Her taşın altından Öcalan çıkıyor

Abone ol

Leyla Zana ve arkadaşları, "Demokratik Toplum Hareketi" sürecini başlattıklarını ilan ettiler. Ancak Vatan'dan Ruşen Çakır partinin kuruluşunun öyle olmadığını iddia ediyo

DEHAP'ın yerine yeni parti kurulması emrini bizzat Öcalan verdi. Partinin lideri olarak da Hatip Dicle'yi işaret etti DEP eski Milletvekili Leyla Zana ve arkadaşları, dün düzenledikleri basın toplantısında "Demokratik Toplum Hareketi" (DTH) sürecini başlattıklarım ilan ettiler. Buna göre, halen faaliyette olan DEHAP ve ÖTP (Özgür Toplum Partisi) kendilerini feshedecek ve bu iki partide yer alanlar, yeni başka katılımlarla birlikte DTH çatısı altında toplanacaklar. Yeni partinin liderini de "halk seçecek". Ancak Zana ve arkadaşları, Kürt hareketini yakından takip edenlerin çok iyi bildiği bazı önemli gerçekleri dile getirmediler; bazılarını da olduğundan farklı göstermeye çalıştılar: 1. Öncelikle, DEHAP ve bu partinin kapatılması durumunda yerini alması planlanan ÖTP'nin yerlerine yeni bir hareket/parti sürecine başlatılması fikrinin Abdullah Öcalan'a ait olduğunun altını çizmek gerekiyor. Öcalan, 2002 Kasım genel seçimlerinin ardından bu konuda kafa yormaya başladı, son yerel seçimlerdeki başarısızlığın ardından yeni bir parti kurulmasına ilişkin kesin kararını verdi ve bu konuda çok detaylı talimatlar yolladı. Böylece ilk kez Kürt kimliği üzerine siyaset yapan bir parti Anayasa Mahkemesi değil Abdullah Öcalan tarafından feshedilmiş olacak. 2. DTH fikri, Zana ve arkadaşlarına ait olmadığı gibi, bu süreç dün başlamış da değil. Öcalan yeni parti için aylar önce bazı avukatlarını bizzat görevlendirdi. Bu kişiler de uzun bir süredir, Güneydoğu, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere değişik bölgelerde temaslarda bulunuyor, yeni partinin altyapısını kuruyorlar. 3. Dolayısıyla DTH sürecinin, Zana ve arkadaşları tarafından yürütüldüğü de doğru değil. Hatta DEP eski milletvekillerinden Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın yeni partide yer almak istemedikleri, Leyla Zana'nın da durumunun belirsiz olduğu kulislerde konuşuluyordu. Belli bir mutabakata varıldığı ve daha medyatik olan DEP'liler, hareketin sözcülüğünü üstlendikleri anlaşılıyor. 4. Öcalan'ın, partinin bundan sonraki bütün aşamalarında da avukatları aracılığıyla belirleyici olacağı muhakkak. Örneğin Öcalan önceki günkü görüşmede avukatlarına DTH'nin temel ilkelerinin neler olması gerektiğini sıraladı ve yeni partide "eşbaşkanlık" sistemine geçilmesi talimatını verdi. Yeni olabilecek mi? Zana dün, yeni hareketi tanımlarken "Siyaset eski söylem ve kavramlara rağbet etmiyor. Katılım, tartışma, demokratik uzlaşı ve diyalog kültürünün egemen olmasını istiyor. Savaş ve şiddet dilini istemiyor. Atamacı bürokratik, tepeden örgütlenen, merkeziyetçi, halka dayanmayan, toplumsal kökleriyle seçimden seçime bulaşan, popülist, dar ve dogmatik parti anlayışı ve lider sultasına pirim vermiyor" diye konuştu. Gerçekten DTH, HEP-DEP-HADEP-DEHAP geleneğinden farklı ve yeni anlayışlar geliştirebilir mi? "Kürt partisi olmama, Türkiye partisi olma" arayışları daha önceki denemelerde hep fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Acaba bu sefer başarılı olabilirler mi? Örneğin Zana ve arkadaşları gerçekten "şiddet karşıtı" olup, yine İmralı'nın talimatlarıyla yeniden silahlı/bombalı eylemlere girişen Kongra-Gel'le aralarına çok açık ve net mesafeler çekebilecekler mi? Yoksa yine "ateşkes" söylemlerinin esiri mi olacaklar? Lider sultası Peki Zana ve arkadaşları gerçekten "lider sultası"na karşı çıkabilecekler ve İmralı'nın talimatlarından bağımsız bir şekilde siyaset yapabilecekler mi? Öcalan, Avrupa'nın Zana'yı kendi yerine lider yapmak istediğinden kaygılanıyor ve onun hareket alanını kısıtlamak istiyordu. Bu nedenle Zana'ya defalarca mektup yolladığı gibi, avukatları aracılığıyla kendisini üstü kapalı tehdit etmekten de geri kalmamıştı. Zana'nın, Öcalan'ın itirazlarına rağmen Avrupa Parlamentosu'na gidip Sakharov Ödülü'nü alması ve eşi Mehdi Zana ile birlikte ülkeye dönmesi, ondan "Apo'ya alternatif" çıkarmak isteyenleri umutlandırmıştı, ama Öcalan'ın deyimiyle "Leylagiller" dünkü basın toplantısıyla İmralı'nın rotasından çıkmadıklarını göstermiş oldular. Buna karşılık Kürt hareketi içinde Öcalan'a açık tavır alanların sayısı ve etkisi artıyor. Avrupa'dan yayın yapan internet siteleri, Osman Öcalan'ın PWD'si, Mesut Barzani'ye yakın isimlerin yeni parti girişimi derken önümüzdeki günlerde, PKK/Kongra-Gel'e karşı hep eleştirel ve mesafeli olmuş Kürt aydınları Ankara'da biraraya geliyorlar. Söz konusu girişimin çağrıcılarından biri Vatan'a, "Amacımız yeni bir parti kurmak değil. Birbirimizle koordineli olmak, neler yapabileceğimize bakmak istiyoruz. En azından bazı Kürt aydınlarının 'Biz onlardan değiliz' diyebilmesi de çok önemli. Bu toplantımızın öncelikle İmralı'yı çok rahatsız edeceği kesin" diye konuştu. Öcalan: Başkan Hatip olsun Abdullah Öcalan, yeni bir parti kurulma talimatını ilk kez 21 Mayıs 2004'deki görüşmesinde verdi. Avukatları Öcalan ile 21 Mayıs ve sonraki görüşmelerini şöyle aktardılar: 21 Mayıs 2004 Öcalan: Beni onurlu temsil edeceğinize dair söz veriyor musunuz? Avukatlar: Evet söz veriyoruz. Öcalan: O zaman sorun yok. Buna uygun davranacaksınız. Demokratik Toplum Partisi'nin geliştirilmesinde (bir avukatın ismini söyleyerek) olabilir mi? Avukatlar: Olabilir. Öcalan: O zaman o kişi benim sözcüm olacak. Kitle çalışmaları ile tabandan hareket edecek. Avrupa'daki inisiyatifi de alacaksınız. Oradaki kurumları da düzenlemek lazım. 25 Ağustos 2004 Öcalan: Demokratik Toplumcu Hareket iyi gelişmelidir. Tıkanma vardı, aşılacaktır. Dışarıdan fazla müdahale olmasın. PKK da dışarıdan fazla müdahale etmesin. 20 Ekim 2004 Öcalan: Program, tüzük çalışmalarına başladınız mı? Avukatlar: Hayır. Bu tartışmaları geniş koordinasyon kurulu oluştuktan sonra başlatmanın daha doğru olacağını düşündük. Öcalan: Farklı görüşlerden çevreler, kişiler bu çalışmaya katılsın. Aydınlar olmalı, Aydınlardan kimler var? Avukatlar: İç sorunların ağırlığından dolayı Türk aydınlarına gitmedik, kuruluş sürecinde görüşmeyi planlıyoruz. Öcalan: Tamam olabilir. Kongra-Gel için önerdiğim tüzükle ilgili formülü Türkiye hukukuna uyarlayın. Eşbaşkanlık modelini doğru buluyorum. Sanırım Yeşiller'de de bir bayan bir erkek seçildi. Eşbaşkanlık için Pınar'ın (Selek) koşulları uygun olsaydı, olabilir miydi? Ona 'Türkiye'nin Behice Boran'ı olmaya hazır mısın?' dersiniz. Avukatlar: Çalıştığı alanda bazı zorlanmalar yaşadığını, bazı sorunların olduğunu belirtiyordu. Öcalan: Zorlanıyor, öyle mi? O zaman, eşbaşkanlıkta Hatiple (Dicle) birlikte Türkiyeli başka bir kadın olabilir. Bağlar Belediye Başkanı (Yurdusev Özsökmenler) olabilir. Biri Çanakkale'den diğeri Diyarbakır'dan. Güzel olur. Hatip'e selamlarımı söyleyin. Hatip bu gibi önerileri tartışsın. Ruşen ÇAKIR/Vatan

Günün Önemli Haberleri