Her satırı olay röportaj!

Abone ol

Koruma müdürü "Ecevit Irak için kurban edildi. AKP Bush'a garanti verdi" dedi. İşte olay yaratacak röportaj!..

ZÜBEYİR KINDIRA

İNTERNETHABER-ÖZEL

 

ANKARA-  Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit’in koruma müdürü ve DSP milletvekili Recai Birgün, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e; Ecevit’in hastalığı, hastalığının siyasi değişiklik için kullanıldığı iddiaları ve  57. Hükümetin yıkılma sürecinde Ergenekon bağlantısı olup olmadığına ilişkin bilgi verecek. Savcı Öz, her an çağırabilir. Birgün, savcıdan önce anlatacaklarını İNTERNETHABER’e açıkladı.

 

BEL SANCISI DİYE GİTTİK

ZÜBEYİR KINDIRA: Sayın Birgün, Rahmetli Ecevit neden  Başkent Hastanesi’ne gitti? Neydi şikayeti?


RECAİ BİRGÜN
: 2002 yılının  4 Mayıs tarihinde sırtında bir sancı olduğu  şikayetinde bulunmuştu. Benim koruma görevine başlamamdan önceki dönemde, Hindistan gezisi dönüşünde rahatsızlandağında götürüldüğü hastaneye götürdüm. Çünkü hastalığın takibi açısından aynı hastaneye götürmek prosedür gereğidir. O tarihte 15 gün aynı hastanede yatmıştı. Kimse bize Haberal’ın hastanesine gidilmesi telkininde bulunmadı. Başkent Hastanesinde Turgut Zileli tedavisini yapmıştı ve yeniden aynı doktora gittik.

 

TUVALET İDDİALARI


ZK
: Siz göreve geldiğinizde başka türlü hastalıkları var mıydı? O dönemde çok fazla  dedikodu çıkmıştı...


RB: Hayır kayda değer hiç bir rahatsızlığı yoktu. O iddiaları elbette biliyoruz. Çok çirkin söylentiler vardı. Biz de duyduk. Benden önceki koruma müdürü ile de görüştüm. Asla ve asla o çirkin iddialar doğru değil. Yalan kampanyasının bir  ürünüydü onlar da. Hiçbir doktor da çıkıp, yok tuvalete gidemiyordu filan diye iddiada bulunamaz. Rahmetliyi yıpratma kampanyası daha o söylentilerle başlamıştı. Bana gecenin üçünde , dördünde asılsız ihbarlar geliyordu. Başbakan hastaneye kaldırıldı ya da vefat etti, gibi... Ama hepsi yalandı. Aynı yalanlar  ortalıkta dolaşıp durdu...

 

BASININ ÖNÜNDE DİLİ NEDEN DÖNMEDİ?

[PAGE]


ENDOSKOPİ YAPILIRKEN İLAÇ VERİLMİŞ

ZK: Peki hastaneye dönelim. Neler  yaşandı orada?

RB: Tetkikler yapıldı. Akciğer, MR, Kan-idrar,  mide ve bağırsaklar için endoskobi... Yani gerekli tüm tetkikler. Bağırsak iltihabı, dendi ama  tam bir tespit  yapılamadı. Teşhis konulamayınca hastaneden çıkmak istedik. Bu arada basının büyük bir ilgisi vardı. Başbakan kapının önünde bir açıklama yapmak istedi. Biz izin vermedik. Arka kapıdan çıkmak istedik. Ama ne olduysa birden kendimizi ön kapıda ve basının önünde bulduk. Sayın Ecevit, konuşamadı. Ben çok şaşırdım. Görüntü acı vericiydi. Doktorlara sordum.  Endoskobi yaparken boğazına uyuşturucu zerk edildiğini ve bunun sonucu olarak bir süre konuşma zorluğu yaşayabileceğini, söylediler. Bunun bize önceden söylenmemesine sitem ettim.  Ama olan olmuştu, basın ve kamuoyu Ecevit’i dili dönmeyen bir başbakan olarak görmüştü, artık...

 

İLAÇLAR  KEMİKLERİNİ ZAYIFLATTI


ZK: Sonra?


