Her kitap okuyan aklını oynatır mı?
Abone olKitapseverlik ile kitap manyaklığı arasındaki ince çizgi
Her ay kitaba para ayırmayan kişi kitapsever midir?
Yılda kaç kitap okumalı?
Kitap okuyan herkes aklını oynatır mı?
Ilımlı kitap manyaklığı mümkün mü?
Aynı koşullarda bir kişi kitap manyağı, bir diğeri kitapsever
olabilir mi?..
‘Yeryüzünde kitaplardan daha tuhaf bir mal yok handiyse:
Onları anlamayan insanlar tarafından basılır, ciltlenir, satılır,
okunur ve denetlenirler.
Daha da iyisi, onları anlamayan insanlar tarafından
yazılırlar.’
Georg Christoph Lichtenberg
Harika kitap Korkmayınız Mister Sherlock Holmes!’un yazarı Erol
Üyepazarcı, geçen ay star Pazar’da yayınlanan söyleşimizde
‘Bibliyofili [kitapseverlik] ile bibliyomani [kitap manyaklığı]
arasındaki ince çizgideyim’ demişti. Söyleşinin ilerleyen bir
bölümünde ise kitap manyaklığına daha yakın olduğunu ifade etmişti.
Bu kitapseverlik - kitap manyaklığı farkı bana dert oldu.
Kitapsever kim? Kitap manyağı kendisine, kitaplara ve diğer
insanlara zarar mı veriyor? Sevgi ile manyaklık arasında başka
kategoriler de var mı?..
Maalesef, size ‘Filanca zat dört başı mamur bir kitapseverdir,
falanca ise su katılmamış bir kitap manyağıdır’ diyemiyorum. Her
iki grubun alametlerini ihtiva eden bir liste de sunamayacağım.
Yine de bazı ipuçlarını sergileyebilirim belki? Birtakım
semptomlardan bahis açabilirim.
1. Sakallı Lütfü prensibi
Kadıköy’ümüzün meşhur sahafı, yazar (Sakallı) Lütfü Seymen sık sık
‘Her ay gelirinin bir kısmını kitap almak üzere ayırmayan kimse,
kitap okuru değildir’ der. Sakallı Lütfü Prensibi diyebileceğimiz
bu yargıya göre, kitapseverlerin sürekli okumaları gerekiyor. Ve
galiba her ay maaşının tamamını kitaba yatırmak, kitap manyaklığı
yoluna girmek manası taşıyor.
2. Stephen King sayısı
Korku romanları yazarı Stephen King, kendisinin iddialı bir okur
olmadığını, buna mukabil yılda 80 civarında kitap okuduğunu dile
getiriyor. King’in beyan ettiği bu sayı, zannımca, kitapseverlik
payesi taşımak için lüzumlu bir ortalamayı işaret ediyor.
3. Borges sendromu
‘Etrafımda kitaplar olmadan uyuyamam’ demiş ünlü yazar Jorge Luis
Borges. Kitaplar hakkında çok söz sarf etmiştir. Kör olmasına sebep
fazla okumasıdır, diye bilinir. Etrafta çok sayıda kitap olmadan
rahat edemeyenler, manyaklığa göz kırpıyorlar sanki.
4. Jerry saplantısı
Komplo Teorisi/Conspiracy Theory filminde, Jerry (Mel Gibson) her
fırsatta J.D. Salinger’ın Çavdar Tarlasında Çocuklar/Catcher in the
Rye kitabını satın alıyordu. Bendeniz, bir tek kitaba taalluk eden
bu obsesyonun kitap manyaklığı olarak tavsif edilebileceğini pek
sanmıyorum. Gelgelelim belli bir konudaki her kitabı edinmeye
uğraşmakta, kuşku uyandırıcı bir yön yok değil. Geçenlerde bir
beyefendi ile tanışma şerefine nail oldum. ‘Hangi dilde, ne zaman
ve kim tarafından yazılmış olursa olsun I. ve II. Dünya Savaşları
hakkındaki her kitabı satın alır’ diye tanıtıldı. Kendisini tebrik
ettim. Buna rağmen ‘Hayır canım, hepsini satın almıyorum’ dedi ve
ortak arkadaşımıza dönerek ‘O İtalyanca kitaplardaki fotoğraflar
hoşuma gitmişti’ şeklinde izahta bulundu...
