Taner Rumeli, ilk dizisi ‘Bizim Evin Halleri’nden beri, yani 20 yılı aşkın süredir ekranlarda. Ankara Üniversitesi Tiyatro bölümünden mezun olan Rumeli şimdilerde ise 'Baba' dizisindeki 'Servet Saruhanlı' karakteriyle izleyici karşısına çıkıyor. Aynı zamanda Oyuncular Sendikası Genel Mali Sekreterlik görevini de üstlenen Rumeli merak edilenlerini Habertürk'e anlattı.Baba'nın senaryosunda sizi en çok ne etkiledi? Hikayeyi nasıl buldunuz? İlk bölümü okuduğumda senaryonun akıcılığı, dili ve gerçekliği beni gerçekten şaşırtmıştı. Metaforlarla örülü, bu ülkede çokça karşılaşabileceğimiz kadar gerçek karakterlerin olduğu, iyi kurulu bir aile hikayesiydi. Özellikle bana önerilen role vurulmuştum diyebilirim. Haluk Bilginer ile baba-oğul rolündesiniz. Böylesine usta bir sanatçıyla aynı projede yer almak size neler hissettiriyor? Çok şanslı hissettiriyor. Haluk Bilginer çok özel bir insan gerçekten. Harika bir oyun arkadaşı, harika bir iş arkadaşı. Aslında bu söylediğimi, ekipteki tüm arkadaşlarım için söyleyebilirim. Gerçekten hep beraber harika bir ekip olduk. Haluk Bilginer önderliğinde neşe dolu, sevgi dolu bir setimiz var diyebilirim. Ayrıca Haluk abinin işine olan aşkı, mesleki disiplini de bir oyuncu olarak bana umut veriyor. Onun gibi bir insanla, ustayla böyle bir ekibin içinde çalışmak büyük şans, harika bir deneyim.Bir ailenin anlatıldığı dizide rol alıyorsunuz. Gerçek hayatta nasıl bir ailede büyüdünüz, nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Çekirdek ailemiz 4 kişiydi ama hem anne tarafından, hem baba tarafından çok sıkı ilişkileri olan çok kalabalık bir ailede büyüdüm. Ben de aile ilişkilerini, akrabalık ilişkilerini çok severim. Bu nedenle, orta sınıf bir ailede yaşamanın zorluklarını saymazsak oldukça eğlenceli ve sevgi dolu bir çocukluk geçirdim diyebilirim.Canlandırdığınız (Servet Saruhanlı) karakterin sizde anlamlandırdığı bir şey oldu mu? Rolün bana teklife edilmesinden sete çıkana kadar ki süreç benim için talihsiz bir süreçti. Hastanede ağır geçen bir korona sürecim oldu. O süreci Servet'e tutunarak atlattım. Bu bakımdan hiç unutmayacağım bir zamanlamayla hayatıma dahil oldu Servet. Ama bunun dışında da gerçekten her oyuncunun oynamak isteyeceği türden renkli bir karakter. Benim içinse ayrıca mahallede, sokakta çokça tanıştığım bir karakter. Kendini o kadar çok seviyor ki her şeyi yapabilir keyfi için. Bu da oyuncu olarak çok farklı anlar oynama fırsatı yaratıyor bana. Bu yüzden ilk andan beri her sahneyi oynamak için sabırsızlandım diyebilirim. Bunda yazarlarımızın payı da çok büyük tabii ki.'Servet Saruhanlı' gerçek hayatta yaşasaydı ona neler söylerdiniz? Vallahi ne söylesem dinlemez ki, kafasının içinde yaşayan bir arkadaşımız kendisi. Ama biraz sakin dursa iyi olurdu.Oyunculukta, güzelliğin ya da yakışıklılığın çok fazla artıları var mı? Bu gibi özellikler belki başlangıçta şansınızı arttırabilir belki. Ama oyunculuk uzun yıllar yapacağımız bir meslektir. Çok farklı teknik becerilere ihtiyaç duyan, karmaşık bir meslektir. Oyunculukta en büyük artı bu karmaşayı yönetebilme becerisine sahip bir duygu dünyasına ve disiplinle çalışacak bir iradeye sahip olmaktır. Tüm bunları yaparken de hala eğlenebiliyor olmaksa en önemlisi.Uzun yıllardır ekranlardasınız, o günden bugüne baktığınızda sektör adına neler değişti? Süreler uzadı. (Gülüyor) Televizyonda