Hırsızlar kış mevsimini çok seviyor

Star Gazetesi yazarı Hadi Özışık, geçen Ramazan ayında başına gelen sevimsiz bir olaydan hareketle "Hırsızlık mevsimi"ni sözkonusu etti.
Özışık'ın mini bir araştırmasına göre hırsızlar kış mevsimini çok seviyor:

- Ertuğrul Özkök'ün de ifade ettiği gibi, herkes kan ağlıyor şu hırsızların elinden!

Bir ay olmadı, benim de aracımın kelebek camını kırmışlardı İstanbul Dedeman Oteli'nin karşısında... Geç bir vakit değildi, saatin 20.00'si... Çıktım ki ne göreyim.. Hırsızlar ne kadar araç varsa Dedeman'ın önünde hepsini biçmişler.

Biraz ötede bir polis otosunun tepe lambası vızır vızır dönüyor. O yana koştum, meramımı anlattım ama ne çare... Plaza Otel'in köşesinde bekleyen polis otosu, Beşiktaş'ın ekibiymiş. Hırsızın suç işlediği yer Şişli bölgesinde kaldığı için, memur arkadaşlar özür dileyerek yardımcı olamayacaklarını söylediler.

Şişli'yi aradım sonra ve tam 45 dakika gelecek ekibi bekledim. Uzatmayayım, tutanak için karakolun yolunu tuttuk. Sağolsun görevli polislerin hepsi ilgi gösterdi, çay ikram ettiler.
İşlemler devam ederken, polise, "Nasıl olabilir, koca otelin karşısında?" diye sordum. İnanır mısınız, sorduğum soruya pişman oldum. Çünkü duyduklarım karşısında yıkıldım:

-Hadi Bey, hırsızların mevsimi var. En çok kış aylarını severler. Çaldıklarını satıp geçiniyorlar. Yakalandıklarında da en fazla üç beş ayı içeride geçirip, yaz aylarında dışarı çıkıyorlar. Siz görün neler yapıyorlar. Hırsızlar burada bize dümdüz gidiyor.

Yanisi şudur; polis görevini yapıyor, hırsızı yakalıyor ve adalete teslim ediyor ama, devamı gelmiyor. Kış ayını içeride geçirmek isteyen hırsız, yaz aylarında çıkacağını biliyorsa, tabii ki rahat olur, tabii ki soyulmadık ev ve iş yeri bırakmaz. Ve tabii ki, karakolun içinde, polise ağız dolusu küfürler eder.

Şu anlattıklarımın alınacak tedbirlere katkısı olur mu bilmiyorum ama, hırsızlıkların önlenmesi için, caydırıcı cezaların getirilmesi şart.
Bu yapılırsa, polisi de, vatandaşı da rahat eder.
Aksi halde mevsimlik hırsızlar cirit atmaya devam eder!

Yazı: Hadi Özışık
Kaynak: