Her şey özgürlüğü için
Abone olÖrgüt 2 bin militanı ile birlikte Osman Öcalan, Cemil Bayık gibi isimlerin yasadan faydalanmasını sağlayacak.
Washington ziyaretim sırasında da Amerika’dan ne beklediğimizi
söyledim. Şu örneği verdim: ‘Türkiye’de 100 El Kaide mensubu var
derseniz ve o zaman bizden ne beklerseniz, biz de sizden onu
bekliyoruz. Şimdi madem Irak topraklarının hâkimi durumundasınız o
zaman bizim de sizden beklentimiz odur.” Dışişleri Bakanı Abdullah
Gül PKK/KADEK’in bitirilmesi için ABD’den nasıl yardım istediğini
yukarıdaki sözleriyle anlatıyordu. Aslında bu sıradan bir yardım
talebinden çok Türkiye’nin Irak’a asker göndermesine karşılık ileri
sürülen önemli bir koz idi. Nitekim bu şart geçtiğimiz haftalarda
ABD temsilcileri ile Türk yetkililerinin bir araya geldiği
görüşmelerde de net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Öyle ki,
Ankara’daki toplantıda bölücü örgütün bitirilmesi konusunda iki
ülke ortak hareket etme kararı aldı. ABD’den Kuzey Irak’ta
varlığını sürdüren PKK / KADEK mensuplarının Topluma Kazandırma
Yasası’ndan faydalanmaya ikna edilmeleri ve örgütün üst düzey
yönetiminde bulunan 40 kişinin de kesin olarak yakalanıp Türkiye’ye
teslim edilmesi isteniyordu. Cemil Bayık, Osman Öcalan, Murat
Karayılan, Nizamettin Taş, Rıza Altun, Mustafa Karasu, Gülizar
Tural, Fehiman Hüseyin, Duran Kalkan gibi örgütün bu zamana kadar
ulaşılamayan dağdaki beyin takımı bile plana göre Türkiye’ye teslim
edilecekti. İki ülkenin ‘Süpürge Harekatı’ adını verdikleri bu
projenin nasıl işleyeceği net olarak bilinmiyor. Aslında
düşündürücü olan Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra terör
örgütünün kontrolünü tamamen ele geçiren ve zaman zaman kendi
aralarında ihtilafa düşen silahlı liderlerin yakalanmasına
Amerika’nın nasıl yardım edeceği. Uygulanmak istenilen plan terörü
bitirme adına kağıt üzerinde kesin sonuç getireceğe benziyor. İşin
ilginç tarafı ABD ve Türkiye bu işe inandığı gibi terör örgütü de
sanki yapılacakları destekler nitelikte bir tavır almış durumda.
Hemen hemen her gün dile getirilen ve detayına kadar kamuoyuna
yansıyan bu plana KADEK nasıl bakıyor? Daha doğrusu örgüt liderleri
eylem yapmaksızın, bulundukları bölgelerden ayrılmayarak bile bile
kendi sonlarını niye hazırlamak istiyorlar? Çaresizlik mi, yoksa
uygulanmaya konulan yeni bir hamlenin ilk adımları mı? Komutanların
teslim edilme kararı PKK / KADEK militanları Amerika’nın Irak’ı ele
geçirmesinden sonra Irak’ın kuzeyindeki Erbil, Süleymaniye, Kerkük
ile İran’da Urumiye kırsalında üslenmeye başladı. Terör örgütü bu
üslenmeyi Irak’a hakim güçlerin bilgisi ve kontrolü dahilinde
gerçekleştiriyordu. KADEK kısmen garantili olan bu yerleşmeden önce
de Türkiye’de başta Tunceli olmak üzere belirli noktalarda
militanlarını konuşlandırmıştı. Örgüt böylece uzun süredir Irak
sınırına yığınak yapan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin baskısından ve
tehlikesinden uzak kalmış oluyordu. Ve KADEK bu rahatlamadan sonra
yeni planlarını devreye sokmaya başladı. 1 Eylül tarihinde PKK /
KADEK Başkanlık Konseyi’nin ateşkes kelimesini telaffuz etmesi
gelecekte atılacak adımların ilk hamlesi oldu. ABD ve Türk
yetkilileri KADEK’i bitirme konusunda henüz bir araya gelmezden
önce Konsey, ‘Gerekirse teslim olunacak’ başlıklı örgüt içi bir
bildiri yayınladı. Bu bildirinin detaylarında önemli ayrıntılar
gizliydi. Buna göre başta Osman Öcalan ve Cemil Bayık olmak üzere
dağdaki komutanlar teslim olup ‘Topluma Kazandırma Yasası’ndan
yararlanma yoluna gidecekler. Liderlerle birlikte 2 bin örgüt
mensubunun aynı yasadan faydalanması gerektiği de bildiride ele
alınıyor. KADEK’e göre örgüt yöneticileri ve sözü edilen 2 bin
kişinin Türk istihbaratınca deşifre edildikleri ve planın
inandırıcılığı için mutlaka teslim olmaları gerektiği üzerinde
duruluyordu. Aksi takdirde infaz ekibinin devreye sokulacağı,
bildirideki ayrıntıların bir parçasını oluşturuyordu. Abdullah
Öcalan’ın direktifleri sonucunda alındığı belirtilen bu şaşırtıcı
karar örgütün değişik alanlarında faaliyet gösteren kollarının da
desteğini alıyordu. Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi(PÇDK) de
bildirinin kendilerine ulaşmasından bir gün sonra aynı manaya gelen
ve sözkonusu bildiriyi destekleyen şu açıklamayı yapıyordu; “Konsey
kararlarına bütün birimlerin sahip çıkması zamanıdır. Bu tehlikeli
bir durum gibi görünse de sonrası için yararlı bir tablo ortaya
çıkar. Komutanlar da teslim olacak. Ama 5 yıl sonra onlar artık
birer siyasetçi olarak karşımıza çıkacaklar. Şimdiden zaferimiz
için govend (halay) tutalım.” Bu militanlar Başkanlık Konseyi’nin
dağ ve şehir kadrosuna gönderdiği bu bildiride silahlı militanların
her zaman hazır bulundurulacağı da belirtiliyor. Bu militanlar,
sürecin ters tepmesi halinde kesin ve nokta saldırıları
düzenlenmesi için devreye sokulacak. 1993 yılında da PKK ateşkesten
söz etmiş ancak görüşmelerin yapıldığı sırada silahlı gruplarını
hazır tutmuştu. Hatta Parmaksız Zeki diye bilinen Şemdin Sakık, bu
süreçte örgütün silahlı militanlarının önemli bir kısmını Bingöl ve
Tunceli kırsalına çekerek hazır halde bekletmişti. Bu durum o
dönemde sıkışan PKK’nın rahat bir nefes almasını da sağlamıştı.
