Hırant Dinkin son yazısı
Abone olHrant Dink’in dün kaleme aldığı son yazısı bugün Birgün gazetesinde yayınlandı. İşte kaleme aldığı son yazı...
Türkiye’deki Ermeni cemaatinin ilk ve tek gazetesinin Sahibi ve
Genel yayın Yönetmeni olan Hrant Dink, bugün gazetesi önünde menfur
bir saldırı sonucu katledilen son Türk gazetecisi oldu.
Hrant Dink’in dün kaleme aldığı son yazısı bugün Birgün gazetesinde
yayınlandı. "Emin misiniz son kararınız mı?" cümlesi onun kaleme
aldığı son cümle oldu.
İşte Dink’in kaleme aldığı son köşe yazısı:
Tarihin cilvesi
Önce haberi yineleyeyim: "Restorasyonu geçen yıl tamamlanan, ancak
açılışı adeta bir bilmeceye dönüşen Van’ın Ahtamar Adası’ndaki Surp
Haç Ermeni Kilisesi’nin açılış tarihi üçüncü kez değiştirildi.
Geçtiğimiz hafta sonunda Van Valiliği’nden yapılan yazılı
açıklamada, restorasyonu ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan
Ahtamar Kilisesi’nin 11 Nisan’da turizme açılacağı bildirildi.
Uluslararası düzeyde konukların katılacağı açılış töreninin Kültür
ve Turizm Bakanlığı ile Van Valiliği’nin işbirliğinde düzenleneceği
ifade edildi."
***
On yol önce "Ahtamar amele taburu" başlığıyla Vanlı yetkililere
seslenmiş ve şöyle demiştim:
"Turist çekmek için "canavar" yaratacağınıza, burnunuzun dibinde
hazır duran tarihi eserlere özen gösterin. Ne gerek var böylesi
yanlış işlere? Van dediğiniz, tarihsel eserler açısından bir derya.
Niçin oturup da adam gibi ’Şu bölgeyi nasıl yapsak restore etsek’
diye düşünülmez. ’Ermeniler gelir’miş, varsın onlar da gelsin,
görsünler atalarının yaşadığı yerleri, hasret gi-dersinler ne olur
yani?"
Ve eklemiştim:
"Eğer yardım ya da amele lazımsa biz hazırız.
Ey tarih... Ey gelecek!..
Türkiyeli, Ermenistanlı ve hatta Diasporalı gençler gönüllü.
’Ahtamar amele taburu’ emirlerinize hazır... Bilesiniz.
Gelin, Ahtamarın restorasyonunu salt bir bina restorasyonu olarak
bırakmayalım, aynı zamanda
yıpranmış ruhlarımızı da restore edelim."
***
Sonuçta aradan 10 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olsa da nihayet
Ahtamar’ın restorasyonu tamamlandı. Gönül arzu ederdi ki,
restorasyon Türkiye ve Ermenistan ülkelerinin işbirliğinin
ajandasına girsin ve birlikte yapılsın. Yazık ki öyle olmadı.
Yine de projeyi üstlenen Cahit Zeydanlı’nın titiz çalışmasını,
Ermenistan’dan uzmanlar getirip onların görüşlerine ve
tavsiyelerine başvurma çabasını ve projenin uygulama safhasına
Türkiye Ermenilerinden mimar Zakarya Mildanoğlu’nu da katmasını
zikretmek ve bu değerli ekibe teşekkür etmek gerekiyor.
Yapabileceklerinin en iyisini yaptılar ve mükemmel sayılabilecek
bir iş çıkardılar.
***
Onlar mükemmeli yaptılar ama gelin görün ki bürokratlar ve
siyasetçiler de içine ettiler.
Bir türlü açılışı gerçekleştiremediler.
İlk etapta 4 Kasım 2006 olarak saptanan açılış tarihini, olumsuz
hava koşulları gerekçesiyle 200/nin Nisan ayına ertelediler. Derken
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç tarafından törenin 24 Nisan’da
yapılacağı bildirildi.
