Hicaz Demiryolu
Abone olBir tarih yeniden gün yüzüne çıkıyor. "Bir Umudun İnşası"
1 Eylül 1908’de Sultan II. Abdülhamid tarafından bizzat açılan Hicaz Demiryolu’nun bugün 100. Yıldönümünde bulunuyoruz.
Geçen yüzyılın bu büyük projesi belki çok kısa süren bir hayata sahip olsa da Osmanlı’nın birleştirici gücünün ve Müslümanlarının birlik olarak bir eser ortaya koymasının güzel bir misali olarak karşımızda duruyor.
Günümüz insanının hiç bilmediği, okullarda okutulan kitaplarda bahsedilmeye değer bulunmadığı bir ortamda Yitik Hazine Yayınları Hicaz Demiryolu’nun 100. Yılı anısına Prof. Dr. Metin Hülagü tarafından kaleme alınan eserini piyasaya sunmaya hazırlanıyor. Alanında ilk defa yayınlanan İngiliz belgelerine, ilk defa yayınlanan fotoğraflara pek çok yeni bilgiye dayanarak hazırlanan kitap için Prof. Dr. Metin Hülagü: “ Bu çalışma bütünü ile İngiliz arşiv vesikalarına ve İngiliz arşivinde o dönemde yer bulan bilgi, belge ve raporlara dayanmaktadır.” diyor.
Osmanlı’ya yönelik iç ve dış baskıların arttığı ve devletin içerisinde bulunduğu zaaf ve kudretsizlikten dolayı Avrupa devletlerinin “hasta adam” diye kendisini küçümseyip iştah kabarttığı bir dönemde Osmanlı devletinde iktidarda bulunan Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı coğrafyasında iletişim ve ulaşım hizmetlerinin gelişmesi ve zenginleşmesine ehemmiyet veriyor. Döşenen telgraf hatları ve kurulan demiryolu ağı ile merkezî otoriteyi güçlendirmeye çalışıyor. Hicaz Demiryolu da padişahın Batı Anadolu Demiryolu Hattı ve Bağdat Demiryolu Hattı gibi ehemmiyet verdiği diğer iki demiryolu hattından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Demiryolu İnşaatı Devlete Yük Olunmadan Bitirildi
Hicaz Demiryolu, yabancı sermaye ile inşa edilmiş olan diğer Osmanlı demiryollarının aksine, Osmanlı sınırları içinde ve dışında yaşayan Müslümanların bağışları ile finanse edilmiştir. Osmanlı bütçesinin ancak % 18’i hattın inşasına tahsis edilmiş. Oysa dönemin İngiliz raporlarında inşaatın tamamlanabilmesi için toplam 8 milyon poundluk bir finansmana ihtiyaç duyulduğundan bahsedilmektedir. Bundan dolayı inşaat için Osmanlı Devleti’nce tahsis edilen bütçe yetersiz kalmıştır. Sultan II. Abdülhamid’in dış borçlanmaya sıcak bakmaması dolayısıyla, hattın inşası için ihtiyaç duyulan finansmanın dış kredilelerle karşılanması yoluna gidilmemiştir.
Projenin hayata geçirilebilmesi için mutlak surette paraya ihtiyaç duyulması dolayısıyla başvurulan yollardan biri bağış kampanyaları olmuştur. İlki 1900 mayısında düzenlenen bu kampanyayı bizzat Sultan II. Abdülhamid kendi cebinden verdiği 50.000 lira ile başlatmış ve Osmanlı coğrafyası içinde ve dışında yaşayan bütün Müslümanları kampanyaya katılmaya davet etmiştir. Onun bu davetine öncelikle cevap verenler kendi paşaları, memurları, tüccarları ve halkı olmuş, cömertçe yapılan bağışlar ile başlatılan kampanya anlam bulmuştur. Halifenin Hicaz Demiryolu prejesi inşaatının tamamlanabilmesi için yapmış olduğu yardım çağrısı dış dünyada bulunan zengin, fakir her Müslüman nazarında kabul görmüştür. Nihayet İran gibi en aykırıda yaşayan Müslümanlardan; Cezayir, Sudan veya Hindistan gibi en uzak diyarlarda bulunanlara kadar bütün inananlar tarafından yapılan bağışlar neticesinde hatırı sayılır bir gelir elde edilmiştir.
Hicaz Demiryolu inşaatının gerçekleştirilebilmesi için yapılan yardımların bütünü bağış yoluyla gerçekleşmemiş, inşaatın yapımına mali kaynak sağlamak bakımından memurların maaşlarından zorunlu kesintiler yapılmıştır. Ancak bu türden uygulamalar dolayısıyla gizli veya aşikâr hiçbir surette rahatsızlık da yaşanmamıştır.
Demiryolundan Geriye Kalan Sekiz yıl süren yoğun ve daimi bir çalışma ve gayret neticesinde yaklaşık yarım asırlık bir rüya, ağır tabiat ve iklim şartlarına rağmen, gerçekleşmiş ve 1.464 km. uzunluğundaki Hicaz Demiryolu’nun yapımı 1908’de bütünüyle tamamlanmıştır. Hattın resmen hizmete açılması Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının yıldönümü olan 1 Eylül 1908’de düzenlenen bir tören ile gerçekleşmiştir.
Prof. Dr. Metin Hülagü “Bugün Hicaz Demiryolu’ndan geriye kalanın terk edilmiş istasyon binaları, etrafa atılmış raylar, traversler ve perişan haldeki vagonlardır.” Diyor. Bugün hattın İsrail’den geçen kısmının gariptir ki diğer kısımlarından çok daha iyi olduğunu ve korunduğunu vurguluyor. İsrail 2005 yılında “Hicaz Demiryolu’nun İsrail’e gelişinin 100. Yıldönümü için çeşitli faaliyetler yaptı. Düzenlenen sempozyuma Türkiye’den davet edilen Prof. Dr. Metin Hülagü, İsrail’in şaşırtıcı bir şekilde hattı, istasyonu ve diğer müştemilatı koruduğunu gördüğünü ayrıca o uluslar arası sempozyuma katılanlara Sultan Abdülhamid’in demiryoluna katkıda bulunanlara dağıttığı Hamidiye Hicaz Demiryolu Madalyası’ndan dağıtıldığına şaşırdığını belirtti.
Günümüzde gerek Türkiye ve Suriye arasında gerekse Türkiye’nin Orta Doğu’da ağırlığı göz önüne alındığında demiryolu hattı için yapılan çalışmalar umut vaat edicidir. Gönül ister ki İstanbul’dan Peygamber diyarına uzanan bu gönül köprüsü bir an önce kurulsun. Mukaddes Beldelere Havayolu dışında hiçbir ulaşım imkanın olmadığı düşünüldüğünde Hicaz Demiryolu yüz yıl öncesinden çok ciddi bir alternatif olarak yerini koruyor. Önümüzdeki hafta piyasaya çıkacak Hicaz Demiryolu kitabı da padişahın gerçekleşen rüyasını gözler önüne sermesi bakımından apayrı bir önem taşıyor.