Heinrich Himmler... SS'i(Nazi Almanya'sında kurulan polis birlikleri) bir korku ve güç makinasına dönüştüren isim... Hitler'in "sağ kolu" olan ve bir emriyle binlerce Yahudi'yi ölüm kamplarına gönderen Heinrich Himmler, 7 Ekim 1900'de Bavyeralı bir öğretmenin oğlu olarak Münih'te doğdu. Ziraat eğitiminin ardından, 1923'teki Hitler Putsch'da (Hitler'in Darbe girişimi) yer aldı. 1925'te Nazilerin güvenlik teşkilatı SS'e (Schutzstaffel) katıldı. Bundan 4 yıl sonra ise SS'in başına getirildi. SS’te o zamanlar 300’e yakın kişi vardı ve bu kişiler Hitler’in korumalarıydı. Süper bir düzenleyici olarak SS’i 1933’e kadar 50.000 kişiye çıkardı. 1933'te Nazilerin zaferiyle, Alman polisinin SS kontrolüne geçmesini sağladı. Daha sonraları sıkı bir güvenlik ağı oluşturarak Nazi karşıtı birçok grubu ve kişileri yok etti, Aryan ırkından(Kuzey Avrupa ırkı) olmayan azınlıkların imhasını yönetti. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Doğu Avrupa'da kurduğu toplama kamplarında Yahudi ve rejime karşı olanların imhasını gerçekleştirdi. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği dönemlerde Himmler’in adamları Polonya sınırında Hitler’in isteğini getirmek için bekliyorlardı. Savaşın devamında Himmler sayesinde alınan ve kazanılan başarılar adına ona 1943’te İçişleri bakanı görevi verildi. 1943'te İçişleri Bakanlığı'na getirilen Himmler, 20 Temmuz 1944'te Hitler'e karşı düzenlenen başarısız suikastten sonra SS Teşkilatının yanı sıra ülkedeki bütün güvenlik güçleri üzerine denetim kurdu. Onun kontrolündeki bütün polis organları sayesinde, özellikle Gestapo (gizli hal polisi) sayesinde gücü limitsizdi. Diğer sorumluluklarına ek olarak, güvenlik servislerinden (Sicherheitsdienst) ve toplama kamplarından da sorumluydu. Ocak 1945'de Hitler Himmler'i sırf kendine olan sadakatinden dolayı Sovyet taarruzunu durdurabileceğini düşünerek Vistül Ordular Grubu Komutanlığına getirdi. Hitler onu "der treue Heinrich" (sadık Heinrich) diye çağırırdı. Hitler’in, Yahudiler’i katletme fikri ortaya gelince, bunu Himmler kabul etti mi yoksa buna başka bir çözüm mü buldu? Yahudiler’i kendilerinden ayırmanın başka bir çözümü yok muydu? İşte Hitler’in yaptığı da buydu. Tam tarih bilinmese de Himmler’in verilen emri kabul ettiği bilinmektedir. İlginçtir ki, Himmler bazı konuşmalarında antisemit(Yahudi düşmanı) olmadığını söylemiştir. Himmler bütün kuşkularına rağmen, verilen bütün emirleri büyük bir istekle yerine getirmiştir. İlk kurbanlar vurularak öldürülüyordu. Ama daha etkili bir metot bulunmalıydı. Bu metot ölümleri hızlandırmalı ve SS subaylarını soğukkanlılıkla Yahudiler’i öldürmekten alıkoymalıydı. Karar, Polonya’daki tüm gaz odalarında zehirli gaz (hidrosiyanik asit ve karbon monoksit) kullanılması yönündeydi. Ve 'Son Çözüm Felsefesi'yle, 6 milyon Yahudi ve yaklaşık 6 milyon Yahudi olmayan insan öldü. 1944'ün kış aylarında Himmler'in Waffen-SS birliği tam 910.000 ve Allgemeine SS ile birlikte sadece kâğıt üzerinde toplam 2.000.000 (iki milyon) üyeye sahipti. Buna rağmen 1945 yılının ilkbaharında Himmler, özel doktoru ve masörü Felix Kersten ve SS generali ve Abwehr Yabancı istihbarat Şefi Walter Schellenberg ile yaptığı tartışmaların ardından hayatını adadığı Almanya'nın zaferinden kuşku duymaya başladı. Nazi rejiminin hayatta kalmasını İngiltere ve Birleşik Devletler ile yapacağı barış görüşmelerine bağladı. Sonuç olarak, General Schellenberg'in de teşvikiyle İsveç diplomatı Kont Folke Bernadotte ile Danimarka sınırında bulunan Lübeck'te temas kurup görüşmelere başladı. Himmler'in planı batıda barışı sağlamak, ardından Sovyet ve Birleşik Devletler'in, Wehrmacht'ın kalan güçleriyle savaşmasını izlemekti. Adolf Hitler bu olayları duyunca Himmler'i vatan haini olarak ilan etti, intihar etmeden bir gün önce Himmler'in bütün yetkilerini ve rütbelerini aldı. Hitler'in ardından, kariyeri boyunca Himmler'le birçok kez karşı karşıya gelen Joseph Goebbels başbakan (Şansölye) oldu. Ayrıca Hermann Goering de Hitler tarafından vatan haini ilan edildi. Himmler bu olaylar yaşanırken, Reich Leader-SS (SS Lideri), Alman Polis Şefi, İçişleri Bakanı, Volkssturm Komutanı (Nazi Almanyası'nın son aylarında savaşan birliklerden biri), Vatan Ordusu Komutanı ve Almanya Hükümet Temsilcisi rütbelerine sahipti. Himmler'in, Kont Bernadotte ile yaptığı görüşmeler sonuç vermedi. Berlin'e de dönemeyeceği için Plön yakınlarında batı bölgesinin kuzeyinde savaşan ve o zaman bütün Alman kuvvetlerinin komutanı olan Amiral Karl Dönitz'e katıldı. Fakat Dönitz, Himmler'i derhal yanından uzaklaştırdı ve kendisine Alman hükümetinde yer olmadığını söyledi. Himmler hayatta kalma çabalarını sürdürmeye devam ediyordu. Son çare olarak Amerika'ya iltica etmeye kalktı. General Dwight Eisenhower'ın karargahıyla temasa geçti ve Nazi lideri olarak mahkemeye çıkarılmaması halinde bütün Almanya'yı müttefiklere teslim edeceğini söyledi. Himmler'in akli dengesinin durumu Eisenhower'a yaptığı başvuruda Almanya'da polis şefi olmak istediğini ve Eisenhower'a Nazi selamı mı vermesi gerektiğini yoksa elini mi sıkması gerektiğini sormasıyla anlaşıldı. Eisenhower, savaş suçlusu olarak ilan edilen Himmler ile herhangi bir şekilde muhatap olmayı reddetti. Eski meslektaşları tarafından reddedilmesi ve Müttefikler'in kellesini istemesi Himmler'i çıkmaza sokmuştu. Çaldığı her kapı suratına kapılan Himmler Danimarka sınırındaki Dönitz hükümetinin başkenti Flensburg'da 21 Mayıs'a kadar dolandı durdu. Tutuklanmaktan kurtulmak için, kendisini Gizli Ordu Polis Şefi olarak gizledi ve adını Heinrich Hitzinger olarak değiştirdi. Hiç kesmediği bıyığını traş etti ve sol gözüne de bant taktı. Üstüne de asker kıyafeti giydi. Bundan sonraki tek planı Bavyera'ya dönebilmekti. Sınırlardan geçebilmek için sahte evraklarını özenle düzenledi ve yanına 11 SS Subayı alarak yola koyuldu. Kafileyi ilk gün Hamburg ile Bremerhaven arasındaki İngiliz karakolu çevirdi. Fakat evrakların incelenmesi sonucu gerçekten sahte oldukları