’’Herkes haddini bilecek’’
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkenin seçilmiş başbakanını karşısına alıp, arkasındaki silahlı efendilerinden aldığı güçle başbakanlara, b...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkenin seçilmiş başbakanını
karşısına alıp, arkasındaki silahlı efendilerinden aldığı güçle
başbakanlara, bakanlara hesap soracak hukuk katili hukukçulara
artık hiç kimsenin eyvallahı yok. Herkes haddini bilecek” dedi.
Partisinin Afyonkarahisar’da istişare kampının kapanış törenine
katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemizdeki ve dünyadaki
tüm annelerin Anneler Günü’nü tebrik ediyorum” diyerek başladığı
konuşmasında, İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda yapılan
çalışmaları anlattı. Başbakan Erdoğan, “Türkiye ekonomisini bir kez
de burada enine boyuna değerlendirme fırsatımız oldu. Çözüm süreci
aynı şekilde çeşitli boyutlarıyla gündeme geldi. 30 Mart
seçimlerinin sonuçlarını ve teşkilatımızın yapısını değerlendirme
fırsatın bulduk. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve ulusal güvenliğimizi
tehdit eden paralel örgüt, bunun yanında illegal örgütlerin
yapılanmasıyla mücadele, 22. İstişare Toplantımızda ele aldığımız
en ağırlıklı konular oldu” dedi.
“Son 200 yıl boyunca bu toprakların asli unsurları, yani millet,
yoksullar, okuyamamış olanlar, kendisini ifade edemeyenler, çıkış
yolları bulamayanlar, fırsatları, imkanları olmayanlar, milli ve
manevi değerlerine sımsıkı bağlı olanlar, sistematik bir tahkire,
aşağılanmaya, ötelenmeye maruz kaldılar” ifadelerini kullanan
Başbakan Erdoğan, “Rahmetli Oğuz Atay, onları, yani bizleri,
tutunamayanlar olarak tarif etmişti. Evet, hiçbir ayrım yapmadılar.
Dikkatinizi çekiyorum, elit bir zümre, Türk demeden, Kürt demeden,
Alevi, Sünni demeden, doğulu batılı demeden halk yığınlarına karşı
sürekli bir kibir sergilemişti. Son yıllarda birçok konuşmamda
bunların üzerinde durdum. Bizim özgüvenimizi yok etmek
istediklerini, bizim de buna karşı direnmemiz, başımızı dik
tutmamız, özgüven içinde olmamız gerektiğini defalarca ifade ettim.
Hadi dikleşmeden dik durmak diye ifade ettiğim konu. Milletin, 77
milyon, ayrımsız şekilde bu toprakların birinci sınıf vatandaşı
olduğunu, bu toprakların asıl sahibi olduğunu defalarca vurguladım.
3 Kasım 2002 seçimleri, esasen işte bu kibir abidelerinin milletten
ağır bir cevap aldığı bir tarih olmuştu. O kibir abideleri, 12 yıl
boyunca defalarca yolumuza çıktılar. Hep diyorum ya, bir mürebbiye
edasıyla bizlere ve millete parmaklarını sallayarak, küstahça bizi
terbiye etmeye kalkıştılar. Her zaman tepeden baktılar, tepeden
konuştular. Kendilerini hep müstesna bir konumda gördüler. Hani
ülkede çoğunluğun oyunu alamıyorlar ‘ya biz azınlıkta kaldık’
diyorlar, dolayısıyla şimdi de ‘azınlık olarak çoğunluğa biz
tahakküm etmeliyiz’ diyorlar. Kendilerini ülkenin asıl sahibi
addettiler, ülkenin asıl sahiplerine hiç fırsat tanımadılar.
Kararları onlar vermek istediler, ülkeye onlar istikamet çizmek
istediler, ülkenin kaynaklarını adil biçimde paylaşmak yerine tüm
kaynakları kendileri için kullanmak istediler. Kendileri dışında
hiç kimseye makam hakkı, girişim hakkı, ifade özgürlüğü, özellikle
de karar hakkı tanımadılar. Demokrasiye rağmen, seçimlere rağmen,
sandık sonuçlarına rağmen, kendilerini imtiyazlı gören bu kesimler,
kibirlerinden bir milim bile geri adım atmadılar. İşte 12 yıldır
biz bu kibri kırmaya, bu imtiyazları yok etmeye, milletimize
tarihinde olduğu gibi yeniden özgüven kazandırmaya çalışıyoruz. Bu
ülkenin, bu milletin neler yapabileceğini, neleri başarabileceğini,
hangi seviyelere ulaşabileceğini göstermeye çalışıyoruz. Hamdolsun
bunu da yaptık” diye konuştu.
