Her türlü kanamayı önemseyin
Abone olHayatları boyunca kadınların cinsel yaşamlarını en fazla etkileyen 3 jinekolojik sorun bulunuyor.
Hayatları boyunca kadınların cinsel yaşamlarını en
fazla etkileyen 3 jinekolojik sorun bulunuyor.
Kanama düzensizlikleri, enfeksiyonlara bağlı vajinal akıntılar,
kasık ve bel ağrıları. Her 3 sorunun da büyük bölümüne ait
tedavilerin mümkün olduğunu belirten uzmanlar, sağlıklı bir
cinsel yaşam için bu belirtilere neden olan hastalıkların
tedavisinin şart olduğunu vurguluyorlar.
Yapılan araştırmalar, kadınların yaşamları boyunca en çok kanama
düzensizlikleri, vajinal akıntılar, bel ve kasık ağrıları nedeniyle
doktora gittiğini ortaya koyuyor. Ancak günümüzde düzenli olarak
kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarına giden kadınlar, bu
sorunlardan daha erken haberdar oluyor. Cinsel yaşamlarında da bu
etkenlere bağlı sorunlar yaşanmıyor.
Acıbadem Hastanesi Bakırköy Kadın Hastalıkları ve Doğum
Uzmanı Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu, kanama
düzensizliklerinin ortaya çıkması halinde öncelikle doktora
başvurulmasının gerekli olduğunu vurguluyor. Buluğ çağına gelinceye
kadar genç kızların hiç kanaması olmadığını, ilk adetin de 12-13
yaşlarında görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu,
şunları söylüyor: "Buluğ çağından önce çocukluk döneminde kanama
olursa bunun mutlaka araştırılması gerekir. Normal şartlarda ilk
kanamayı takiben yaklaşık 2 yıl içinde adet kanamaları düzene
girer. Menopoza yaklaşıncaya kadar da bu düzen devam eder. Buluğ
çağında ya da menopoza yakın dönemlerde adet düzensizlikleri çok
sık görülür.
Bu dönemlerdeki düzensizliklerde belirgin bir anormallik görmezsek
pek fazla tedavi yapma gereği duymayız. Bizim için en önemli
kanamalar, beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz ve uzun
süreli kanamalardır ki mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektirir."
Bu kanamalar normalden fazla bir kanama şeklinde olabildiği gibi
hafif lekelenmeler tarzında da görülebiliyor. Prof.Dr. Seyisoğlu
adet dışı ortaya çıkan, beklenmedik bu kanamaların araştırılması
gerektiğinin ısrarla üzerinde duruyor.
DÜZENSİZLİKLER
Menopoz döneminden sonra "miktarına bakılmaksızın" görülen her
türlü kanamanın önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hakan
Seyisoğlu, diğer kanama düzensizlikleri arasında "sık adet
görme", "seyrek adet görme", "hiç adet görmeme", "adet ortası
kanamalar", "adet sırasında aşırı kanama ya da az kanama", "adet
süresinin uzun ya da kısa olması" gibi sorunların da yer
aldığını belirtiyor. Bunların yanı sıra, rahimde görülen ve selim
huylu olarak bilinen "myom" adı verilen urlar, hormonal etkilerin
dışında kanama düzensizliklerinin en sık sebepleri arasında kabul
ediliyor.
TANI: Myomlar, yerleşme bölgelerine göre kanama
miktarını artırırken, jinekolojik ve ultrason muayenesi sonucunda
yeri tespit ediliyor. Rahim içindeki zarın normalden fazla
gelişmesi de kanamalara yol açarken, bu zarın özellikle ileri
yaşlarda aşırı olarak gelişmesi gözlem altına alınmayı
gerektiriyor. Cinsel temastan sonra veya tuvalet sonrası
kurulanırken de kanamaların meydana gelebildiğini ifade eden Prof.