ortaya çıktı. Sorguların ardından Himmler, İngiliz Yüzbaşısına kimliğini açıkladı. Yüzbaşı da Himmler'i yakalatarak Lüneburg'daki 2. Ordu karargahına gönderdi. Himmler daha sonra Nuremberg'de Nazi liderlerinin yargılanacağı mahkemeye gönderilmek üzere hazırlandı. Karargahta üzerindeki elbiseler çıkartıldı, arandı. Elbisesinin içinde herhangi bir zehir saklamış olması ihtimaline karşı üstüne bir İngiliz askeri elbisesi giydirildi. Ama araştırma iyi yapılmamıştı. Himmler ağzındaki bir boşlukta potasyum siyanür kapsülü saklamıştı. 22 Mayıs 1945'te Montgomery'nin karargahından yeni bir İngiliz haberalma subayı geldi ve askeri doktora Himmler'in ağzını aramasını emretti. Bunu işiten Himmler hemen siyanürü ısırdı ve 12 dakika içinde öldü. Midesi yıkandığı ve kusturulduğu halde kurtarılamadı. Bu siyanür kapsülleri SS subaylarının dişlerinin içine Holocaust'tan (Büyük Tahribat) önce yerleştirilmişti. Takma dişin içinde bulunan kapsül herhangi olağanüstü bir durumda intihar edebilmeleri için hazır bulunuyordu. Himmler'in son sözleri "Ich bin Heinrich Himmler!" (Ben Heinrich Himmler!) oldu. Hemen ardından Himmler'in cesedi gizlice yakıldı ve Lüneburg Heath yakınlarında bilinmeyen bir mezara defnedildi. Himmler'in mezarının yeri günümüzde de bilinmiyor. Himmler'in intiharının ardından bazı iddialar ortaya sürüldü. Lüneburg'da intihar edenin Himmler olmadığı fakat ona çok benzeyen birinin Himmler için intihar ettiği iddia edildi. Daha sonra ODESSA (Organisation der ehemaligen SS-Angehörigen) (Eski SS Üyeleri Derneği) tarafından daha değişik ifadeler ortaya atıldı ve iddialar ilginç bir boyuta ulaştı. ODESSA'ya göre Himmler, Waldviertel yakınlarındaki ufak bir köy olan Strones'a kaçmıştı. Burası Alois Hitler'in doğum yeri olan Avusturya'da Viyana'nın kuzeyinde kalan bir yerdi. Buraya yerleştikten sonra sürgün edilen ve tekrar doğan bir SS birliğini yönettiği idda edildi. Himmler'in değil de bir ikizinin intihar ettiği iddiası Hugh Thomas tarafından 2001'de piyasaya sürülen SS-1: The Unlikely Death of Heinrich Himmler ( SS-1 Heinrich Himmler'in Şüpheli Ölümü) kitabında da yer buldu. Ayrıca kanıtlı bir şekilde. Thomas, Himmler'in otopsi kayıtlarının detaylı bir şekilde eksiksiz raporuna ulaştı. Bu raporda cesedin kulaklarındaki kıla kadar detaylar yazılmıştı. Himmler'in çocukluğunda eskrim yaparken yaralandığı, sol yanağının altındaki belirgin yara izinden bahsedilmemişti. Aynı zamanlarda piyasaya sürülen ve Amerikalı Nazi yazarı Joseph Bellinger'ın kaleme aldığı "Himmler's Death" (Himmler'in Ölümü) kitabı, bu iddialara başka bir boyut kazandırdı. Teoriye göre Himmler, İngiliz ordusu tarafından 1945 yılının Mayıs ayında süikaste uğradı. Martin Allen'in kitabı "Himmler's Secret War" (Himmler'in Gizli Savaşı) da İngiliz arşivlerinden yola çıkarak buna benzer iddialarda bulundu. David Irving de Himmler'in İngiliz soruşturmacılar tarafından dövülerek öldürüldüğünü ve ayrıca dövüldükten sonra burnunun da kırıldığını iddia etti.