12 yıl içinde Türk milletinin içerde ve dışarıda özgüven
kazanabilmesi için gece gündüz çalıştıklarını söyleyen Başbakan
Erdoğan, “77 milyonun her bir ferdinin de bizim bu hissiyatımızı
paylaşmalarını özellikle arzu ediyorum. Herkes bilsin ki, biz bu
ülkede varız, biz bu ülkenin sahipleriyiz, biz bu ülkenin eşit
vatandaşlarıyız. İhtilaller dönemi artık kapanmıştır. Seçkin bir
zümrenin, kendisini imtiyazlı kabul eden bir zümrenin, parmağını
sallayarak, bize ya da aziz millete kibirle ders verme dönemleri
artık kapanmıştır. Birileri, kürsülere çıkıp konuşurken,
kendilerini Yassıada mahkemelerinin savcısı, bizi de Yassıada
mahkemelerinde sanık gibi görüyor. CHP Genel Başkanı, milli şef,
diktatör, 54 yıl önce Meclis kürsüsüne çıkıp, mütekebbir bir
edayla, ‘Sizi ben bile kurtaramam’ diyerek Meclis’i tehdit etmişti.
Artık bu tehditlere boyun eğecek bir Meclis yok. Yassıada’da olduğu
gibi ülkenin seçilmiş başbakanını karşısına alıp, arkasındaki
silahlı efendilerinden aldığı güçle başbakanlara, bakanlara hesap
soracak hukuk katili hukukçulara artık hiç kimsenin eyvallahı yok.
Herkes haddini bilecek. Herkes konumunu, sınırını, hududunu
bilecek. Siz babalarınızın, dedelerinizin çarpık istikametinde
yürümek isteyebilirsiniz. Babalarınız, dedeleriniz gibi siyasete
parmak sallamak isteyebilirsiniz. Ama biz, babalarımızın,
dedelerimizin, ecdadımızın kutlu ve şanlı izinden yürüyoruz ve hiç
kusura bakmayın, bu istikametimizi asla değiştirmeyeceğiz.
Karşınızda artık boynu bükükler yok. Karşınızda artık yüzünü yere
eğip, haklı öfkesini içine atacak mazlumlar, mağdurlar yok. Geçti o
günler, Yassıada günleri geçti. Sizin karşınızda, merhum
Menderes’in akıbetiyle korkutulan, korkan, sinen, pısırık
başbakanlar, bakanlar yok. Bizi bu makamlara millet getirdi.
Milletin mührü, bütün mühürlerin üzerindedir, milletin imzası tüm
imzaların üzerindedir. Hiçbir atanmış kalkıp da milletin
temsilcilerine ders vermeye yeltenmesin” şeklinde konuştu.
“BARO BAŞKANI ÇIKIYOR VE SAYIN DANIŞTAY BAŞKANI 25 DAKİKA KONUŞMA
YAPTIĞI YERDE BİR SAAT KONUŞMA YAPIYOR”
Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde yaşanan olaylara da değinen
Başbakan Erdoğan, bazı şeylerin bilinmesi gerektiğini ifade ederek,
“77 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Bu gerçeğin çok iyi bilinmesi
lazım. Çünkü bizler korkma diye başlayan bir İstiklal Marşı’nı
sahiplenmiş milletin evlatlarıyız. ‘Yumuşak başlı isem kim dedi
uysal koyunum diye’ tarif edilen bir Asım’ın nesliyiz. Bunu bir
defa çok iyi anlamamız gerekiyor. Dünkü toplantıda malum sabah
10.00’da burada olacaktık, fakat biz gerçekten sayın başkanın o
nezaketli daveti sebebiyle buradaki konuşmamızı öğleden sonra saat
14.00’e aldık, saat 10.00’da Danıştay’daki toplantıya Adalet
Bakanımla katıldık. Sayın Cumhurbaşkanımız orada, Genelkurmay
Başkanımız orada, bakanlar orada. Tabi tüm yargı camiasının
mensupları orada. Danıştay’ın başkanı çıkıyor, 25 dakikalık
herkesin saygı duyacağı konuşmayı yapıyor, gerek yasama, gerek
yürütmeyle ilgili, gerekse yargıyla ilgili değerlendirmeleri geniş
açıdan gayet güzel şekilde takdim ediyor ve 25 dakika süren konuşma
yapıyor. Kim bu, ev sahibi. Ev sahibi bu konuşmayı yaptıktan sonra
orada konuşma hakkı yetkisi olmayan, araştırmasını da yaptırdım. Ne
içtüzüğünde ne tüzüğünde, yasalarda zaten yok, bunu orada söyledim,
bunu biliyorum. Daha sonra incelettim ki tüzüğünde, iç tüzüğünde
böyle bir şey yok. Meğerse bu bir gelenek olduğu için, bunları da
savunma makamı olarak kabul ettikleri için söz verilirmiş.
