Hicret bir hayat tarzıdır
Abone olDiyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer almaktır. H...
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Hicret, her
durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve hakikatin tarafında yer
almaktır. Her fırsatta daha iyinin, daha güzelin arayışı içinde
olmaktır. Hiçbir zaman fani dünyanın aldatıcılığına kanmamaktır”
dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Görmez, İslâm dünyası olarak 04
Kasım 2013 Pazartesi günü yeni bir hicrî yıla daha girmenin
sevincinin yaşanacağını vurgulayarak şunları dedi:
“Rabbimize nihayetsiz hamd ü senalar olsun! Efendimize sayısız
salat ve selam olsun!
Resûl-i Ekrem Efendimizin (sas) Mekke’den Medine’ye hicreti,
tarihte Müslümanlar için bir milat ve dönüm noktası olmuştur.
Hicretle birlikte Müslümanlar hem bireysel hem de toplumsal anlamda
yeni bir başlangıç yapmışlardır. Hicret vasıtasıyla İslâm, diğer
toplumlara ulaşmış ve onların hakka ve hakikate doğru hicretleri
başlamış, böylece davet ümmete dönüşmüştür. Hicretin neticesinde
Hz. Peygamber (sas), adalete ve ahlaka dayalı yeni bir toplum inşa
etmiş, Medine’de inşa edilen bu örnek toplum modeli kısa zamanda
etrafa yayılmış ve Mekke’nin fethiyle taçlanmıştır. Sevgili
Peygamberimiz (sas), hicretin ardından Yesrib’de farklı kesimlerle
görüşerek toplumsal bir sözleşme gerçekleştirmiş, böylece barış ve
huzur içerisinde bir arada yaşanan yeni bir şehir olarak Yesrip,
Medine’ye dönüşmüş ve İslam Medeniyeti’nin nüvesi teşkil etmiştir.
Bu nüveden bütün insanlığı aydınlatan bir medeniyet doğmuştur. İşte
İslâm kültür ve medeniyeti açısından bir dönüm noktası olması
sebebiyle hicretin gerçekleştiği tarih, Hz. Ömer’in halifeliği
döneminde Hz. Ali’nin teklifiyle, hicrî takvimin başlangıcı kabul
edilmiştir.”
Prof. Dr. Görmez, İslâm tarihi ve medeniyetinde hicretin yüksek bir
mana ve değeri olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
“Hicret, sadece tarihte şartlar yüzünden cereyan etmiş tarihi bir
olay olarak ele alınıp belirli bir zaman ve mekâna sıkıştırılacak
bir hadise değildir. Hicret, sadece bedenlerin hicreti demek de
değildir. Hicrette aynı zamanda fikir ve düşüncelerin göçü vardır.
Şurası iyi bilinmelidir ki büyük, zengin ve egemen kültürler hep
muhacir kültürleridir. Muhacir olan da güç ve kuvvetini ensardan
alır. Hiç kuşkusuz bugün hicreti doğru okumak ve doğru anlamak,
hicretin nasıl ve ne şekilde gerçekleştiğini tarihi olarak bilmek
kadar önem arz etmektedir. Sevgili Peygamberimizin (sas) hicreti,
Mekke’deki zorluk ve sıkıntılardan rahatlık ve kolaylığa bir kaçış
değildir. Hicret hiçbir zaman böyle anlaşılmamalıdır. Hicret, yeni
bir imkân, yeni bir mekân, yeni bir medeniyet merkezi, Medine
arayışıdır. Hicret, muhacirlere ensar arayışıdır. İlk Müslümanları
bugünkü Etiyopya’ya, Habeşistan’a göç ettiren bu arayıştır.
Habeşistan muhacirleri arasında Mekke’de iken zor durumda kalan hiç
kimse yoktur. Aynı şekilde Sevgili Peygamberimizi (sas) Taif
yollarına düşüren bu arayıştır. Birinci ve İkinci Akabe Beyatları
gerçekleşince bu arayışın istikameti belli olmuştur. Sevgili
Peygamberimiz (sas) “Hicret edeceğiniz yer bana bildirildi. Burası
Yesrib’tir” buyurmuştur.”
"HİCRET BİR HAYAT TARZIDIR"
“Hicret, bir hayat tarzıdır” diyen Prof.Dr. Görmez, şunları
dedi:
“ Dünya durduğu müddetçe hak ile batıl, adalet ile zulüm, hayır ile
şer, iyilik ile kötülük mücadelesinin devam edeceği bilinciyle
yaşamaktır. Hicret, her durumda zulmün ve zalimin karşısında hak ve
hakikatin tarafında yer almaktır. Her fırsatta daha iyinin, daha
güzelin arayışı içinde olmaktır. Hiçbir zaman fani dünyanın
aldatıcılığına kanmamaktır. Nefsin, heva ve arzuların tuzağına
düşmeyerek Allah’ın haramlarından uzak durmaktır. Hz. İbrahim’in
(sas) dilinden dökülen “Hepimiz Rabbimize hicret etmekteyiz” ilahi
hakikatini kalplerde ve zihinlerde her daim diri tutmaktır. Hicret
müminler için sadece maddi olarak bir yerden bir yere göç etmeyi
değil, hicret aynı zamanda günahlardan, her türlü kötülüklerden ve
zulümden arınarak, hayra, iyiliklere ve rahmete göç etmeyi de
temsil eder. Hicret, ister yaşadığı yeri, ister günahları ve
kötülükleri terk etmek; isterse ahirete göç etmek anlamında olsun
kıyamete kadar sürecek bir olgudur. Ne mutlu bugün hicretini hakka,
hakikate, adalete, hayır ve iyiliğe doğru yapanlara! Ne mutlu bugün
muhacirlere ensar olabilenlere! Bu duygu ve düşüncelerle İslâm
âleminin yeni hicri yılını tebrik ediyor; hicretin tıpkı 14 asır
önce hüzünleri ortadan kaldırıp daveti ümmete dönüştürdüğü gibi
bugün de tüm insanlığa yeniden hayat vermesini; hicrî 1435
senesinin ülkemiz, milletimiz, yurt dışındaki millet varlığımız,
gönül coğrafyamız, İslâm âlemi ve tüm insanlık için barış, huzur,
mutluluk ve bereket dolu bir yıl olmasını Rabbimden niyaz
ediyorum.”
(İHA)