Hipertansiyonlu apne hastası mı?
Abone olApne hastalarının yarısında yüksek tansiyon, tansiyon hastalarının yarısında da apne bulunuyor. Hipertansiyonlu hastanın apne hastası olup olmadığını anlamak için de..
Hipertansiyonlu hastanın apne hastası olup olmadığını anlamak
için 3 sorunun yanıtı aranıyor. Birinci soru hastanın horlayıp
horlamadığı, ikincisi gündüz uyuklama hali olup olmadığı, üçüncüsü
de hastanın uykuda solunumunda duraklamak olup olmadığı. Soruların
yanıtı “evet” ise hipertansiyon hastasının aynı zamanda apne
hastası olduğu da anlaşılıyor. Ancak bu sorular sorulmadığından
hipertansiyon hastalarının yüzde 90’ı apnelerinin olduğunu bilmeden
yaşıyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet
Ömür, apne hastalığının 30-60 yaş arasında sık olarak görülen,
ancak çok iyi bilinmediği için yıllarca gizli kalan bir hastalık
olduğunu belirterek " Tedavisi olan ama tedavi edilmediği zaman
hipertansiyon dışında ölüme kadar götüren kalp, beyin
hastalıklarına yol açan ciddi bir hastalıktır. Böyle önemli
risklerinin dışında yaşam kalitesini düşüren, konsantrasyon
bozukluğu, depresyon, cinsel isteksizlik ve trafik kazalarının
nedeni olan bu hastalığa gerektirdiği önemi vermek zorundayız"
dedi. "APNELERİNDEN HABERSİZ YAŞIYORLAR" Yapılan bir araştırmada
hipertansiyon-apne ilişkisi düşünülmediğinden ve gereken sorular
sorulmadığından hipertansiyon hastalarının ortalama 7 yıl boyunca
apnelerinden habersiz yaşadığını anımsatan Prof. Dr. Ömür, şöyle
devam etti: " Hastalar 7 yıl boyunca ortalama 26 kez doktora
başvurmuşlar ve bu doktorların 9 tanesi uzman doktor. Halen
hipertansiyon hastalarının yüzde 90 kadarı apnelerinin olduğunu
bilmeden yaşıyorlar. Apnelerin kan basıncı ve kalp-damar
dinamikleri üzerine etkisi fizyolojik açıdan çok öğreticidir. Aynı
şekilde apnenin ve dolayısıyla oksijen eksikliğinin miyokard
enfarktüsü ve beyin enfaktüsüne neden olan kronik etkisi de ilgi
çekicidir. Bu etkiler üzerine yapılan araştırmaların ileride
hipertansiyon tedavisine yaklaşımımızı değiştireceğine
inanmaktayım. Bugün nasıl belirti vermeyen tansiyon hastaları bile
uzun süreli ilaç tedavisine alınıyorsa, ilerde tansiyonu yüksek
apneli hastalara apneleri için maske tedavisi veya radyofrekans
tedavisi uygulanacaktır.” Apneli hastanın uykusu sırasında merkezi
sinir sisteminin aktivitesi değişiklik göstererek kalp-damar
kontrol sistemlerini etkilediğine de dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet
Ömür hastanın zorla içine hava çekmeye çalışırken göğüs kafesindeki
negatif basıncın arttığını, bu basıncın da kalp ve büyük damarlar
etrafındaki basıncı artırdığını, sonuç olarak apne ve buna bağlı
oksijen eksikliğinin hipertansiyon mekanizmalarını refleks olarak
etkilediğini söyledi. Prof. Dr. Ömür, şöyle devam etti: "1992
yılında damarlardaki direnç artışının apne sırasında ortaya çıkan
oksijen azalmasına bağlı olduğunu Trzebski adı araştırmacı
göstermiştir. Aynı yıl gönüllü hastalarda istemli olarak apne
oluşturmuş oksijenin düşmesiyle beraber tansiyonun yükseldiğini
kanıtlamıştır. Kan basıncını artışının 5 değişik uyaran sonucunda
ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Kandaki oksijenin azalması,
karbondiyoksidin yükselmesi, akciğerdeki hacim değişiklikleri,
göğüs kafesi içindeki basıncın düşmesi, apne sırasındaki uykudan
uyanmalar tansiyon yükselten faktörlerdir. Bunlardan göğüs kafesi
içindeki basıncın düşmesi sol kalp mekaniklerini bozar. Bu durum
sistolik atım miktarında ve kalp ritminde değişikliklerine neden
olarak tansiyonu yükseltir. Uykudan uyanmaların tansiyonu
yükselttiği 1990 yılında Ringler adlı araştırmacı tarafından
gösterilmiştir. Bu araştırmacı hastaları sesli uyaranlarla rahatsız
ederek uyandırmış ve tansiyonlarının yükseldiğini ortaya koymuştur.
Son yıllarda yapılan başka ilginç bir çalışmada köpeklerin hava
borularının içine yerleştirilen balonlarla apneler oluşturulmuş ve
5 inci haftadan sonra kalıcı hipertansiyon geliştiği
gösterilmiştir. Hipertansiyonlu hastalar apne tanısının
konulmasında 3 soru sorulur : Birinci soru hastanın horlayıp
horlamadığı, ikincisi gündüz uyuklama hali olup olmadığı, üçüncüsü
de hastanın uykuda solunumunda duraklamak olup olmadığı. Bu 3 soru
dışında muayene de önemlidir. Bu hastalarda obezite, kısa ve kalın
boyun, düşük damak, uzamış küçük dil, su toplamış ve kızarmış boğaz
mukozası, büyük bademcik, büyük dil, çenenin geride olması sıkça
görülen bulgulardır. Yine bu hastalarda tiroid veya hipofiz
hastalıklarına da rastlanabilmektedir. Hipertansiyonlu hastalarda
Holter tetkiki sırasında gece uykuda tansiyonda düşüş gözlenmiyorsa
veya tansiyon ilaçları fayda etmiyorsa mutlaka tıkayıcı tipte uyku
apne hastalığı düşünülmelidir.” Kaynak: www.sagliginsesi.com