RB: Tabii, eve geldik ve dinlenmeye çekildik. Ancak bir iki gün sonra aynı sancı nüksetti.  Bu arada evde düşmüş ve belini masaya çarpmış. Yine tetkik yapıldı ve kaburgasının kırık olduğu söylendi. Yapılacak bir şey olmadığını ve kendi kendine iyileşmesinin beklenmesi ve bu arada  dikkat edilmesi uyarısında bulundular. Bunun üzerine Başbakan görevinin başına döndü. Ancak 2 sün sonra ağrı nüksetti ve yine hastaneye gittik.  Omurga çökmesi teşhisi kondu.  Hastaneye yatırmak istelirer.  Ancak Rahşan Hanım da Rahmetli Ecevit de, tedaviyi evde dinlenerek tamamlamak istediler.  O sırada bir doktor, verilen ilaçlar nedeniyle kemiklerinin  kireç gibi olduğunu ve en ufak bir darbeden etkilenebileceğini söyledi. Bu uyarının da  daha önce yapılmamasına tepki gösterdik.  3 ay evde iyileşme dönemi geçirdi. 

 

BAĞ SÜRDÜ

ZK: Bu sırada hastane ile bağı kestiniz mi?


RB:
Hayır.  Hemen her gün doktorlar sabah erkenden eve geliyorlar ve  vizit yapıyorlardı. Tansiyon, nabız, nefes kontrolü, kol ve bacakların durumu... Her şeyi kontrol edip, uyarılarda bulunuyorlardı. Bu vizitlere nadiren Mehmet Haberal  da katılıyordu. 

 

AYNI OLAY 3 KEZ TEKRARLANDI, ŞÜPHELENDİK

[PAGE]

İLK ŞÜPHELER

ZK: Peki bu arada çalışmalarını nasıl sürdürüyordu ?


RB: Zaten beni komplo şüphesine düşüren gelişmeler de bu noktada ortaya çıktı. Üç önemli  toplantı yapıldı o sırada. Biri MGK toplantısı.  Tarihinde ilk kez Ecevit’in özel durumu nedeniyle 10.30’da toplandı.  Sonra bir önemli Bakanlar Kurulu toplantısı ve Cumhurbaşkanının Kıbrıs ile ilgili liderler zirvesi.  Her üç toplantıdan   bir kaç gün önce doktorlar, muayenelerini tamamlayınca, toplantıya katılma isteğine olumlu yanıt verdiler. Biz basına toplantıya katılacağımızı bildiriyorduk. Ama ‘dikkatli olun ama katılabilirsiniz’ dedikleri toplantının yapılacağı gün;  sabah muayeneyi yapıyor ve ‘asla kıpırdayamazsınız.  Yoksa felç olursunuz, ölürsünüz  diyerek, toplantıya gitmesine izin vermiyorlardı. Basın  da, ‘Ecevit yine evinden çıkamadı” diye haber yapıyordu, tabii... Bu olay üç kez tekrarlanınca şüphelendik. Aslında, doktorlar yatağı ile tuvaleti arasındaki 10 ad ımlık yolu bile yürümesini istemiyorlardı.  Sürekli yatakta kaldığını sanıyorlardı. Oysa Sayın Ecevit,  doktorlar gidince ayağa kalkıyor, geziyor, çalışıyordu. Hiçbir sorunu da görünmüyordu.

 

DOKTOR  DEĞİŞTİRDİK

ZK: Peki şüphe üzerine neler yaptınız?


GB: Benim tanıdığım Dr. Mücahit Pehlivan’dan söz ettim. Gizlice eve getirdik. İlk muayenede sorun olmadığını, görevinin başına gidebileceğini söyledi. Ancak biz resmi belge istedik. Gece 2’de bir polikilinikten seyyar röntgen cihazları getirdik. Omurga filmi çekildi. Doktor, gizli bir korge takarak görevinin başına gideceği yolunda rapor verdi.

 

İŞGÖRMEZ RAPORU VERİLECEKTİ

Tam  da bu sıralarda Başkent Hastanesi doktorları Ecevit’i hastaneye  davet ediyorlardı. Partiden üst düzey yöneticilerden bazıları, eve girip çıkabilecek kadar yakın bazı isimler; “hastaneye giderseniz iş gör emez raporu verilecek” diye bilgiler getirdiler. Bunun üzerine biz ne Hastaneye gittik ne de doktorları eve getirdik. Mücahit Pehlivan’ın  kontrolünde normal hayatına döndü ve iş başı yaptı.

 

HEPSİ ECEVİT'İ DIŞARDA BIRAKMAK İÇİN TAKTİKTİ

ZK: İyi de şu ana kadar anlattıklarınız olsa olsa doktor hatası ya da bazı doktorların daha hassas  oldukları yorumundan öteye gidemez gibi görünüyor...


GB: Hayır.  Demin söylediğim  toplantılara göndermeme adeta bir taktikdi. Bunun dışında bir formül bulunup, iş başı yapılması için tüm isteklerimize  karşı çıkılıyordu. Bence bilerek ya da bilmeyerek Sayın Ecevit’in ve  57. Hükümetin siyaseten devre dışı bırakılması operasyonuna doktorların da katkısı oldu.

 

BAHÇELİ DESTEK VERDİ AMA DİRENEMEDİ

[PAGE]



BAHÇELİ DESTEK VERDİ AMA DİRENEMEDİ

ZK: İki  ortağı bu gelişmelerde neler yaptı? Nasıl tavır sergilediler?


RB:Bu gelişmeler sonrasında yapılan bir liderler zirvesinde Mesut Yılmaz, ‘bir sağlık  raporu, heyet raporu alın bu tartışmalar sona ersin” türünden  bir öneride bulundu. Bunu sonra öğrendik. Ama o toplantıya verilen arada gerginlik belli oluyordu.  Bu tabii ki dedikoduların  son bulması için makul, iyi niyetli bir öneri olarak da yorumlanabilir. Ama  gerginlik çıkarttığı kesindi. Sayın Bahçeli sessizdi.  Ama süreç içinde en büyük desteği  veren de bence Sayın Bahçeli oldu. Bence Sayın Bahçeli operasyon yapıldığının  farkındaydı ve  direnebildiği kadar direndi. Ancak ne zaman ki, kendi partisinin de tehlikede olduğunu, DSP gibi MHP’nin de bölüneceğini anladı. O zaman  desteğini çekmek zorunda kaldı.

 

BAHÇELİ  SON  DAKİKAYA KADAR DİRENDİ


ZK: MHP de mi bölünecekti?


GB: Tabi. Bize gelen duyum şöyleydi: Devlet Bahçeli, koalisyonun yola devam kararı üç lider tarafından deklare edilmesi sonrasında gittiği Yayla’ da,   kendisine bir duyum geldi. Bir kurmayı,. “direnirsek DSP gibi bizi de bölecekler. Hük ümetten çekilmemiz ve seçime gidilmesi zorunlu. Yoksa parti büyük zarar görecek” dedi. Bize bu duyum geldi. Bahçeli bunun üzerine 3  Kasım’da seçim istediğini açıkladı.

 

KOMPLO İŞARETLERİ

ZK: Anlaşılan bir komplodan eminsiniz? Sizi bu kadar inançlı yapan unsurlar nelerdir?


GB: Bir kaç neden sayılabilir.  Birincisi; Kemal Derviş 13 gün ortadan kayboldu. Başbakan bile 13 gün Derviş’i bulamadı. Dönüşte, havaalanında ‘Türkiye’de seçim  yapılması ekonomiyi olumsuz etkilemez’ türünden bir açıklama yaptı. Seçimin lafı ilk kez orada edildi. İkincisi Cengiz Çandar, 2001 yılında “Bir gün ABD Irak’ı işgal etmek zorunda kalırsa Ecevit iktidarda kalmayacak” diye yazdı. Üçüncüsü  ise Tansu Çiller, Almanya’daki ünlü toplantıya katılıp döndükten sonra, “ABD Irak’ı işgal ederse ben  yeniden başbakan olacağım” diye açıklama yaptı. Bunlar net olarak olan bitenin ne olduğunu gösteriyor.


ECEVİTSİZ HÜKÜMETİ ABD İSTEDİ

[PAGE]

ECEVİTSİZ HÜKÜMETİ ABD İSTEDİ

ZK: Yani hastahane ya da DSP’nin bölünmesi operasyonu aslında Irak’ın işgali için zemin hazırlığı mıydı?


GB: Elbette. Bakın o günkü arşivlere, olan bitene. ABD Başkan Yardımcısı Dick Chaney geldi. Başbakanlık konutunda askeri ve istihbarattan kurmayları yanında. Başbakan Ecevit’in yanında da askeri ve Dışişleri yetkilileri vardı. Haritaları açtılar, resimler, planlar. Türkiye’nin işgale desteğini istedi. Ecevit buna  kesinlikle hayır dedi. Bırakın Türk topraklarını kullanmayı, işgale bile razı değildi. Sayın Bahçeli  de aynı görüşteydi. Daha sonra Bush ile Beyaz Saray’da yapılan görüşmede de aynı istek geldi. Kapıda Ecevit , ‘Bush Saddam’ın kellesini istiyor’ türünden açıklama yaptı. Ve   ABD’ye karşı çıktı. Bunun üzerine Ecevitsiz, Bahçelisiz bir hükümet için operasyon başlatıldı.

 

BAHÇELİ'YE RÜŞVET TEKLİF EDİLDİ


ZK: Ve bulundu!?..


