En klişe anlatımla, 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı,
çocuklara “kendi kendilerini yönetebilecekleri bir
düzenin” emanet edilmesini kutlamaktır.
Demokrasiyi, hukuku, insan haklarını, aydınlık ellere
bırakmaktır.
Peki, bu kıymetli emanetin sevinçle kucaklandığı ve çocuklara
verilen değerin ifade edilmeye çalışıldığı bir bayramın kutlama
biçimi-muhtevası,
bir devlet büyüğünün koltuğuna çocuklarının oturtulması,
yedi düvelden çocukların getirilip, “haydi
kaynaşın” denilmesi,
yada TRT çocuk şenliğindeki konserler ve eğlencelerden mi oluşur
sadece?
Olması gereken bu mudur?
***
23 Nisan haftası boyunca,
20 milyon 18 yaş altı çocuğun sorunlarının konuşulması,
Değişen dünyayı, çağın yeni getirilerini, kentleşmeyi, internet
ve iletişimdeki gelişmeleri onların gözünden anlamak ve
değerlendirmek gerekmez mi?
Birileri karda kışta kilometrelerce yol yürüyerek eğitim almaya
çalışırken, başka birilerinin kapılarından alınan özel servislerle
en iyi okullara gitmesinin,
yani eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin tartışılması gerekmez
mi?
***
Palyaçolarla, animasyonlarla eğlendiğimiz kadar, hapishanede
yatan çocuk mahkumlarının sayılarını da vurgulasak mesela bu 23
Nisan da…
Dünyanın en büyüyen ekonomisiyken, nasıl oluyor da çocuk
mahkûmların sayısı konusunda da en büyüyen ülke olduğumuzun
nedenlerini tartışsak,
Her gün yanlarından geçtiğimiz, umursamadığımız, düşünmediğimiz,
dillendirmediğimiz çöp toplayıcı çocukları anlatsak. Çocuk
işçiliğini masaya yatırsak. Söz hakkı verip, mikrofon uzatsak…
Asıl onların gözünden 23 Nisanın ne kadar da “Neşe
dolu” olduğunu ölçsek,
Daha iyi olmaz mı?
Yetimhanelerdeki çocukları anıp, yalnızlıklarını paylaşarak
ziyaretlerine gitsek... Orada olmalarına sebep olan nedenleri daha
sesli konuşsak,
Taş atan çocukları ve onların içindeki öfkeyi anlamaya
çalışsak,
İsyan ettirircesine her gün hayatımıza giren N.Ç, T.S, K.P
vahşetlerini önlemenin yollarını arasak,
Daha şen bir 23 Nisan olmaz mı?
***
Unutulmamalı,
Ezilerek, çile çekerek büyüyen çocuğun içinde, büyüdüğünde ona
miras kalan kızgınlıklar, nefretler oluşur.
Hal böyleyken, yüreği, zihni öfkeyle dolan çocuklara ülke emanet
edilir mi?
O emanetin kıymetini bilip, verirler mi hakkını?
Sanırım veremezler.
Ve bu nedenle bizlere, yani büyüklerine benzeyecekler.
***
Yine bağıra bağıra tartışıp, anlaşmamak için direnen
insanlar olacaklar mecliste.
Parlamentoda birbirlerinin boğazına sarılacaklar.
Kendilerinden başka hiç bir kesime karşı hoş görü
duymayacaklar,
Ezilerek, onuru kırılarak büyüdükleri için, her hangi bir
iktidarla
karşılaştıklarında, “gücün”karşısında hep
boyun eğecekler.
Yine kendi parti liderinin kuklası olacak, yine sadece ellerini
kaldırıp indirecekler.
Mazlumun ahı olmaktansa, kuvvetlinin silahı olacaklar.
İçlerinde yaşanmamış duyguların acıları ve ukdeleri kalacak
hep.
Onlar bile anlamayacak bu davranışlarının nedenlerini... Sebebi
ise yukarıda saydığım eksiklikler, eşitsizlikler olacak.
Yani demek istediğim,
Biz şimdi bu 23 Nisan’da çocuklarımızı enine boyuna tartışmaz
isek,
hiç bir 23 nisan o kadar da neşeli olmayacak.
Mutlu bayramlar.