Hizbullah çözüm süreci için ne dedi?
Abone olDicle Üniversitesi'nde günlerce PKK ile çatışan Hizbullah, bundan sonra bölgede ne yapacak?
Hizbullah lideri Edip Gümüş, "Süreci destekliyoruz ama
endişelerimiz var" diyor. Gümüş "Hizbullah-PKK
çatışması yaşanması mümkün mü? sorusuna "Elimizden
geldiği kadarıyla buna zemin de hazırlamayacağız ve fırsat da
vermeyeceğiz" diye cevap veriyor
Dicle Üniversitesi’nde yaşanan olayların ardından “PKK ile Hizbullah yine çatışacak mı?” sorusu gündeme geldi. İşte bu sorunun cevabı için Ruşen Çakır, Hizbullah lideri Edip Gümüş ile görüştü. Gümüş'ün açıklamaları Çakır'ın köşesinde yer aldı.
bunun cevabını doğrudan Hizbullah’tan ve Gümüş’ten almak istedik.
- Bir zamanlar Hizbullah’tan bilgi almak, oradan
birileriyle konuşmak mümkün değildi. Sonraki süreçte ‘Kendi
Dilinden Hizbullah’ kitabı, kurulan internet siteleri, kitaplar,
dergiler ve bazı yasal kuruluşlar derken sizlere ulaşmak
kolaylaştı. Neler oluyor? Hizbullah şeffaflaşıyor diyebilir
miyiz?
Her dönemin kendine has şartları vardır. Bu nedenle her konuyu
kendi şartlarında değerlendirmek gerekir. 2000’li yılların şartları
ile bu günün şartları aynı değildir. Şartları dikkate alarak
hareket etmek işin tabiatındandır. Şeffaflaşma meselesine gelince:
basının yorumladığı gibi tamamen kapalı bir yapı değiliz. Aslında
bir tarafımız her zaman halkımızın gözü önündedir. Cemaat içi
ilişkilerimizde ve uygulamalarımızda çok şeffafız. Özellikle
uygulamalarımızın kaynağı İslami ölçüler olduğundan çok daha
rahatız. Ancak kamuoyunu bilgilendirme ve bu konudaki beklentilerin
tümüne karşılık verme anlamında bir şeffaflıktan bahsediyorsanız,
değindiğim sebepler nedeniyle bunu yapamadığımız doğrudur. Bununla
birlikte bugünkü imkân, ortam ve şartlar bilgilendirme ve şeffaf
olmak için çok daha müsaittir.
- AKP’ye nasıl bakıyorsunuz. Hizbullah’ın yeni
stratejisinin hayata geçirilmesinin AKP’nin iktidara gelmesiyle
nerdeyse eşzamanlı olması bir rastlantı mı?
AKP, ekonomik, sosyal ve hukuki alanda nispeten de olsa toplumu
rahatlatan birtakım uygulamalarda bulundu. Özellikle Kürd sorununa
yaklaşımı diğer tüm partilerden daha ileri ve olumludur. Fakat ne
yazık ki İslami inanç ve yaşam konusunda toplumda oluşturduğu
beklentileri yerine getirmedi. Hizbullah Cemaati de kendi program
ve hedefleri doğrultusunda faaliyetlerine devam etmektedir. Eğer
AKP dışında başka bir parti iktidar olsaydı ve bugünkü ortamı
oluştursaydı Hizbullah açısından yine de hiçbir şey değişmeyecekti.
Yani bunun eşzamanlı olması sizin deyiminizle bir rastlantıdır.
- Hizbullah’ın yeni dönemde Kürt sorununu daha fazla
önemsediğini, ön plana çıkardığını görüyoruz. Hizbullah bu soruna
nasıl yaklaşıyor?