GB: Önce bu yol dönendi. Parti ikiye bölündü. Kemal Derviş öncülük etti. Ama  Ecevit  direndi. Bu arada tankları İskenderun’a çıkartmışlardı zaten. Ecevit itiraz etti, hemen gemilere geri yüklediler. Ecevit’siz bir DSP oluşturamayınca Partiyi ikiye böldüler. O sırada bazı komutanların bile ‘çekil’ talepleri oldu. Hat ta Bahçeli’ye gidilip, “Hükümeti boz. Yeni görev sana verilecek. Başbakan olacaksın’ dediler. Ama Bahçeli oyuna gelmedi.  Ecevit’in çekilmesi ve  başka bir isme başbakanlık verilmesi için DSP içinden de çalıştılar.

 

ZK: Hüsamettin Özkan  gibi isimler değil mi?


GB: Başkaları da var.  Ayrıca Sayın Özkan’ın Ecevit’e bağlılığından şüphe duymadım ben hiç. Onu da oyuna getirdiler.

 

AKP BUSH'A GARANTİ VERDİ

[PAGE]


AKP BUSH’A GARANTİ VERDİ


ZK:  Peki ama  hiçbir formül tutmadı gibi...


GB: Aslında ara formüller  tutmadı ama istedikleri sonuç alındı. Ecevit’siz koalisyon formülü tutmayınca; AKP’yi iktidara getirdiler. Bakın daha AKP yeni kurulmuşken, Recep Tayyip Erdoğan ABD’de Bush tarafından kabul edildi. Yeni kurulan bir partinin genel başkanının ABD Başkanı tarafından kabul edilmesi normalde mümkün değil. Irak konusunda garanti verildiği duyumları o  tarihte sayın Ecevit’e ulaşmıştı. Bu şartlar altında seçime gidildi.  

 

ZK:  Ama 1 Mart  tezkeresi  çıkmadı ki...


GB: Onun başka nedenleri var. AKP içindeki doğu ve güneydoğu kökenli miletvekilleri başta bazı radikal isimlerin karşı çıkmasıyla ret edildi. Ama sonra diyeti ödendi. Benzer bir tezkere geçirildi. İlişkilerin yeniden  düzeltilmesi için neler yapıldığı o tarihten bu yana  ortada.

 

BAHÇELİ DAHA FAZLASINI BİLİYOR

[PAGE]

TEK SOLCU LİDERDİ

ZK: Siz bu iddialarınızı ve görüşlerinizi  Ergenekon savcısına anlatacaksınız. Ama bir çelişkili durum var gibi...


GB:  Evet bazıları bana ‘Sen nasıl solcusun?  diye eleştiride bulunuyor. Ama farketmedikleri bir nokta var. Ben 2002 ‘den bu yana, Türkiye’nin o kirli döneminin aydınlatılması gerektiğini söylüyorum.  Türkiye’nin en ulusalcı , gerçek solcu tek lideri Ecevit’e karşı, ABD’nin  desteği ve isteği ile Türkiye’deki işbirlikçileri  eliyle yapılan bu operasyonun gizli kalan çok noktası var. Ergenekon ya da başka bir soruşturma ile umarım bu karanlık  dönem  tüm  ayrıntıları ile aydınlatılır. Buradan çıkartılacak ders; Türkiye’nin bağımsızlığı için önemlidir. Ben böyle bir insana yaşatılan acılara karşı nasıl sessiz kalırım? Sezsiz kalırsam nasıl solcu ve emperyalizm karşıtı olurum?            

 

BAHÇELİ DAHA FAZLASINI BİLİYOR

ZK: Bu anlattıklarınızın somut olarak kanıtlanacağına inanıyor musunuz?


GB: Benim bildiklerimden çok, sayın Bahçeli’nin bildikleri var. Bahçeli konuşmalı. Neden 3 Kasım’da seçim istedi? Bunu anlatmalı. O dönemi anlatmalı. Sayın Mesut Yılmaz anlatmalı. O, Almanya’daki gizli toplantıya katılan Yılmaz, Recep Tayyip Erdoğan, Tansu Çiller konuşmalı. Kemal Derviş’in misyonu neydi? 13 gün nereye kayboldu? Bunlar açıklanmalı.  Ve daha da önemlisi bizim partimiz içindeki bazı milletvekilleri konuşmalı. O evde yaşananları  biz biliyoruz.  Bir gün gazete manşetine bakıp, “Rahşan! Biz bu insanlara ne yaptık? Neden bize bunu yapıyorlar? “diye sorup, koltuğa yığıldığı andaki acıyı gördüm.  O dönem kirli bir dönemdi ve açıklığa kavuşmalı. 


Günün Önemli Haberleri