5. Enis Batur denklemi
Ortalamanın çok üstünde bir hızla kitap yazıyor. Bir-iki kitabının
3 binden fazla sattığını, yanlış hatırlamıyorsam, bir basketbol
maçı izlerken, salonda 3 bin kişi bulunduğunu öğrenince, kendi
kendine ‘Vay canına demek o kitaplarımı bu kadar çok insan
okumuş?!’ diye düşündüğünü ifade etmişti. Eserlerinde sıklıkla
kitaptan, kitaplardan, kütüphaneden söz açtı. Çalışma odasında
çekilmiş fotoğraflarına bakılırsa, on binlerce kitabı var. Peki,
Enis Batur bibliyoman mı? Cevabım, hayır. Okumak, yazmak ve kitap
edinmek arasındaki ilişkiyi de göz önünde tutarak; kitap manyaklığı
konusunda, kişiden kişiye değişen bir denge olduğunu, Enis Batur
örneğinden çıkarsayabiliriz sanırım.
6. Samed Karagöz faktörü
Genç yazar-çevirmen Samed Karagöz, sahaflara ait internet
sitelerinden bazı kitapların ilk baskılarını ve imzalı nüshaları
satın alıyor. Mesela, Sezai Karakoç’un imzalı şiir kitaplarını,
Steinbeck’in bazı romanlarının orijinal ilk basımlarını edinmişti.
Yerli ve yabancı sitelerdeki fiyatları mukayese ediyor. Bazı
kıymetli kitaplara uzaktan uzağa, kısık gözlerle bakıyor. Samed
Karagöz’ün durumu, hiç kuşkusuz kitapseverlik çerçevesinden
taşmıyor. Buna mukabil, Karagöz, eşi dostu imrendirmenin hoş bir
yolunu keşfetmiş, kitaplarla olan bağına güç katmış görünüyor.
7. Ray Bradbury, Julio Cortazar’a karşı!
Ray Bradbury, Fahrenheit 451/Fahrenhayt 451 adlı meşhur romanında
kitaplar itfaiye ekiplerince yakılır. Kitap yasaktır. Julio
Cortazar ise bir hikayesinde evlerin dahi kitaplardan inşa edildiği
bir dünyadan söz eder. Kitaplarla denizler doldurulur, köprüler
kurulur vs. Kitaplar, okundukça var olur. Okunmayan kitaplar,
okunma ihtimalleri nispetinde varlık gösterir. Kitap yakmak,
hakikaten vahşetin daniskası. Mamafih, kitap sayısının fazlalığı da
tek başına bir şey ifade etmez. Alberto Manguel’in enfes kitabının
adı, galiba tam da bu nedenle A History of Reading/Okumanın
Tarihi’dir.
8. Cem Karaca kinayesi
Merhum Cem Karaca, bir şarkısında ‘Bakın şu çatlağa bir de kitap
okuyor!’ diyordu. Sanırım, toplumumuzda az biraz kitapla haşır
neşir olanların ‘kitap manyağı’ addedildiğini bu kinayeden
çıkarsayabiliriz. Kitabın tadına yabancı olduğumuzdan, kitaplarla
içli dışlı olmayı bir nevi aykırılık, anormallik olarak
algılıyoruz.
9. Selçuk Altun efekti
Yazar Selçuk Altun’un, Sel Yayıncılık tarafından neşredilen Kitap
İçin adlı eseri, kısa metinler, anekdotlar, aforizmalardan
oluşuyor. Arada istatistikler vs. de var. Kitapseverlik ile kitap
manyaklığı arasındaki çizgiye (Belki de o çizgi bir nehirdir?)
Altun’un da demir attığını düşündürüyor. Dahası, Kitap İçin, okuru
o çizgiye çekiyor. Son yıllarda okuduğum en matrak kitap. Bilgi ve
espiri dolu.
Hiç değilse 100 madde yazsam iyi olacaktı. Yuvarlak hesap. Ayaklı
Kütüphaneler’e; tehdit, şantaj ve cinayetlerle dolu kitap
manyaklığı vakalarına; evden taşan kitaplar yüzünden boşanan
çiftlere, Umberto Eco’nun konuyla ilgili görüşlerine,
elyazmalarına, çekişmeli müzayedelere, çocuk kitaplarına, halk
kütüphanelerine, Tolstoy’un kitaplığına, Sahaflar Çarşısı’na,
Abdülgaffar el- Hayatî’ye, Don Quijote’un ilk baskısına... ve daha
birçok şeye ucundan kıyısından değinseydim... O zaman kitap yazmış
olurdum.(Murat Menteş)