Cinsel hayatı olsun olmasın, mutlu ya da mutsuz herkes yaşamının bir döneminde erotik rüya görüyor. Bu uzmanlarca normal kabul edilse de cinselliğin tabu olduğu ülkemizde kadınlar rüyalarında dahi özgür kalamıyor! Kan ter içinde uykudan uyandığınızı düşünün. Hayır, kabus değildi gördüğünüz... Düşünüzde en sevdiğiniz dizinin başrol oyuncusuyla ya da her sabah iş yerinde rastlaştığınız uzun boylu, esmer yakışıklıyla pek sıkı fıkıydınız, hatta belki de biraz daha fazlası... Böyle bir durumda ne hissedersiniz? Neden ben diye kendinize sorar mısınız? Ayıp, günah diyerek aklınızdan bu fikirleri çıkarmak mı istersiniz? Siz gelin bunlardan utanıp, sıkılmayı bir tarafa bırakın. “Erotik rüyalar görmek son derece sağlıklı” diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Ceyda Güvenç’in sözlerine kulak verin... BU DURUMUN KİŞİNİN FANTEZİ DÜNYASIYLA BİR İLGİSİ VAR MI? Cinsel hayatın hayal alemine yansımasından değil de cinsellikle ilgili hayal kurabilmenin buna olumlu katkısından söz edilebilir. Fantezilerin varlığı, aktif ve doyumlu bir cinselliğin göstergesi kabul ediliyor. Cinsel fanteziler, cinsel uyarılmayı artırmada, cinselliğin sıradanlaşmasını önlemede, seks hayatını renklendirmede kuşkusuz ki önemli öğeler. Ancak “fantezi” kavramı çoğunlukla yanlış anlaşılarak, düşünülenlerin hayata geçirilmesi olarak algılanıyor. Fantezi içeriklerinin bir kısmının sıra dışı cinsel eylemler olabilmesi de kabulü zorlaştırıyor. Dolayısıyla fanteziler “ayıp, suç, sapkınlık” kavramlarıyla birlikte anılıyor. Oysa fantezinin kelime anlamı “düşlem”. Fantezilerin hayaldeki kurgular olduğu, istenirse hayata geçirilebileceği, paylaşılabileceği, istenmezse paylaşılmayacağı konusunda kadına güven vermek ise dirençlerini kırma konusunda yardımcı olabiliyor. “Gündüz düşü” diye de adlandırılan her tür fantezinin doğal ve normal olduğunun, partnerle yaşanan cinsellikte de fantezi kurmanın olağan olduğunun altını çizmek gerekiyor. Fantezilerin partnerli cinsellikte hayata geçirilmesi ise bunun bireylerce kabul görmesi, hoşa gitmesi durumunda mümkün olabiliyor. UYKUDA ORGAZM NEDİR? Fanteziler gündüz düşü olarak kabul edilirken, gece de düş gördüğümüzün unutulmaması gerekiyor. Uykuda orgazm, çoğu araştırmacı tarafından bedenin bilinçsiz bir işlevi olarak kabul ediliyor. Bu tanım, genellikle erotik rüya kavramıyla birlikte anılıyor. Kadınlarda ihmal edilmiş uykuda orgazm, son yıllara kadar yok sayılıyordu. Bu durum gece kirlenmesi, uykuda bel gelmesi, gece boşalması, düş azması, ıslak rüya gibi isimlerle de anılıyor. Kadınlarda çoğunlukla farkındalık ve isimlendirme olmuyor. Çünkü cinsel eğitim de taraflı... Erkeklere “gece boşalması” anlatılıyor, oysa kadının yaşadığının adı bile yok. Uykuda orgazm bedenin doğal işlevi olmakla birlikte, bilinçli cinsel etkinliğin karşılığı olmuyor. EROTİK RÜYA GÖRMEK, CİNSİYETE GÖRE DEĞİŞİYOR MU? Evet, erkeklerin ve kadınların erotik rüyaları arasında farklar olduğu biliniyor. Araştırmalar, kadınların fantezilerinde ve rüyalarında bile pasif ve edilgen konumda olduklarını gösteriyor. Yaşam boyu erotik rüya görme