Hıncal Uluç'u sevindiren üzüntü
Abone olSabah'ın iki muhabirini eleştirdiği için Ekonomi sorumlusu Yavuz Semerci'yi üzen Hıncal Uluç, muhabirlerin gazeteler için önemine değinsede, uslubundan vazgeçmedi.
Sık sık çalıştığı gazetenin muhabirlerini eleştiren Sabah yazarı Hıncal Uluç, daha önce yazdığı bir dolayı Ekonomi sorumlusu Yavuz Semerci'yi fena halde üzmüş. Semerci'nin bu dolayı sevindiğini belirten Uluç, muhabirlerin bir gazete için ne kadar önemli olduğunu yazmış bugünkü Gazeteciliğin laçkalaştığını belirten Uluç, övmeye yeltendiği muhabirleri yerden yere vurmayı ihmal etmemiş.
Üzüldüğüne sevindim, Yavuz!..
Yavuz Semerci, Sabah muhabirlerinden ikisini fena halde eleştirdiğim yazıma üzülmüş.. Dünkü yazısının başlığı öyle: "Üzdün bizi Hıncal Uluç.." Üzdü isem eğer, yazım amacına ulaştı demektir. Çünkü o yazı, birileri de artık üzülsün diye yazıldı.
Yavuz Semerci ekonomi yazarı değil sadece.. Bu gazetenin nerdeyse dörtte birinin de editörü.. Ekonominin sorumlusu o..
Sevgili Yavuz'un hem üzülmesine, hem de yönetimindeki arkadaşlarına sahip çıkmasına sevindim.. Bu sahiplenmenin şekline katılmasam da.. Sahiplenmek bazen de döverek olur.. Amaç onların kariyerlerinde başarı ile yükselmeleri, mesleklerinde ilerlemeleri, gelişmeleri, paylaşılmaz olmaları ise, eleştirirken, ceza verirken acımasız olmamız gerek..
Sevgili Yavuz..
Gazetecilik dökülüyor.. Neden dökülüyor?.. Çünkü artık kimse hesap sormuyor, kimse ceza kesmiyor.. Kim ne yapsa yanına kar kalıyor..
Şu spor medyasına bak..
Del Bosque'yi atladılar.. İbrahim Toraman'ı atladılar, Önder Turacı'yı atladılar..
Cihat Beylerin, Namık, Necmi Ağabeylerin döneminde olsa bu kitlesel atlamalar, sadece spor servislerinde değil gazetelerde deprem olurdu. Şimdi yaprak kıpırdamıyor..
Çünkü Fener, Beşiktaş muhabirliği, cep telefonculuğuna döndü..
"Aloooo.. Bir şey var mı ağbi.." "Yok ağbi..." "Tamam ağbi.."
Ya da.. "Aloooo.. Yaz bakalım ağbi, bugünkü haber bu.. Bir de şu var ama, onu sakın yazma, sen duymuş olsan da.. O zaman işler bozulur, ağbi.."
"Emrin olur ağbi.."
Sevgili Yavuz..
Gazete haberdir.. Gazetenin kanı, canı da muhabirdir.. Biz muharrirler, işin otu, baharıyız o kadar.. Yemeği pişiren muhabirlerdir. Yemeğe canlarını katanlardır onlar..
Muhabirlerin canavar gibi olması gerekir.. Haberin 0 (Sıfır) hata ile yayınlanması gerekir.. Bu sebeble en az iki taraftan kontrolü gerekir, yazarken.. En az iki editörün elinden geçmesi gerekir, gazeteye girmeden..
Benim yaptığım yanlış, muhabirin yanlışı ile mukayese edilemez Yavuz Kardeşim. Kabil-i kıyas değildir. Ben yanlış yaparsam, bana mal olur.. Okur "Hıncal saçmalamış" der.. Ama muhabir yaparsa, fatura gazeteye kesilir.. "Sabah saçmalamış" olur.. Bu saçmalamalar artarsa, gazete giderek inandırıcılığını kaybeder ve okunmaz olur..
Amerika'da muhabir hataları yüzünden gazetelerin ve şef editörlerin kamuoyundan hem de nasıl özür dilediklerine dair haberleri okuyorsun herhalde..
Muhabir gazetenin namusudur Yavuz.. Güvenirliğidir, okunurluğudur.. Muhabirlik en kutsal mesleklerin başında gelir..
Muhabirliğin üzerine konan en küçük toz, kapkara bir leke gibi görünür.. Çünkü o minnacık toz gider, koca gazeteyi, onu yayınlayan gurubu, o gurubun tüm gazete, dergi, radyo, televizyonlarını vurur..
Hem de şahsen gidip fotoğraflayarak izlediğin ve altına kocaman adını yazdığın üç satırlık bir haberde, bu ülkenin en ünlü ailelerinden birini karman çorman eden birine, benim zamanımda bir daha gazetecilik yaptırılmaz, "Kızım sen git, hiç değilse yaşın çok geçmeden yapabileceğin bir işe başla.. Sana da faydamız olsun" denirdi..
Benim zamanımda hem de Hürriyet gibi bu ülkenin başından beri en çok satan gazetesine "Çin'e yarışma ithal ettik" aptal, rezil, utanç manşetini atanlara daha o sabah kapının önü gösterilirdi..
Herkes gazeteci olmak zorunda değil Yavuz.. Bu meslek dünyanın en zor, en sorumlu, böyle olduğu için de en saygın mesleği. Hepimiz üzerinde titremeliyiz.
Bugün en fahiş hatalar bile görmezden geliniyor.. Her rezillik yapanın yanına kâr kalıyor.. Onun için de 70 milyonluk Türkiye toplam 3.5 milyon gazete satabiliyor..
Yazımın sonundaki ironiyi anlamamış olmana "Aman ceza vermeyin" deyişime şaşmana şaşıyorum.
Sevgili Yavuz..
Hayatlarını herkesi ve her şeyi eleştirerek kazananların kendilerine yönelik, en küçük ve kırk yılda bir, tahammül mülkü yıkıldıktan sonra gelen eleştirilerde kirpi gibi olmalarını anlamakta da güçlük çekiyorum..
Bizi eleştirecekler Yavuz.. En acımasız şekilde eleştirecekler.. Biz de kendimizi acımasızca eleştirmeyi öğreneceğiz.. Eleştirilere saygılı, eleştirilere hoşgörülü olmayı öğreneceğiz. Öğrenmezsek, eleştirdiklerimizin bize saldırılarına nasıl göğüs gereriz?..
İlerlemenin, kusursuzluğa doğru yürümenin başkaca yolu yoktur..
Üzüldüğüne çok sevindim Yavuz Kardeşim!.. Hiç şüphen olmasın ki seni ve Sabah'ın öteki editör ve muhabirlerini üzmeye devam edeceğim!.
Yazı: Hıncal Uluç
Kaynak: