Hıncal Uluç'tan muhabirlere salvo!
Abone olSabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç, polis adliye muhabirlerine yönelttiği eleştirilerine devam ederken, muhabirleri savunan Savaş Ay'a da cevap vermekte gecikmedi!
Uluç başlıklı yazısında Savaş Ay'a kendi muhabirlik dönemlerini hatırlattı..
Yazı : Hıncal ULUÇ
Savaş kardeşim, muhabir arkadaşların içinde yaşadığı zorlukları anlatmış. "Bir de onları dinle" diyor.. Gerek yok Savaş.. Çünkü onların sorunlarını gayet iyi biliyorum.. Uzayda yaşamıyorum ki ben..
O zamanlar maç yayınları Teleon'da.. Yani Uzanlar'da.. Maç sonları bir zıpçıktı çıkıyor, aptalca sorular soruyor. Dayanamadım yazdım..
Cem Uzan telefon etti.. "Hıncal 300 milyon liralık adamdan ne bekliyorsun?.." "Peki sen" dedim, "Sen patron, 300 milyon dolarlık bir işi nasıl 300 milyon liralık adama teslim ediyorsun?.." Haber pahalı.. Habercilik pahalı.. Ucu açık haberciliğin bütçesini öngöremezsin.. Oysa kağıt üzerinde ne kadar bol sıfırlı olursa olsun, yazarın fiyatı belli. Hesabını yaparsın..
Bu yüzden yazarlara ağırlık verdi patronlar son yıllarda.. Daha hesaba geldiği ve daha hesaplı olduğun için..
Bu yüzden gazetelerin özel haber ağları daraldı, ajanslara bağlanıldı. Böyle olunca da muhabirlik giderek ucuzladı. Muhabir, muhabir kaldıkça komik maaşının uzamayacağını görünce, ya mesleği bıraktı ya da gazete içinde dikey terfi yolları arayıp, köşe ya da editörlük kollamaya başladı. Yetenekli adam, eğer idealist değilse, ucuza çalışır mı?..
Muhabirlik giderek yapacak başka şeyleri olmayanlara kalır oldu.
Yıllardır yazıyorum.. Bu meslekte "Yatay" terfi yeniden yaratılmalı, muhabir, muhabir kalarak çok büyük maaşlar alabilmelidir ki, sadece mesleğinde başarılı olmayı, ilerlemeyi düşünsün. Yatay ilerleme olanağından öte motivasyon, yani teşvik var mı?.
Ben gazeteciliğe başladığım yıllarda, en ünlü, en çok kazanan iki gazeteciden biri Cüneyt Arcayürek'ti.. Hürriyet'in Diplomasi Muhabiri.. Öteki de Ümit Deniz.. Murat Davman adlı hafiyeyi yaratan romancı.. Milliyet'in polis adliye muhabiri..
Şimdi böyleleri var mı peki?.. Fatih Altaylı'nın, ilk Genel Yayın Müdürü konuşmasında, "Genel Yayın Müdüründen de, en pahalı yazardan da daha yüksek maaş alan muhabirlerim olacak" demesi, gazeteciliği ve geldiği noktayı iyi bilmesinden.. " Belki ilk anda verdiğim parayı hak etmeyecekler belki.. Ama gazeteyi yeniden habere döndürmek, haberciliği ön plana çıkarmak için bunu göze alacağım" demesi, ne kadar sabırsız olduğunu da gösteriyor.
İlk defa bir genel yayın müdürü hastalığı bu kadar net teşhis ediyor ve çözümü nasıl bildiğini de anlatıyor..
Ben yıllardır biliyor ve yıllardır yazıyorum..
O zaman..
Bir daha söylüyorum.. Bana "Uzaylı" muamelesi yapma Savaş..
Şimdi çeviriyorum madalyonu..
Engeller ne kadar zor, koşullar ne kadar ağırsa, zafer o kadar büyük olur, Savaş..
Bugünün koşulları "Büyük Gazeteci" yaratmaya çok uygun..
Kimse bana kalkıp "İmkân" ağlaması yapmasın.. 100 kontürün hesabı sorulan polis adliye muhabirleri varmış.. Ümit Deniz'i geç.. Senin başladığın zamanlarda kontür mü vardı?.. Bir telefon etmek için neler çekmezdin Savaş?.. Hele şehirler, milletlerarası aramak, deveye hendek değil, deniz atlatmak kadar zor değil miydi?.
İşe taksi ne kelime, dolmuşla gittin mi, hesap vermez miydin?.. "Basın kartın var, niye bedava otobüse binmedin" demezler miydi?.
Ayın başında tıkır tıkır maaş alan kaç gazeteci vardı?. Gazetelerde yemek mi çıkardı?.. Yemek fişleri mi dağılırdı?.. Gece yarısına değil, sabaha kadar çalışırdın da mesai mi alırdın?.
Yoo Sevgili Savaş!.. Yoo!.. Kazın ayağı öyle değil..
O zaman tek ajans vardı.. Anadolu Ajansı.. Menderes bize bülten göndermesini yasaklamış, gazetenin telefonlarını kestirmişti. Resmi ilanları da durdurup, tek gelir kaynağını da tıkamıştı..
Gazetecilik, bir yandan Menderes iktidarının nerdeyse haber yazmayı yasaklayan kanunları, sıkıyönetimlerin her gün onlarca gelen yayın yasakları arasında hem de koşullarda haber üretmek, vatandaşın haber alma hakkını sağlamaktı. Bunu biliyorduk ve başarıyorduk da.. Karakollara çekilerek, hapislere girerek..
Bugünün çok zor olduğunu kabul ettiğim koşullarının gazetecisi, benim zamanım yanında İstanbul Beylerbeyi..
Yani, bana anlatamazlar.. Ben koşulları düzeltmenin savaşını yıllardır yapıyorum..
Ama genç arkadaşlarım da, koşula moşula bakmadan farkı nasıl yaratacaklarını düşünmeye başlamalılar.. Haber üretmek zor, özür üretmek çok kolaydır. Ama ikinciyi üretenlerin herhangi bir yere geldiklerini, tarih yazmamıştır, Sevgili Savaş!..