oranı erkeklerde yüzde 100’e yakın iken bu sayı kadınlarda yüzde 40- 70’te kalıyor. Erkekler ergenlikte çok sık erotik rüya görüyor. Partnerli cinselliğe geçişle bu oran azalabiliyor. Kadınlarda ise erotik rüyalar ve uykuda orgazma ileri yaşta rastlanıyor. Hele de mastürbasyon yapmayan kadınlarda, sıklıkla ilk partnerle yakınlaşmalardan sonra ortaya çıkan cinselliğin keşfiyle başlıyor. Erkek ve kadın cinselliğinin anatomisi, fizyolojisi, psikolojisi, sosyolojisi, kültürel kabulleri; fanteziyi ve rüyayı üreten bölge ile erkek ve kadın beyni farklı. Kadın cinselliğinin birçok faktör tarafından kontrol edildiği, erkeklere göre kompleks olduğu kabul ediliyor. Fanteziler ve rüyaların önemi, ilk cinsellik araştırmalarını yapan Kinsey’nin raporlarında belirtilmiş, daha sonra yapılan araştırmalarla da benzer sonuçlar alınmıştı. Daha da önemlisi bunlar danışanların öykülerinden doğrulanmıştı. Erkeklerde genellikle tanınan, ünlü ve çekici biriyle sıra dışı cinsel eylemleri ve mutlaka birleşmeyi içeren kısa erotik rüyaları olduğu bildiriliyor. Kadınlar ise daha önceden partnerleriyle yaşadıkları cinsel eylemleri hayal etmeyi tercih ettiği için, rüyalar da bu şekilde oluyor. Sevdikleri biriyle romantik yakınlaşmaları içeren uzun rüyalar da görülebiliyor. Erkekler rüyalarında sıklıkla tanınmış biriyle hızlıca cinsel birleşmeyi içeren durumları aktarırken; kadınlar yüzde 90 önceden tanınan, hoşlanılan karşı cinsle, sıklıkla dokunmalarla sınırlı, nadiren de cinsel birleşmeyi içeren rüyalar bildiriyor. Bu yönden bakarsak, aslında kadınların hayalleri bile kısıtlı. Birleşme dışı cinsel davranışların senaryolaştırılması daha yaygın. Rüyalarda bile duyguyla öpüşmeye evet ama birleşmek nadiren oluyor. Kadınlar gerek gündüz, gerekse gece düşlerini açıklamaktan da sıkılıyor. Çünkü geleneksel kadın rolüyle bağdaşan hareket biçimi “sıkılmak.” Sonuçta; fantezi kurmanın, erotik rüya görmenin bile suç, ahlaksızlık, günah, ayıp sayıldığı, kadınların cinselliği evlendiği erkeklerden öğrendiği, cinselliğini erkeğin izin verdiğince yaşadığı, üstelik renkli yaşamadığı ve yaşatmadığı için suçlandığı bir toplumda yaşıyoruz. BU TÜR RÜYALAR KİŞİNİN GÜNDELİK YAŞANTISINI NASIL ETKİLİYOR? Aslında keyifli rüyalar olarak kodlanıp, olumsuz etkilememesi gerekiyor ama çoğu kişide alışılmamış rüya içeriği nedeniyle suçluluğa yol açarak, olumsuzluk yaratabiliyor. Cinsel terapistler içinse aktif cinsel yaşamı olamayan insanlar açısından cinsel isteğin var olduğu ve en azından cinsel istek bozukluğu bulunmadığı yolunda bir gösterge şeklinde kabul ediliyor. Toplumumuzda cinsel rüya ve orgazm gusül abdesti zorunluğunu doğuracağından, sabahları banyo yapma gençler ve yaşlılar açısından problem olarak görülüyor. Bunun üzerine “Evdekiler anlarsa!” sorunsalı da durumu pekiştirerek, sıkıntıya yol açabiliyor. CİNSEL DOYUMSUZLUĞUN BUNDA ETKİSİ VAR MI? Uzun yıllar, bilinçliyken cinsellik yaşamayan kişilerin uykuda orgazmla doğal bir çözüm üretip, gereksinimlerini karşıladıkları düşünüldü. Erkekler için bu kısmen doğru olabilir. Aktif cinsel yaşam, mastürbasyon ve