Koç’un ilan ettiği açılış tarihine ise tepkiler gecikmedi. Ermeni
Patriği Mutafyan "Açılış 24 Nisan’da yapıldığı takdirde, kendisi
dahil hiçbir Er-meni’nin törene katılmayacağını duyurdu".
Geçtiğimiz hafta konu Meclis’e kadar uzandı. CHP İzmir Milletvekili
Erdal Karademir açılış tarihinin Ermeni soykırımının yıldönümü olan
24 Nisan’a denkgetirilmesi-nin, AKP iktidarının politikasının bir
sonucu olup olmadığını yazılı bir önergeyle sordu.
Milliyetçi basın ise Ahtamar Kilisesi’nin açılışının 24 Nisan
olarak belirlenmesini "Van’da İntikam açılışı" başlığıyla manşete
taşıdı.
Ve şimdi de 11 Nisan tarihi açıklandı.
***
Doğru bir işi bu kadar yanlış mecraya kaydırmak ve de eline yüzüne
bulaştırmak ancak bu kadar becerilebilirdi.
Gizlenemez gizli niyet ancak bu kadar sırıtabilirdi.
Tam bir komedi... Tam bir rezalet!
Hükümet "Ermeni sorunu" konusunda hâlâ doğru bir yöntem ve doğru
bir yol tutturamadı.
Derdi sorun çözmek değil, güreşe soyunmuş pehlivan gibi puan
kazanmak. Neyi, nasıl yapıp, arkaya dolanacak da rakibini kündeye
oturtacak. Tüm tasası bu.
Hiç ama hiç samimi değil.
Güya Ermeni tarihçileri tarih konuşmaya çağırıyor ama kendi
aydınlarını Ermeni soykırımı konusunda muhalif söylemlere sahip
oldukları için de yargılamaktan çekinmiyor.
Doğu Anadolu’yu turizme kazandırmak için Ermeni kilisesi’ni de
restore ediyor ama "Bu işten nasıl daha fazla değişik siyasal
yararlar sağlarım, dünyaya bunu nasıl pazarlarım?" diye de işin
tadını kaçırmakta bir sakınca görmüyor.
Ahtamar Kilisesi’nin açılışının 24 Nisan’a kaydırılması işte bu
gayrisamimi niyetin nasıl vitrine taşındığının da bir
göstergesidir.
***
Ve şimdi dikkat buyurun!
Milliyetçi cenahın ve hatta Ermeni Patriği’nin bu tarih üzerine
koyduğu itiraz, yapılan yanlışın düzeltilmesi için bir fırsat
doğuruyorsa da bu kez tarihin cilvesi devreye giriyor.
Takvim-i hakikat, "O ki sen bir aymazlık yaptın, üstünü de ben
tamamlayayım" diyor ve yeni seçilen 11 Nisan tarihinin aslında 24
Nisan’ın ta kendisi olduğunu ortaya koyuyor.
Nitekim 1915’in 11 Nisan’ıyla, bugünün 24 Nisan’ı aynı takvime ve
aynı güne denk düşüyor.
Zaten de 24 Nisan Ermeni literatürüne sonradan, yeni takvimle
geçmiş bir tarih. O tarihin aslı diğer bir deyişle Ermeni
aydınlarının ve önderlerinin toplatılıp bilinmezliğe
gönderilişlerinin tarihi aslında 11 Nisan 1915.
Şimdi ortada bir soru var:
24 Nisan’ı önce yeğleyen sona mahzurlu bulan ve şimdi de 11 Nisan’ı
belirleyen işgüzarlar bakalım bu açıklamamızdan sonra 11 Nisan’ı da
değiştirecek mi?
İsteyen soruyu şöyle de sorabilir tabi:
Emin misiniz? Son kararınız mı ?