Kürd sorununu yeni dönemde öne çıkardığımız iddiası yerinde bir
tespit değildir. Biz Kürtlerin İslami ve insani hakları için dün ne
söylüyor idiysek bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. Hizbullah bu
meseleyi her zaman önemsemiş ve ilgisiz kalmamıştır. Çünkü ortaya
çıktığı ve içinde mücadele ettiği toplumun yüz yüze bulunduğu bir
soruna ilgisiz kalması düşünülemez. Ancak son yıllarda bu konu daha
yoğunluklu olarak gündeme geldi ve bizim de düşüncelerimiz basında
daha fazla yer almaya başladı. Oluşan algı bu nedenledir. Bizim
Kürd meselesi hakkındaki düşüncelerimiz manifestomuzda net bir
şeklide dile getirilmiştir. Kürtlerin İslami ve insani tüm hakları
verilmedikçe bu sorunun bitmeyeceği kanaatindeyiz.
- Hükümetin başlattığı son “Çözüm Süreci”ne nasıl
bakıyorsunuz? Destekliyor musunuz? Buradan sonuç alınmasını
bekliyor musunuz?
Çözüm sürecini destekliyoruz. Ancak bunun yol, yöntem ve içeriği
hususunda birtakım eleştiri ve endişelerimiz vardır. Müslüman
Kürtleri dışlayacak ve Müslüman Kürd halkının İslami ve insani
haklarını garantilemeyecek bir çözümden sonuç alınacağını
beklemiyoruz.
- Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde yeni bir denklem
kurulduğunu görüyoruz. Hizbullah olarak siz bu denklemin
neresindesiniz?
Şu aşamadan sonra bölgemiz üzerinde yapılan hesaplar yanlışlık
kabul etmez, bölgenin yapısı da bunu kaldırmaz. Kurulmak istenen
denklemde kim Hizbullah’ı nereye koymak istiyorsa o onun bileceği
bir iştir. Ancak Hizbullah Kürdistan’ın bir gerçeğidir ve
geleceğinde belirleyici bir role sahiptir. Dolayısıyla gerek
Kürdistan bölgesinde ve gerek Kürd sorununda Hizbullah’ın ve temsil
ettiği Müslüman halkın İslami ve insani talepleri görmezden
gelinerek yapılan hesapların başarı şansı yoktur.
- Denklem dışı kaldığınızı veya bırakılmak istendiğinizi
düşünüyor musunuz?
Üzerimize düşen ve hakikat nazarında bizden beklenen hizmetleri
yerine getirmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Kimlerin
denklem içinde ve kimlerin dışında kalacağına halkımız karar
verecektir. Bunun için konuşmak veya kesin bir kanıya varmak için
ise henüz erkendir. Bizim için önemli olan, Müslüman halkımızın
ihtiyaç ve istekleri ile İslami sorumluluğumuzun yerine
getirilmesidir.
- Son yaşanan gerilimden kimler sorumlu? Hizbullah’ın bunda
hiçbir payı yok mu?
Çok net ve tereddütsüz bir şekilde diyebiliriz ki Hizbullah’ın
bunda hiçbir payı yoktur. Kendisi dışında kimsenin varlığına
tahammül etmeyen zihniyetin dayatması sonucu yaşanmış bir
olaydır.
- Yeni bir Hizbullah-PKK çatışması yaşanması mümkün
mü?
Biz yeni bir çatışma taraftarı değiliz. Bunu ummuyor ve
beklemiyoruz. Kendimizden emin olduğumuz için bizden kaynaklanacak
bir çatışmanın olmayacağını söyleyebiliriz. Elimizden geldiği
kadarıyla buna zemin de hazırlamayacağız ve fırsat da vermeyeceğiz.
Ancak şu ana kadarki tecrübelerden hareketle, karşı taraf için aynı
şeyi söyleyemeyiz. Bununla birlikte bölgemizde huzur ortamının
oluşmasını istemeyen mihrakların olduğu da bir gerçektir.
- PKK ile bu konuda herhangi bir temasınız oldu mu veya
olmasını düşünüyor musunuz?
PKK ile temas ve iletişimde sorun yaşamıyoruz. Faaliyet ve mücadele
alanımızın bir olması nedeniyle birbirimizi iyi tanıyoruz. Hatta
birçok aile fertlerinden birinin PKK, birinin de Hizbullah
saflarında olması söz konusudur. Bu anlamda üst düzey merkezi
yapılar dışında farklı düzeylerde temaslarımız olmuştur.