partnerli cinsellik yaşanmadığında erkeklerde erotik rüyalar artabiliyor. Oysa Kinsey ve sonraki araştırmacılar kadınlar açısından buna karşı çıkıyor. Uykuda orgazm, kadınların uyanıklıkta orgazm olabilirlikleriyle doğru orantılı oluyor. Uyanıklıkta seksüel perhizler, uykuda orgazm sıklığını artırmıyor. Aksine kadınlarda cinsel rüya ve istem dışı orgazmlar, uyanıklıktaki istemli orgazm sayısı çoğalınca fazlalaşabiliyor. BU DURUM KADINDA SUÇLULUK DUYGUSU YARATIYOR MU? Aslında hiçbir şey anlatmıyor. Aynı durum erkekler için de geçerli! Bu durum eşin daha az çekici olması anlamına da gelmiyor. Uyku, yasaklar ve özdenetimden arındırılmış bir ortam. Rüya içeriği farklı partnerleri kapsayabileceği gibi, alışılmamış ve yasaklanmış davranışları da barındırabiliyor ve bu olağan kabul ediliyor. Ama çoğunlukla kadınlar uyku ve fantezideki partneri “kuma” gibi düşünüp, eşleri için bunu yok sayarak, kabullenmiyor. Hal böyle olunca, kendi cinsel rüyalarıyla ilgili de suçluluk duyuyor. FİLMLER VE KİTAPLAR EROTİK İÇERİKLİ RÜYALARIN GÖRÜLMESİNDE ETKİLİ Mİ? Uyanıklıktaki uyarılma durumu açısından dünyadaki ve ülkemizdeki medya organları incelendiğinde, televizyon, internet ve gazetede cinsel obje olarak kadın bedeninin çok daha sık kullanıldığı görülüyor. Dolayısıyla heteroseksüel erkekler ve eşcinsel kadınlar, cinsel fantezileri tetikleyen dış uyaranlarla daha çok karşılaşıyor. Heteroseksüel kadınların ise daha çok dış etken olarak yakınlarında hoşlandıkları birilerinin olması durumunda cinsel rüyaları artıyor. EROTİK RÜYA GÖRMENİN SAĞLIKLI OLDUĞU SÖYLENEBİLİR Mİ? Kesinlikle evet. SÜREKLİ HALE GELİRSE BİR UZMANA DANIŞMAK GEREKİR Mİ? Çoğunlukla hayır. Aktif cinsel yaşam da süreklilik arz eder ve uzmana danışmak gerekmez. Nadiren, özellikle yaşlılarda spontan uyarılma bozukluğu olarak adlandırılan hastalığın bir komponenti olarak ortaya çıktığında ise uzman yardımı almak gerekiyor. Bu durumda uyanıklıkta da durup dururken, istemli bir cinsel uyarı olmaksızın istemsiz orgazm olabiliyor. Artmış cinsel rüyalar da buna eşlik ediyor. Söz konusu hastalık halinde altta yatan tıbbi nedenin araştırılması, epileptik bozukluklar ya da ilaçların yan etkileri gibi birtakım durumların ayrıştırılması önem taşıyor. RÜYALAR NASIL YORUMLANMALI? Rüyalar yasaksız ve özdenetimden uzak olduğu için yaşananlar da kimi zaman fütursuz ve kontrolsüz gerçekleşebiliyor. Örneğin heteroseksüel bir kadın, rüyasında lezbiyen bir ilişki yaşayabiliyor. Uyandığında suçluluk duymak bir yana, bundan keyif almak da mümkün olabiliyor. Bu tür bir durumun nasıl yorumlanabileceğini sorduğumuz Dr. Ceyda Güvenç, rüyada yaşananların bir anlam ifade edemeyeceğini belirterek, “Bu olabilir ve kişinin eşcinsel arzuları olduğu anlamına gelmez. Lezbiyen bir kadın da rüyasında heteroseksüel bir ilişki içinde olabilir. Örneğin rüyada Angelina Jolie’yi görmek, onunla birlikte olmak isteğini göstermiyor. Ancak genel itibarıyla insanlar cinsel yönelimleri doğrultusunda fantezi kurup, rüya görüyor. Arada sırada cinsel yönelime denk düşmeyen rüyalar görmek ise olağan kabul ediliyor” diyor.