Yargıtay’da da bu şekilde, adli yılda Yargıtay’da bu konuşma
yapılır, orada da yıllar yılı maalesef buna benzer şeyler olur,
maalesef gitmedik. Oraya konuşmaya çıkan kişi karşısındaki
insanların herhangi bir savunma hakkı var mı? Saygısızlığı
yapacaksın, hakareti yapacaksın. Baro Başkanı çıkıyor ve Sayın
Danıştay Başkanı 25 dakika konuşma yaptığı yerde bir saat konuşma
yapıyor. Devlet protokolünde böyle bir şey olamaz. Orada bir saat
zehir zemberek konuşma yapıyorsun. Ve seçilmişlere işte o
hücrelerine sinmiş kibirle parmak sallamaya yelteniyor, insanda en
başta bir nezaket olur. Devlet protokolünün karşısında nasıl
konuşulacağını, ne kadar konuşulacağını, ne konuşulacağını insan
bir kendisine dert eder, bunu düşünür. CHP Kurultayı’nın
kürsüsünden değil, Danıştay’ın kürsüsünden konuşuyorsunuz. Belki
haberiniz olmayabilir ama tek parti CHP dönemi kapanalı işte
önümüzdeki Çarşamba günü itibariyle, 14 Mayıs itibariyle tam 64 yıl
olacak. İnanın, Danıştay salonunda mıyız, yoksa CHP Kurultayı’nda
mıyız şaşırdım. Şu hale bakın. Bir yüksek mahkemenin kuruluş
yıldönümünde memleketin son 100 yıldaki bütün gündem konularını tek
tek hatırlatıyor, her bir gündem maddesi üzerinden siyasete,
siyasetçiye hiza vermeye çalışıyor. Engelliler konusunda başlıyor,
ki anlattığı şeylerden görüyorum ki, engellilerle ilgili ne
yaptığımızdan adamın haberi yok. AK Parti iktidarının engelli
vatandaşlarımızın yaptıklarını bugüne kadar hiçbir iktidar yapmadı,
baba, dedesi de yapmadı, onun iktidar olduğu partiler yapmadı. Biz
yaptık ama haberi yok. Oradan geçiyor basın özgürlüğüne, oradan
çıkıyor, çevre meselesine, oradan çıkıyor, sokak olaylarına. Van
depreminden de bahsediyor. Van depreminden bahsederken Van’da bir
şey yapılmadığından bahsediyor. Orada insan nasıl olacak da buna
tahammül edebilecek. Avrupa Birliği’nden de bahsediyor, Azelsan,
Roketsan, Havelsan’dan bahsediyor. Yav sen kim Aselsan kim,
Havelsan kim. Kimsin sen ya. HSYK Yasası’na da değiniyor, sanat
hakkında görüşlerini de anlatıyor. Tövbe tövbe” ifadelerini
kullandı.
