Hırsızlığı polisten öğrendim
Abone olSüper baba Şevket Altuğ, "Evim soyulmuştu. Parmak izi için gelen polisler, hırsızlık konusunda herşeyi öğrettiler" dedi.
Evimize hırsız girdi. Parmak izi almak için gelen polisler
oynayacağım dizide hırsız olacağımı biliyorlardı... Kaç türlü
hırsız vardır? Nasıl hırsızlık yaparlar? Hepsini anlattılar...
Babası hep "Ne yaparsan yap, iyisini, doğrusunu yap. Çöpçü bile
olsan iyi süpür" demiş. Hâlâ kulaklarında çınlıyor.
Galatarasay'daki hocaları da yeteneğini keşfetmiş, "Oyuncu ol
evladım" demiş. Elbette sözlerini dinlemiş Şevket Altuğ. Daha
doğrusu bir zamanların Şakir'i, babaların babası Fiko'su! Öyle bir
performans çizmiş ki Süper Baba'da, hâlâ bakkalda, kasapta adı
Fiko... O, mahallenin adamı... Belki yolda rastlayan kadınlar
"Keşke aşığım olsaydın" demiyor ama önünü kesen çocuklar "Keşke
babam olsaydın" diyebiliyor. Şevket Altuğ için ne para ne pul. İşte
bu yol kesen çocuklar hayatın anlamı. O herhangi bir aktörden çok,
mahalle kahvesinin görmüş geçirmişi... "Boşver dizileri, gerçek
hayat zaten dram" derken de öyle, yeni dizideki rolünden söz
açıldığında "Bu ülkede hırsıza kızan hayatı tanımıyor" derken de...
Başarı iri bir laf * Ne yaptıysanız başarılı oldu. İşin sırrı
nedir? Başarı çok iri bir laf. Çünkü bu işin sonu yok. insan bir
yerlere gelirken pat diye gelmiyor. Pat diye gelen pat diye
gidiyor. O pat diye gelmemenin arkasında ıstıraplar var, sabırlar
var. Ben hiç önümdeki küçük taşlarla uğraşmadım. Hep ileriye
baktım. Ama özellikle televizyon seyircisine karşı kendimi hep
sorumlu hissettim. Çünkü onların yüzde 95'inin televizyondan başka
alternatifi yok. Bu ülkede iyi yetişmiş bir insan olarak onların da
güzel şeyler görmesini istiyorum. Onun için büyük aralar veriyorum,
az iş yapıyorum. * Tercihiniz sinema mı, yoksa diziler mi? Bazı
arkadaşlar televizyona yapılan işleri hor görüyor. Oysa televizyona
bir iş yaptığınız zaman 60 milyonluk Türkiye'nin yüzde 20-30'una
hitap ediyorsunuz. Edirne'dekine de, Hopa'dakine de... Emekleriniz
dalga dalga yayılıyor. Keyfi çok büyük. Ama sorumluluğu da beş kat
daha büyük. Haddimi biliyorum * Perihan Abla'da da. Süper Baba'da
da iyi adamı oynadınız... Ya şimdi? Şimdi hırsızı oynuyorum. Ama
insanlara hırsız diye kötü damgası vurulmaması lazım. Kimse katil
doğmadı, hırsız doğmadı, dilenci doğmadı, İnsanın içinde iyi de
vardır, kötü de. Ama bazen iyi taraf kısılır kötü taraf ortaya
çıkar. Bazen de hayat koşulları insanı bu hale getirir. Bu dizideki
hırsız Semai'yi maalesef hayat koşulları bu hale getirmiş. Hiçbir
eğitimi yok. Yapabileceği tek şey kısa yoldan para kazanmak. Eline
geçen parayı at yarışına yatırıyor. Çok çabuk para kazanmak
istiyor. * Türkiye'yi iyi anlatan bir senaryo o zaman... Aslında
hayatımız drama. Nereden çıkıyor bu kadar hikâye? Durup dururken
mi? Senaristler hayatımızdan parçaları kopartıp yazıyor. İzleyince
"Aa, bunu da yaşamışız" diyoruz. Yaşadığımız halde farkında
değiliz... Çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Bu diziye
başlamadan önce evime hırsız girdi. Bayağı birşey gitti. Evimde
mahrem yerlere girmesi beni çok sıktı ama kızamadım. Keyfinden
yapmıyor herhalde? * Hırsızın oyunculuğunuza katkısı oldu mu?
Soruşturma için gelen polis arkadaşlar dizide hırsız olacağımı
biliyorlardı. Kaç türlü hırsız vardır? Nasıl hırsızlık yaparlar?
Hepsini anlattılar. Mesela bir spesifik hırsız var. Sadece mücevher
ya da elektronik eşya çalıyor. Bir de pis hırsız var. Ne bulursa
çalıyor... * Yani hırsızlığı polislerden mi öğrendiniz? Evet. Şimdi
ben de dizide iyi bir hırsız olmaya gayret ediyorum. Ama şunu
söylemek istiyorum. Biz arkasında 5 sene olan, buram buram alınteri
olan bir iş yaptık. Ben bu diziye kefilim. Ama bir başarı varsa bu
yaratıcı grubun, Yavuz Turgul'un, Muharrem Buhara'nın, Sulhi
Dölek'in başarısı... * Bunun altını çok çiziyorsunuz. .. Evet.
Çünkü çok önemli. Ben sadece oyuncuyum. Haddimi biliyorum. Verin
berbat bir senaryo. Bakın nasıl kötü olacak? İnanılır gibi değil
tam 60 yaşında! Tipini gören 45'ten fazla değil der, ama o 60'ını
devirmiş bile, "Her sabah mutlaka bir kaşık bal yerim. Domatesi çok
severim. Hamur işini 30 yaşımda bıraktım. Dolma yerim ama adam gibi
bir tabak. Rakıya hiç hayır demedim ama küfeye de binmedim. Mideyi
sustur yeter" diyor. Ardından da ekliyor: "Aslında işin sırrı
hayattan. Bana hiçbir zaman bir bardağa boş dedirtemezsiniz. En
karamsar günlerimde bile herşey iyi olacak diye bakarım. Mesela eve
hırsız girdi. Karımın evlendiğimizden beri bütün mücevherleri
gitti. Manevî değeri çok yüksekti. Ama üzülmedim. Üzülürsem geri mi
gelecek? Onlar geri gekneyeceği gibi benden birşeyler gidecek. Niye
gitsin? Maddi olarak zaten gitmiş. Hayatı basitleştirmek lazım."
Kaynak : Vatan