Dr. Seyisoğlu, şöyle konuşuyor:
"Kanama olsun veya olmasın düzenli aralıklarla yapılan ‘smear
taramaları’ kadın sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Eğer
yaptığımız muayene, ultrason ya da smear sonuçlarında şüpheli bir
görüntüye rastlarsak, yardımcı tanı yöntemlerini kullanırız. Bu
amaçla biyopsi yaparak patolojik tanıya gidebiliriz. Bu biyopsiler
kadın genital organlarının şüpheli bulunan herhangi bir yerinden
alınabileceği gibi, daha çok dış genital bölge, rahim ağzı ya da
endometrium adını verdiğimiz rahim iç zarından alınmaktadır."
TEDAVİSİ: Kanamanın neden kaynaklandığı ortaya
konulunca, nedene yönelik tedavi yapılıyor. Hormonal bozukluk varsa
medikal tedavi uygulanırken, rahim içinde organik bir sorun varsa
cerrahi müdahale tercih ediliyor.
VAJİNAL AKINTILAR
Kadınların cinsel sağlığını ve yaşamını olumsuz etkileyen en önemli
sorunlar arasında yer alan, daha çok da enfeksiyon kaynaklı olan
"vajinal akıntılar", "normal fizyolojik akıntılar" ve "enfeksiyona
bağlı akıntılar" olarak ikiye ayrılıyor.
Fizyolojik akıntılar hakkında bilgi veren Prof.Dr.Hakan Seyisoğlu,
bu akıntıların şu belirtilerle ortaya çıktığını söylüyor: "Kokusuz,
saydam, renksiz, adetin belirli zamanlarına göre miktarı artıp
azalan akıntılar normal akıntılar olarak nitelendiriliyor. Rahim
ağzından gelen sümüksü ve saydam renkli bu akıntılar hormonlar ile
ilgili olduğundan belirli zamanlarda artış gösteriyor. Muayenede
bulgu yoksa, normal kabul ediliyor." Enfeksiyona bağlı olarak
ortaya çıkan akıntıların belirtileri arasında renkli, kokulu,
rahatsız edici miktarda görülmesi ayırıcı tanı oluyor. Bakteri,
mantar ya da parazit kökenli olabilen bu akıntılar, genelde gri,
sarımsı gri ya da yeşil renkli olup, yanma ve kaşıntı da eşlik
edebiliyor.
TANI: Klinik muayene yoluyla akıntının
karakterinden etken hakkında bir ön fikir edinilebilse de mikroskop
altındaki özel görünümlerine göre bu enfeksiyonların
tiplendirilmesi en doğru yöntem olarak kabul ediliyor.
TEDAVİSİ: Hastalığa yol açan etken hangisi ise
tedavi ona göre yapılıyor. Bu tedaviler, ağızdan alınan ilaçlar
şeklinde sistemik ya da vajinaya uygulanan fitil veya kremler
şeklinde lokal uygulanabiliyor. Tüm bunların yanı sıra kadının
hijyen eğitimi hakkında da bilgi edinmek gerekiyor. Çünkü yanlış
hijyen uygulamak, bu tip enfeksiyonların tedaviye dirençli olmasına
ve sık sık tekrarlamasına yol açıyor. Ayrıca diyabet hastalığında
da özellikle tedavilere dirençli genital mantar enfeksiyonları sık
görülüyor. İşte bu nedenle sık tekrarlayan ya da tedavilere direnç
gösteren durumlarda hijyen eğitimi ve gizli diabet olup olmadığı
kontrol ediliyor.
Klamidya ve gonore (bel soğukluğu) enfeksiyonları,
üst genital yollarda yapışıklığa yol açıp kısırlık nedeni
olabiliyor. Aynı zamanda karın iç zarını da iltihaplandırıp "pelvik
iltihabi hastalık" adını verdiğimiz, kasık ağrısı ve kısırlık
şikayetlerine neden olan tekrarlayıcı nitelikteki hastalığın da en
önemli nedenleri arasında kabul ediliyorlar. Bu gibi durumlarda eş
ile birlikte antibiyotik tedavisi uygulanması gerekiyor.