Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
George W. Bush 11 Eylül saldırıları sonrasında teröre karşı
savaş adı altında bir politik hareket başlattı. 11 Eylül
saldırıları sonrasındaki süreçte Amerika, Irak ve Afganistan
topraklarına girdi.
Bu operasyona karşı ne kendi kamuoyunun, ne de diğer dünya
ülkelerinin sesi çıktı.
Bunun en büyük nedeni ise Amerikan Hükümeti’nin kullandığı siyasi
argüman ve politikadır. Bu siyasi dil ve politikanın en iyi mesaj
aracı ise tabiki medyadır.
Sinema da medya unsuru olması nedeniyle, bu bağlamda politikadan
çok ayrı düşünülemez.
Yumuşak güç Hollywood.
Dolaylı yoldan; eğer bu filmler, bu ülkelere yönelik olarak
terörist algısı oluşturuyor veya bu algıyı güçlendiriyorsa, bu
ülkelere yönelik ABD’nin askeri müdahalelerine de meşruluk
kazandırarak, kamuoyundan ve dünya ülkelerinden ses çıkamaması
faktörüne de yüksek oranda hizmet etmektedir.
Medya yoluyla ve araştırmacıların ifadeleriyle edinilen bilgilerde,
ABD’nin bu ülkelere girerek kaos ortamını hazırladığı
bilinmektedir. Bu meşruiyetin kazandırılmasına hizmet etmesi
bakımından Amerikan Sineması da dolaylı yoldan kaos unsurlarından
biri olmaktadır.
ABD hükümeti ile Hollywood her zaman yakın ilişki içinde olmuştur.
Washington DC, uzun zamandır film yapımcıları için ilgi çekici
entrikalar kaynağı olmuştur ve Hollywood, siyasi sınıfa cömert
ışıltı sağlayıcısı olmuştur.
Ayrıca,
sinemanın gelişmiş söylem gücü, kitlelere ulaşabilmesi, dramatik
etki oluşturabilmesi, istenen konunun istenen şekilde ele
alınabilmesi ve kitlelerin ideolojik tutumunu belirlemesi ABD
politikaları ile paralel hareket edecek şekilde
kullanılmaktadır.
Operasyon Argo.
Filmde kültür endüstrisinin izleri görülmektedir. Filmler dünyaya
pazarlanabiliyor olması sebebiyle başlı başına bir kültür ürünü
olduğu gibi, filmler içerisinde başka ülkelerde geçen hikayelerde,
o ülkelere hizmet alımı yapılan Amerikan ürünleri yerleştirilerek
de kültür endüstrisi yapılmaktadır.
Argo filminde İran’a Kanadalı ekibin bir Hollywood filmi yapmak
için gitmesi ve anca bu yolla güvenilir görülmelerinin ve
operasyonu başarılı bitirmelerinin sağlanması dahi, Amerikan film
üretiminin olumsal sunumu olması yönünden kültür endüstrisine
hizmet sağlamaktadır.
Filmde İran’da rehin tutulan ABD’li büyükelçilik çalışanlarının
kurtarılma hikayesi anlatılmaktadır. İran’da anlatılan hikayede ABD
askerinin bizzat müdahale yapmadığı, ABD hükümetinden CIA
müdahalesiyle kurtarılan rehineler vardır.
Filmde CIA operasyonu bir yerde iptal edilir ve hava saldırısının
yapılacağı ifade edilir. Bunun da olası meşruiyet biçimi sunulur
fakat askeri müdahale yapılmaz.
Film içerisinde dahi yer alan bilgilere göre, ABD’nin kendisinin
seçtirdiği, yıllarca İran’ın yönetilmesine aracılık ettiği ve
devrildikten sonra da kendi ülkesinde sakladığı Şah sebebiyle
rehine krizi yaşanmıştır.
Bu filmde sadece rehine kurtarma operasyonu anlatılır ve bunun
sebebi olarak ise İran’a meşruiyet kazandırmayacak bir gerekçe
üzerinden hikaye sunulur.
Film ABD karşısındaki toplum ve kişileri kimliksizleştirmektedir ve
ötekileştirmektedir. Özellikle biz ve onlar karşıtlığı oluşturma
çabası içerisine girmektedir.
Bunların yapılması ötekinin olumsuzlanması ve “biz” tarafının
olumlanması sürecini hızlandırmakta ve
kolaylaştırmaktadır.
11 Eylül Saldırıları sonrası bu yönde filmlerin üretilmesi,
Amerikan Hükümetinin söylem dilini bu yönde kullanması, yani İslam
ülkelerinin terörizm algısı oluşturacak şekilde sunulması, bu
ülkelere ve Müslümanlara yönelik ötekileştirme sürecini, nefret
oluşturma sürecini de başlatmıştır.
Bu ülkelerin her birinin İslam dinine mensup olması, terörizmin
İslam’la ilişkilendirilmesini güçlendirmiştir. Terörizmle
ilişkilendirilen ülkeler içinde olmayan ülkeler, din yönüyle
İslam’la ilişkili olmaları sebebiyle bir şekilde bu silsilenin
içinde gibi görünmektedir. İslam dinine mensup her kişiye, terörizm
algısına sahip bir dinin mensubu olarak görülebilme tehlikesi
yaşatılmaktadır.
Sonuç olarak bu film ABD’nin ideolojik ve politik söylemini
aktaran, ABD’nin hegemonik inşasının dünya üzerinde kurulmasını
sağlayan bir filmdir. Bu film yoluyla bir İslam Ülkesi ve
Müslümanlar terörist algısı oluşturacak biçimde sunulmaktadır.
ABD’nin askeri müdahalelerine meşruiyet kazandırmaktadır. 11 Eylül
Saldırıları ABD’nin teröre karşı savaş mücadelesi altında her
ülkeye rahatça girebilmesine meşruiyet kazandıran bir olaya
dönüşmüştür. Somut olaylar kullanılarak, kitle iletişim araçları ve
hükümetin söylemi aynı paralelde ilerleyerek, ABD hegemonyasına ve
ötekileştirmesine hizmet etmektedir.