KADEK siyasallaşmayı hedefliyor İnce bir hesabın içinde görünen
örgüt ilk önce Abdullah Öcalan’ı kademeli olarak özgürlüğe
götürecek yolun bulunacağını umuyor. Daha sonrası için de şu an
İmralı’da olan Öcalan’ın siyasi kimlikle sahneye çıkması
hedefleniyor. Osman Öcalan imzasını taşıyan bir bildiride örgüt
mensuplarına ‘kısa bir zaman sonra artık silahlı çatışma olmayacak,
herkes kendi evinde bizim politikamızı destekleyecek’ şeklinde bir
müjde veriliyor. Öcalan’ın bildirisi “Herşey istediğimiz gibi
gidiyor. PKK / KADEK T.C.’de siyasi bir parti olacaktır” şeklinde
bitiyor. KADEK bütün bu umutlarını Türkiye’nin artık silahlı
mücadeleden bıkmasına ve AB’ye girmek için uyum yasalarını kabul
etme mecburiyetine bağlıyor. Bölücü örgütün, siyasallaşmaya giden
yolda dağdaki komutanlarını dahi feda etmeye hazırlandığı bu
süreçte ABD ile birlikte hareket ettiği, hatta bu ülkeden Türkiye
ile arabuluculuk yapmasını istediği çeşitli kaynaklarca
doğrulanıyor. KADEK sürecinden sonra örgütten ayrılan ve sonuna
kadar silahlı eylem taraftarı olan PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları
grubu açıklamasında KADEK’in artık ABD’nin uşağı olduğundan ve her
adımın Amerika’nın direktifleri doğrultusunda atıldığından şikayet
ediyor. Çizgi Savaşçıları, KADEK’in sürekli olarak ABD ile dirsek
teması halinde olduğunu ve ortaya aşağılayıcı bir tablonun
çıktığını yazılı organları aracılığıyla sempatizanlarına duyurmaya
çalışıyor. Örgütün ABD’yi aracı yaparak Türkiye ile anlaştığı
konusunu Suriye Kürt Aydınları Birliği de teyit ediyor. Birliğin
dış ülkelerdeki siyasi Kürtçülere gönderdiği ağustos ayı sonundaki
rutin değerlendirmede Amerika güçleri vasıtasıyla T.C. ile bir
anlaşma zemini sağlanacağı belirtiliyor; “Şartlar Amerikalı
komutanlara Osman Öcalan tarafından aktarıldı. Siyasi tanınma için
önerilecek her türlü projeye uyulacağı kararı alınmıştır. Bu konuda
taraflarımızın sakin ve sabırlı olmalarını sağlayın.” Bu bağlamda
Topluma Kazandırma Yasası’nın Washington’un isteği ile KADEK
görüşmeleri sonucunda gerçekleştirildiği de örgütün ileri sürdüğü
bir tez. Ancak ABD’nin bunu Türkiye’nin Irak’a asker göndermesine
ilişkin çıkaracağı tezkereye bağlı olarak yönlendirdiğini söylemek
mümkün. Amerika bu konuda ilk hamlenin Türkiye’den gelmesini
bekliyor. Kerkük’teki ABD kuvvetlerinin komutanı Albay William
Mayville’nin, Topluma Kazandırma Yasası kapsamında teslim olmaya
hazırlanan 700-750 kadar militanı engellediği, sonra teslim
olmaları gerektiğini söylediği belirtiliyor. Mayville Kuzey Irak’ta
Osman Öcalan ile görüşüp bu durdurma kararını veriyor. İngiltere’de
yayınlanan El Hayat gazetesine konuşan Osman Öcalan; “ABD ile iki
görüşme yaptık. Bu görüşmeler daha çok tanışma amaçlıydı” diyerek
diyaloğu doğruluyordu. İstihbarat raporlarına göre Mayville, KADEK
temsilcileriyle üç kez görüştü. İki kez Osman Öcalan’la görüşen
ABD’li komutanın bir kez de Cemil Bayık’la irtibata geçtiği
aktarılıyor. Bayık’la görüşmesinde örgütün üyelerinin acilen yer
değiştirmeleri konusunda talimat verildiği belirtiliyor.
Süleymaniye, Kerkük ve Erbil kırsallarına geçişlerin görüşmelerden
sonraki tarihlere denk gelmesi tesadüf olmasa gerek. Sonuç olarak
hem kafa karıştırıcı hem de her an karışabilecek bir plan ortaya
çıkıyor. KADEK 2 bin militanını ve deşifre olmuş liderlerini teslim
etmeyi kabul ediyor, Amerika da aynı şekilde bunların teslim olması
taahhüdünde bulunuyor. Türkiye terörü ‘ne şekilde olursa olsun’
artık bitirmek istiyor. Amerika ise yönlendirdiği militanların
teslim olmasını tezkereye karşılık bir koz olarak bekletiyor. Ve
mevcut hükümet bütün bu gelişmelerin farkında olduğu gibi biraz da
tedirgin. Kaynak : Aksiyon