığı çalışmalar mevcut. Ancak Dr. Robert L. Spitzer, öylesine büyük baskılara maruz kaldı ki sonunda geri adım atmak zorunda kaldı ve görevinden uzaklaştırıldı.
"Eşcinsellik hastalıktır" dedikten sonra büyük bir linçe maruz kalan isimlerden birisi de Almanya'da kalp cerrahı olarak çalışan Dr. Metin Çakır. Çakır, sosyal medya hesabında "eşcinsellik hastalıktır" paylaşımında bulunduktan sonra eleştirilerin odağı haline gelmişti.
Karlsruhe’deki Helios Kliniği’nde 20 yılı aşkın süredir çalışan Çakır, sosyal medya hesabından, "Bir hekim olarak eşcinselliğin, transseksüelliğin hastalık olduğunu belirtmek isterim" yazmıştı. Gelen tepkilerin ardından klinik, geçici olarak görevden uzaklaştırma kararı verdiğini duyurdu!
Dr. Robert L. Spitzer ve Dr. Metin Çakır’ın başına gelenleri ben de hesaba katıyorum. Ama buna rağmen gerçekleri yazmak ve gerek devlet yetkililerine gerekse ilgili kurumlara çağrıda bulunmayı bir görev olarak addediyorum.
Avrupa’da artık LGBT evliliklerini sıkça görebiliyoruz. Çok evlilik-çok eşlilik yasası olmadığı için homoseksüellerin ve lezbiyenlerin önünü açabilmek adına farklı formülle bir yasa çıkarıldı. Formülün adına da “partnership marriage” deniyor.
Evli olan kişi, resmi evliliğini bitirmeden, yarı resmi şekli ile bir başka evlilik daha yapabiliyor. Bu evliliğe, evlenilecek kişinin homoseksüel ya da lezbiyen olması şartı ile izin veriliyor.
Londra’da ve Avrupa’da birçok mahkeme bu tarz “çok eşli!” evliliği kabul ederek yasa altına almış durumda. Her ne kadar yarı resmi bir durumda olsa LGBT’nin önünü açabilmek adına “çok eşli!” özgürlüğünü yaşatıyor Avrupa.
Geçmişte de vardı, Osmanlının son döneminde de vardı hikayelerini anlatanlara şunu söylemek gerekir; evet her toplumun geçmiş tarihinde bu ahlak dışı durum vardı ama ahlak dışı olduğu bilindiği için gizlenirdi. Bu hastalığa maruz kalmış her birey kendisini özellikle gizlerdi ve toplumun bütünü bundan haberdar olmazdı. Ya da iletişim mecraları bugünkü kadar yaygın olmadığı için kendilerini maharetmiş gibi topluma faş etmezlerdi. Alenileştirilmezdi ve toplumun ahlak yapısı sarsılmazdı.
Toplumumuzu ve dünya toplumlarını ifsat eden bu sapkınlığa ve hasatlığa karşı durmanın, her sağlıklı bireyin vazifesi olduğuna inanıyorum. Eğer bu sapkınlık ve hastalığın tedavisi noktasında gereken önlemler bir an önce alınmazsa gelecek nesiller adına kaygılanmaya şimdiden başlayabiliriz.
Biz şuna inanıyoruz, bu durum bir hastalıktır ve biz erken davranıp bunun önlemini almazsak, bu tedavi merkezlerini kuramazsak, bu işin ucu toplumun bütününe sıçrayacaktır.
Eşcinselliğin bir hastalık olduğuna dair ilginç bir bilgiyi paylaşmak istiyorum: Dünya Sağlık Örgütü, ICD-9'da (1977) "ruh hastalığı" olarak sınıflandırdığı eşcinselliği 17 Mayıs 1990'daki 43. Dünya Sağlık Kongresi'nin onayıyla ICD-10'da "hastalık" olmaktan çıkarmış.
Burada sorulması gereken soru şu: İlk başta hastalık olarak nitelenen bir olgu daha sonra niçin hastalık olmaktan çıkarılır?