en önemli ve sektörü en çok etkileyen değişim dizi sürelerinin uzaması oldu diyebilirim. Sektörde oluşan bir sürü sorunun göbeğinde yatan bir soruna dönüştü bu durum maalesef. Haftada ortalama 140 dakikaya varan süreler yazması, çekmesi, oynaması tüm yapım süreçleri açısından çok zor bir işe dönüşmesine yol açtı.Televizyon dizileri insanüstü bir çabayla seyirci karşısına çıkıyor diyebilirim. İşin kötüsü izlenme açısından da oldukça zorlaştı. Dijital platformlara olan ilgi de bunun ispatı zaten. Öte yandan dijital mecraların oluşması ve gelişmesi de çok büyük bir artı tabii ki.Tiyatro mu, sinema mı, televizyon mu? Hayatınızın geri kalan kısmında sadece birini tercih etmek zorunda olsanız hangisini seçerdiniz? Seçmeme hakkımı kullanmak istiyorum. (Gülüyor) Hepsinin tadı gerçekten ayrı. Çalışma yöntemleri, yaratıcı süreçleri bambaşka. Her biri ayrı eğlenceli deneyimler bu yüzden her birini aynı dönemde yapmasam da hayatımda hepsi olsun isterim.Oyuncular Sendikası Genel Mali Sekreterliğini de yapıyorsunuz. Sektördeki en büyük sorun sizce ne? Bizim mesleğimizde kanayan en büyük yara güvencesiz çalışma maalesef. Çoğu oyuncu basit bir işletmede çalışan bir çalışanın sahip olduğu yasal haklardan mahrum çalışıyor. Bu mesleğimizin atipik bir meslek olmasından kaynaklanıyor. Çok farklı şekillerde, çok farklı mekanlarda, çok farklı saatlerde yapılan bir meslek. Maalesef bu mesleğin koşullarını düzenleyen bir yasa ya da var olan koşulların yasal olup olmadığını kapsamlıca denetleyen bir bürokrasi yok. Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz? Öğretmenlik yapabilirdim. Akademide ya da ilkokulda fark etmez ama sanırım öğretmen olmak yapmaktan mutlu olduğum bir meslek olurdu diye düşünüyorum.Setten kalan arta zamanlarda neler yapmak size iyi geliyor? Evde vakit geçirmeyi seviyorum ben. Bir şeyler izlemek en çok yaptığım şey. Zaten iki köpeğim var. Onlarla ilgilenmek de terapi gibi oluyor. Fırsat buldukça yüzmek de beni en rahatlatan şey.Sizi ne kızdırır? 'Tahammül edemem' dediğiniz davranışlar neler Kibir ve ikiyüzlülük beni gerçekten sinirlendirir. İşini savsaklayarak yapana da hiç tahammül edemem. Emek, alın teri çok önemsediğim kavramlardır.Aşkı nasıl tanımlarsınız? Bir şeyin varlığı coşkulu bir mutluluk, yokluğu eksiklik hissi veriyorsa ona aşık olduk diyebiliriz sanki. Ama çok kutsallaştırmamak, arkasına saklanıp başka hataları aşka yüklememek lazım bence. Aşk çok anlık bir hissiyat gibi. Bir anda olabilir, bir anda bitebilir. Sadece insandan insana bir duygu olduğunu da düşünmüyorum. Hayatta çok farklı formlarıyla sürekli hayatımızda olan bir duygu durumu. Özel ya da kutsal olan aşkın yanında bir sürü başka uyuşmayla sizi buluyor zaten. Uzun süreli bir ilişkiniz var; evlilik ve çocuk düşünüyor musunuz? Çocuk gündemde yok ama evlilik yıllardır gündemimizde. Fakat iş temposu bir türlü müsaade etmedi o zamanı yaratmaya. Olduğunda da her şey gönlümüze göre olsun diye aceleye de getirmek istemiyoruz açıkçası.Hayalini kurduğunuz bir rol var mı? Gerçekte yaşamış, tarihin akışını değiştirmiş birini oynamak isterdim. Ama genel olarak beni zorlayacak, gece gündüz çalışma ve bolca araştırma gerektirecek her rol bana heyecan veriyor. Gelecekle ilgili planlarınız ve hayalleriniz neler? İyi projelerle dünya festivallerine katılabilmek hem planım hem hayalim diyebilirim.