Hıncal Uluçun hançeri
Abone olGalatasaraylı Hıncal Uluç'un zehir zemberek yazısına Fenerli Ergun Babahan aynı sertlikte karşılık verdi.
Sabah yazarları Hıncal Uluç'un Ergun'un eğlendiren yanıtları!..
yazısına Ergun Babahan Gülme düşün Hıncal Uluç yazısıyla
karşılık verdi.
Yazı: Ergun Babahan
Kaynak: www.sabah.com.tr
-Sıkı bir Fenerbahçe taraftarıyım. Spor
daha doğrusu futbol yazmayı ilk başta düşünmüyordum.
Ancak Hıncal Uluç'un sürekli Fenerbahçe camiasını ve başkanını
hedef alan yazılarına kimseden yanıt gelmeyince kendimi bu konuya
girme zorunda hissettim.
Hıncal Uluç, "Gene güldür beni Ergun, ne olur" diye seslenmiş
bana.
Ben farklı bir şey yapıp onu biraz düşündürteyim, belki ilerideki
yazılarına etkisi olur.
Önce, Uluç bana cevap verdiği, Aziz Yıldırım'ı eleştirdiği
yazısında şöyle bir ifade kullanıyor: "Yanaktan makaslı
başkan."
Bu ifadenin konuyla hiç ilgisi yok, yazıda iki kez özellikle
kullanılmasının eleştiri değeri de yok.
Uluç için tek değeri var, can yakmak.
O anda kalem bir hançere dönüşüyor ve canını yakmak istediği
kişinin tam böğrüne saplanıyor, ardından daha da acısın diye tekrar
döndürüyor. Emin Çölaşan'ın bir dönem sık sık "İ. Melih Gökçek"
diye yazmasından farklı bir üslup değil.
Gazeteciliğin verdiği ayrıcalığın insanların kişilik ve
haysiyetlerine yönelik kullanılmasının son örneği.
Bu amaçla düne kadar "Terbiye özürlü adam" dediği Ali Şen'e açık
veya örtülü atıf yapmaktan çekinmiyor.
Yine aynı şekilde bu amaçla düne kadar "mafyanın adamı" ilan ettiği
Haluk Ulusoy'u sadece Fenerbahçe düşmanlığı yüzünden en saygın adam
olarak ilan edebiliyor.
Fanatiklik böyle bir şey, insanın gözünü döndürüp böyle hatalara
sürükleyebiliyor.
Gelelim, Uluç'un yanıtlarına...
Hıncal Uluç Türk basınının en genel geçer hastalıklarından birinin
örneğini veriyor.
Somut bir olay, somut bir sorumlu ortaya koymadan Aziz Yıldırım'la
Büyük Kulüp'te yenilen yemekten, alınan avantalardan bahsediyor.
Eğer mekanı biliyorsa, yiyenleri de bilmesi ve yüreklice açıklaması
gerekir.
Ama Hıncal Uluç bir şark yöntemine başvuruyor, herkesi zan altında
bırakmak istiyor.
Ben kendi hesabıma şunu söyleyebilirim, SABAH'ta 3.5 yıl yayın
yönetmenliği yaptım.
Spor Müdürü olarak sırasıyla Altan Tanrıkulu, İskender Baydar ve
Serdar Çelikler ile çalıştım. Her birinin gazetecilik namus ve
ahlakına güvenerek çalıştım.
Onların bu iddialarla ilgili söyleyecekleri varsa, bu köşe onlara
açıktır çünkü ağır bir suçlamayla karşı karşıyalar.
Sadece onlar değil.
Aziz Yıldırım döneminde spor müdürlüğü veya spor gazetesi yayın
yönetmenliği yapan tüm gazeteciler aynı avantacılık, rüşvetçilik
suçlamasıyla karşı karşıya.
Spor Yazarları Derneği, mesleği böylesine ağır bir ithamla karşı
karşıya bırakan tecrübeli meslektaşlarının suçlamaları hakkında bir
tutum takınmak zorunda.
Çünkü Hıncal Uluç'un iddiası doğruysa, büyük gazeteler dahil bütün
medyada Aziz Yıldırım'dan avanta alan spor müdürleri ve yazarları
mevcuttur ve kamuoyunun bunları tanıma hakkı vardır.
Mecelle'nin bir kuralı "Suskunluk itiraf anlamına gelmez ancak kimi
koşullar vardır ki, sükut ikrar anlamına gelir" der.
Şimdi bu dönemde görev yapan SABAH spor müdürleri Altan Tanrıkulu,
İskender Baydar ve Serdar Çelikler, Hürriyet spor müdürleri Nezih
Alkış, Esat Yılmaer', Milliyet spor müdürleri İhsan Topaloğlu, Zeki
Çol, Necil Ülgen, Cem Şengül, Star spor müdürleri Büşah Gencer,
Meriç Tunca, Vatan Spor Müdürü İbrahim Seten, Fotomaç yayın
yönetmenleri Yavuz Gürel, Meriç Tunca, Emrah Kayalıoğlu, Abdi
Karagözoğlu, Zeki Uzundurukan, Fanatik Yayın Yönetmeni Necil
Ülgen'in bu iddialar karşısındaki cevaplarını bekliyorum.
Hıncal Uluç'a da, insanları genel geçer iddialarla itham altında
bırakmaktan vazgeçip suçladığı isimleri tek tek açıklamazsa, bu
polemiğe devam etmeyeceğimi bildiriyorum.
Hıncal Uluç, mesleğe verdiği yılların ve aynı binada çalışıp selam
verdiği insanların hatırına bu iddiasına netlik kazandırmak
durumundadır.