Taze olması dolayısıyla yeni bir araştırma ve bilgiyi de paylaşmış olayım. Londra, New York, Berlin, Şanghay ve Tokyo'da ana ofisleri ve dünya çapında farklı şehirlerde araştırma merkezi ve ofisleri olan Nature Portfolio, bilim insanlarının bir araya gelerek toplum üzerinde yapmış oldukları araştırmalarını yayımladıkları bir dergi.
“Cinsiyetin genetik temeli üzerine bugüne kadarki en büyük çalışma” olarak belirttikleri bir bilgiyi yayınladılar ve bilimsel olarak çağrıda bulundular: “Üçüncü cinsiyetin olmadığı 500.000 kişi üzerinde araştırmalar yapılarak sonuca ulaşıldı.”
Yukarıdaki sorunun cevabı ve bilim insanlarının yapmış oldukları son bulgular ışığında meseleye dikkat kesildiğimizde Dr. Robert L. Spitzer ve Dr. Metin Çakır’ın başına gelenleri de anlayabiliyoruz aslında: Baskı ve tehditler.
Bilimsel araştırmaların ve kanıtların olmasına rağmen hem Dr. Robert L. Spitzer’e geri adım attıran hem Dr. Metin Çakır’ın başına gelenlerin hem de Dünya Sağlık Örgütü’ne fikrini değiştiren şeyin açıklaması aynı: LGBT bireyleri ve malum mecralardan desteklenen dernekler, bu durumun bir “hastalık” olarak nitelenmesinden büyük rahatsızlık duyuyorlar ve bunu yapanlara karşı büyük baskılar uyguluyorlar. Ayrıca toplumları ifsat etmek isteyen küresel güçlerin LGBT konusunu amaçları doğrultusunda kullandıklarını da unutmayalım.
Şeytani güçler, en büyük oyuncakları olan LGBT’lilerin tedavi edilerek oyuncaklarının ellerinden alınmasını istemezler elbette.
İstanbul Sözleşmesi ile yeniden ülkemiz ve dünyanın başına bela haline gelen LGBT konusunun çözüme kavuşması için devletin olaya el atması kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Bir “hastalık” olan bu illetten kurtulmanın yolu ise aslında mevcut.
“Onarım Terapisi” bu konuda daha önce birçok insana derman olmuş durumda. Devletimizin yapması gereken ise şu: LGBT (Homoseksüel ve Lezbiyen) Tedavi Merkezleri kurarak bu hastalığa yakalanan ve kurtulmak isteyen bireylere yardımcı olmak. Hatta hem Dr. Metin Çakır'ın ekibine hem de Dr. Robert L. Spitzer'a yapılacak bir davetle süreç ve zemin hızlandırılabilir de.
Elon Musk'a yapılan bir davet ve sonrasında gayretli çalışmalar nihayetinde "Uzay Yolculuğunu" bugün göğsümüzü gererek konuşabiliyorsak, toplumun geleceği için mezkur doktorlara da bir davet yapabiliriz.
Bugün devlet olarak LGBT bireylerinin tedavi isteklerine cevap verecek kadar donanımlı ve güçlüyüz. Başta Şehir Hastaneleri olmak üzere kamu hastanelerinde kurulacak LGBT (Homoseksüel ve Lezbiyen) Tedavi Merkezleri ile bu büyük derde derman olunabilir.
Bu konuda hem insan kaynağı hem de teknik donanım olarak yeterli olduğumuzu düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nin ortaya çıkardığı sorunlara çözüm arayışı içerisinde olduğunu bilmekteyim. LGBT (Homoseksüel ve Lezbiyen) Tedavi Merkezleri, İstanbul Sözleşmesi’nin açtığı yaralara da merhem olacaktır.
Gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse Sağlık Bakanlığı vakit kaybetmeden bu merkezlerin açılması ve tedaviye başlamaları noktasında çalışmalara başlamalıdır teklifindeyim.
Ancak bu şekilde İstanbul Sözleşmesi’nin topluma vermiş olduğu en büyük zarardan kurtulabiliriz.