- Remzi Kartal Radikal Gazetesi’ne, Öcalan’ın talimatıyla
Diyarbakır’da yapmayı planladıkları konferansa Hizbullah’ı da davet
edeceklerini söyledi. Böyle bir davet olursa cevabınız ne
olur?
İki taraf arasında geçmişte yaşanmış olayları sonlandıracak kalıcı
ve bağlayıcı bir anlaşma yapılmadıkça Hizbullah olarak böylesi
davetlere kurumsal olarak icabet etmeyiz. Ancak halkımızın İslami
ve insani haklarına kavuşmasına yardımcı olacak her türlü çalışmaya
destek veririz.
- Suriye, İran ve Irak bağlamında Türkiye dış politikasını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin bu üç ülkeyle olan ilişkileri de sorunludur ve
hiçbirinin menfaatine olmadığı gibi bölgenin de zararınadır.
Hükümetin İslam âlemine yönelik ilk açılımları olumlu seyrediyordu.
Sonradan yaşanan olumsuzlukların nedeni özellikle Suriye konusunda
istedikleri hedefi yakalayamamaları ve içinde yer aldıkları ittifak
ve paktların talep ve dayatmaları sonucu olduğunu düşünüyoruz.
‘Bırakılmamız Allah’ın takdiri’
- Tahliyeleriniz kamuoyunda geniş bir yankı buldu. Devletin
bilinçli olarak sizleri bıraktığına ve kaçmanıza göz yumduğuna
inananlar var. Ne dersiniz?
Bu bilinçli bir çarpıtma ve dezenformasyondur. Hizbullah
mensuplarının bu yasadan yararlanmaması için kaç defa ertelendiği,
tutukluluk süresinin uzatıldığı ve engel çıkarıldığı bilinmektedir.
Hatırlanacağı üzere, söz konusu yasa gündeme girdiğinde, Nusaybin
dosyası olarak adlandırdığımız ve yirmiden fazla Hizbullah
tutuklusunun yargılandığı dosyanın yasa kapsamına girmemesi için
Diyarbakır özel yetkili mahkemesi, sanık ve vekillerinin
savunmalarını dahi almadan gece saat 24:00’ı geçmemesine dikkat
ederek hepsine mahkumiyet kararı vermiş, yürürlük maddesi
ertelendikten sonra bu dosya temyiz incelemesinde bozularak geri
gelmiş ve daha sonra eksikliklerin giderilmesi için yıllarca devam
etmişti. Tutukluluk süresinin sınırlandırılması ile ilgili yasaya
bağlı olarak tahliye olanların sayıları Hizbullah tutuklarından kat
kat fazla olmasına rağmen sanki yasadan sadece Hizbullah
tutukluları istifade etmiş gibi bir dezenformasyon furyası
başlatıldı. Bugün kamuoyu bizim; resmi olarak cezaevinde gösterilip
hukuksuz olarak altı ay gözaltında kaldığımızı, en aşağılık
yöntemler ile aylarca işkencelerden geçirildiğimizi, cezaevine
alındıktan sonra bile iki yıl boyunca tecrit edildiğimizi
bilselerdi, bırakılmamamız için de ne gerekiyorsa yapıldığını
anlamış olacaklardı. Ancak Allah’ın takdiri bizim bırakılmamız
yönünde olduğu için O’nun dediği oldu.
İran’la ilişkiler...
- Hizbullah’ın geçmişte İran ile çok yoğun ilişkileri
olduğu söylenirdi. Bugün nasıl?
Biz bağımsız bir hareketiz. Herkesle olan ilişkilerimiz İslami
sorumluluklarımız ve Cemaatimizin maslahatı doğrultusundadır. Bu
anlamda birçok İslami hareketle ilişkilerimiz vardır ve gönül ister
ki dünyadaki tüm İslami hareketlerle diplomatik ilişkilerimiz
olsun.