“TOPLAMDA İNŞA EDİLEN KONUT SAYISI 23 BİN 691’E ULAŞTI”
Van depreminde yapılan çalışmaları anlatan Başbakan Erdoğan, “İlk
etapta Van’da 13 çadır kent, 35 konteynır kent kurduk. Öyle bir
yığılma oldu ki, Van’da biz o akşam araçlarımızla dolaşamadık. Her
yerden araçlarıyla gereçleriyle oraya geldi. Bakan arkadaşlarımızı
görevlendirdik, siz şurayı komuta edeceksiniz, buradan ayrılmak
yok, başlarına da Beşir beyi getirdik. Çalışmaları orada koordine
ettik. Toplam 29 bin 486 konteynırı depremzedelerin barınma
hizmetine sunduk. 175 bin 70 afetzede bu konteynırlarda geçici
olarak barındı. Türkiye’nin genelinde nerede devletin sosyal
tesisleri varsa bu sosyal tesislere biz Van’daki
depremzedelerimizden arzu edenleri otobüslerle taşıdık. Kalıcı
konutların temelini depremden 39 gün sonra attık ve ilk yıl bu
konutların çoğu tamamlandı. Van, Edremit ve Erciş’te şu ana kadar
17 bin 489 konut inşa ettik. Evini yapana yardım yöntemiyle,
köylerde 6 bin 202 konut ve 2 bin 325 ahır inşa edildi. Toplamda
inşa edilen konut sayısı 23 bin 691’e ulaştı. Bunlar bir yılda
oldu. Van’a depremden sonra bütün bu süre içinde yaptığımız yatırım
5 milyar, eski rakamla 5 katrilyon, bundan haberin var mı senin?
Neymiş ona öyle bilgi verilmiş, sen bilginin kaynağına inmemişsin
ki. Bu işin asıl sahibinin karşısında bu doğru olmayan sözleri
konuşuyorsun. Yalancının mumu yassıya kadar yanar. Sana yalan
konuşmak yakışır mı, sen bir hukukçusun. Güya önünde de profesör
var, nasıl bunu yapıyorsun. Şimdi tutturmuşlar bir konteynır kent
istismarıdır gidiyor. Şu anda konteynırlarda sadece 67 aile kalıyor
ve bunlar da hak sahibi olan afetzedeler değil. Bizler orada hak
sahibi olanlara yaptığımız konutlardan verirken artakalan
konutlardan da kiracı olanlara kura çekmek suretiyle verdik. Kiracı
kiracıdır, ama bir kısmına verebildik. Eğer diğer kiracılar da
almak istiyorsa onlar yine kiracı olarak bir yerlere yerleşecek
veya TOKİ olarak konutlar yapmaya devam ediyoruz, konut almak
istiyorsan TOKİ’den konut al. Sen nasıl hukukçusun, eğer
hukukçuysan hak sahibi olan orada hak sahibi olana çözüm
bulmamızdır. Kiracı olana bizim al sana da ev deme mecburiyetimiz
yok, ama onlar kiraya bulduğumuz gibi, konteynerleri oraya
getirdik. Bunların dışında devletin bütün sosyal tesislerinde
onları misafir etti, ülkemizin çok değişik yerlerinde. Şu anda
bütün konteynırlar boşaltıldı, konteynır kentler artık
kaldırılıyor, fakat bu 67 aile buraları boşaltmak istemiyor. İşte
böyle BDP, CHP, MHP zihniyetindeki istismarcılar, fotoğrafın
bütününü bir kenara bırakıyor, bu 67 aileyi istismar ediyor. Yani
biz, 23 bin 691 konut inşa ettik, onlar görülmüyor, onlar takdir
edilmiyor, şu anda, hak sahibi olmayan bu 67 aile, bütün Van’ın
manzarası gibi sunuluyor” açıklamasında bulundu.
“Bu beyefendi, Danıştay kürsüsünden yakın zamanda gösterilerde
hayatını kaybedenlerin isimlerini sayıyor, ölümler üzerinden
istismar yapmaya çalışıyor” diyerek, Yargıtay’ın açılış
yıldönümünde İstanbul’da yaşanan olaylarda hayatını kaybeden Berkin
Elvan’dan bahsedildiğini belirten Erdoğan, “Yüzünde maskesi,
sapanı, cebinde patlayıcılar, ama bakıyorsun malum medya ‘ekmek
almaya giderken.’ Her şey ortada ama yine aynı o olayların olduğu
günde kalkıp da terör örgütü Okmeydanı’nda gelip Burakcan’ı orada
şehit ederken, o Burakcan’ı bu Baro Başkanı zikretmiyor, o evinin
kapısının önünde, gelen kalabalıkların o gelişinde kurban olmuştu.
Sıkıntı burada. Çünkü Burak istismara elverişli değildi. Ama
diğerleri istismara elverişlidir. Burak için belki her yıl bir
mütevazı anma töreni yapılacaktır, ama bunlar için bu isimler
tamamen istismara açık, her yıl yapacakları kutlamalarla
kendilerine göre bunlardan oy devşireceklerini zannedecektir. Çünkü
hayatları bunun üzerinde kuruludur” dedi.
(İHA)