Hesaplaşma mezara kadar gitti
Abone olİki edebiyatçının kavgası, böylece öbür dünyaya kadar uzanan ilk edebiyatçı hesaplaşması oldu.
Geçen yıl ölen ünlü şair Ece Ayhan ile yazar Leyla Erbil'in
arasındaki polemik, Ece Ayhan'ın ölümünden sonra da devam ediyor.
Ece Ayhan'ın ölmeden önce Kitap-lık dergisinin Temmuz-Ağustos 2001
tarihli 48. sayısında yazdığı bir yazıda, isim vermeden, ‘‘Rusya'ya
kaçakçılık yaparak zenginleşen bir taka sahibinin kızı olan bu
tuhaf kadın’’ şeklinde tanımlamasına Leyla Erbil Ocak ayında yayın
hayatına başlayan Geceyazısı dergisinde cevap verdi. Erbil, Bir
Kötülük Denemesi adını verdiği yazısında Tanrıçay olarak andığı Ece
Ayhan’ın çevresindekileri nasıl tehdit edip onlara nasıl kötülükler
yaptığını anlattı. ERBİL'İ KIZDIRAN YAZI İki ünlü edebiyatçının
kavgalarının başlangıcı; Ece Ayhan'ın, 'Nurullah Ataç ya da Ata
Beylerden ve Talihsiz Bir Şiir Sahtekarı' başlıklı yazısında isim
vermeden Leyla Erbil'den şu şekilde söz etmesiyle başlamıştı:
‘‘Yine aynı tarihlerde Fikret Ürgüp elindeki dergiyle, Levent'te,
gençliğinde bir ara Midillili olmuş ve Sait Faik'ten iğrendiği
halde, ölünce Sait Faik'in son sevgilisi olduğunu ileri süren bir
kadına giderek 'Ben bir şair keşfettim' diyor. Rusya'ya kaçakçılık
yaparak zenginleşen bir taka sahibinin kızı olan bu tuhaf kadın
Yeni Dergi'yi görünce 'Aaa bu eski şair yahu!' diyor.’’ 12 Temmuz
2002’de hayata veda eden Ece Ayhan'la hesaplaşmasını Geceyazısı'nda
sürdüren Leyla Erbil, ünlü şairin nasıl dengesiz davrandığını,
çevresindekilerin yardımlarıyla yaşamasına rağmen onlara nasıl
kötülük yapıp cezanlandırdığını Bir Kötülük Denemesi adını verdiği
yazısında anlatıyor. Erbil, yazısında Tanrıçay olarak andığı Ece
Ayhan'ın bir gün kendisini ziyarete geldiğini, belindeki silahı
sehpanın üzerine koyarak konuşmaya başlaması üzerine, sakin edici
bir çayla onu etkisiz hale getirdiğini de söylüyor. LEYLA ERBİL’İN
YAZISINDAN Ajan, keçi sakallı iblis! ‘‘Üstelik Tanrıçay'ın öyle
kişilik bozukluklarına, çirkinliklerine tanık olmuştum ki, şiiri de
gözümden düşmüştü. Gene üstelik şiirlerine öyle pek bayılanlardan
değildim. Son ziyaretinde, onu övemememin sıkıntısıyla ama şiirine
de haksızlık etmemek için bir öykü uyduruverdim. Kendimin
söylemediğini bir başkasına söylettim: artık yaşamayan bir şair
arkadaşımıza. Güya arkadaşım, bir gün bir şiiriyle koşa koşa
gelmiş, bak yeni bir şiiriyle koşa koşa gelmiş, bak yeni bir şair
keşfettim, müthiş! demişti, Tanrıçay için. Çok sevindi Tanrıçay,
açık açık sevindi. (...) Hem Fikret de Levent'teki eve gelip, senin
için, 'Bak çok iyi bir şair keşfettim' falan dememişti o gün; ben
seni o zamanlar insan sanıyordum, biraz mutlu olabilmeni, yatışmanı
sağlamak için uydurdum o hikayeyi hahahay! Sevsinler! Ayol
Fikret'in kendinden haberi yoktu ki başkasını keşfetsin. O Benli
Belkıs'ı keşfetmişti son son! (...) Devlet misin sen ulan, seyyar
ceza sömürgesi gibi gezinip durdun aramızda, kimsin sen, mit misin?
Ajan provakatör! Utanmadın mı onca adamı süründürmeye devletin
mahkemelerinde? Anarşistmiş, devlete ve tüm kurumlarına karşıymış!
Hahahay. Gülerler adama... Öyleyse kimi kime şikayet ediyordun, ne
arıyordun devlet kapılarında, kimleri dava ediyordun devlete ha!
Haksız olduğunu bile bile yaptın bunları keçi sakallı iblis! Ben,
Osman'ın, Cavit'in, Can'ın, Günay'ın, İbrahim'in, Cem'in, sana
yardım edenlerin yanındaydım hep, musibetsiz mendebur, inadına sana
da başkalarına da yardıma devam edeceğiz, inadına haberin de yokmuş
yardım edildiğinin!... Altı yerde mahkemeye verdin Osman'ı,
bezdirdin, insanları, bıktırdın!’ HÜRRİYET