Her haneye 800 lira maaş!
Abone olSaadet Partisi Lideri Numan Kurtulmuş"tan ekonomi manifestosu.. Kurtulmuş iktidara gelirse neler yapacaklarını anlattı..
Türkiye’de ekonominin çökme noktasına geldiğini ifade eden
Saadet Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi’nin,
Türkiye’de vatandaşı yoksullaştıran ve açlığa mahkum eden IMF
destekli ekonomik modelini yırtıp atacağını söyledi.
Milletin kaynaklarını millete vereceklerini söyleyen Kurtulmuş,
“Bugün 12 milyon insan açtır. Ülkenin kaynakları rantiyeye
aktarılmakta, benim vatandaşım ise gittikçe yoksullaşmaktadır. Biz
bugün hükümetin asgari ücret diye verdiği azami kölelik ücretini
kabul etmiyoruz ve iktidara geldiğimizde bizim ödeyeceğimiz net
asgari ücret en az 800 lira olacaktır. Ve bu tutardan asla
vergi de alınmayacaktır. 800 liranın altında emekli maaşı da
kalmayacaktır. Saadet iktidarında her haneye 800 lira vatandaşlık
maaşı verilecektir. Köye dönenlere de 50 koyun vereceğiz”
dedi.
PROJELERİMİZ HAZIR
Yoksulluğu, bu ülkenin makus talihi olmaktan çıkaracaklarını
söyleyen Kurtulmuş, “Köyüne dönmek isteyen her vatandaşa 50 koyun
vereceğiz. Yapacağımız ağaçlandırma çalışması ile yüz bin
kişiye iş bulacağız ve 20 bin üniversite mezunu gencimize iş
bulacağız. Üniversite öğretim üyelerine aylık seyyanen 1000 lira da
destek vereceğiz” diye konuştu. AKP’nin uyguladığı ekonomi
politikalarının başarısızlığını anlatan Kurtulmuş, “Ülke bu şekilde
yoluna devam edemez. Eğer, bu şekilde devam ederse çöküş
kaçınılmazdır. Acilen tedbirler alınmalıdır” dedi. Esnafın
tezgahının dağıldığını, tarım ve hayvancılığın çöktüğünü anlatan
Kurtulmuş, Saadet Partisi’nin ekonomi projelerinin hazır olduğunu
ve Saadet iktidarıyla Türkiye’de yeni bir dönemin başlayacağını
ifade etti.
5,5 MİLYON İŞSİZ VAR
Türkiye genelinde toplam
5,5 milyonun üzerinde işsiz olduğunu söyleyen Kurtulmuş,
“Üniversite mezunu her 3 gençten biri işsiz. Ülkedeki toplam
işsizlik oranı yüzde 19. İşsizlik oranı, 2000 yılından 2009 yılına
kadar yüzde 100 artış göstermiştir. Aynı dönemde istihdam oranı da
hiçbir şekilde artmamıştır. Açık işsizlik oranı ise 2000 yılında
yüzde 6,5 iken 2009 da yüzde 13’e çıkmıştır. İstihdamın sektörel
dağılımı da aynı dönemde yüzde 6,2’den eksi 6’ya düşmüştür” dedi.
Ak Parti’nin iktidarı döneminde, gelir dağılımı adaletsizliğinin de
korkunç boyutlara ulaştığını belirten Kurtulmuş, Türkiye’nin en
zengin yüzde 5’lik kesiminin, kişisel kullanılabilir gelirden yüzde
18 pay alırken en fakir kesimin binde 8 pay aldığını söyledi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Şişli Grand
Cevahir Otel’i yoğun kar yağışına rağmen hınca hınç dolduran
coşkulu bir kalabalığa “Farklı Çözüm: Ekonomi” konulu konferans
verdi. Çok sayıda işadamı, ekonomist, yazar, gazeteci ve vatandaşın
katıldığı konferansta konuşan Kurtulmuş, Türkiye’de uygulanan
ekonomi modelinin yanlışlığına işaret ederek, “Bugün dünyada Dubai
modeli olarak bilinen bu modeli biz iktidar olduğumuzda yırtıp
atacağız” dedi.
VİZYONU OLMAYANIN HEDEFİ OLMAZ!
Saadet Partisi’nin ekonomik modelini anlatan Kurtulmuş, “Ekonomi sadece rakamlar üzerinde oynanarak ele alınacak bir konu değildir. Asıl olan modelin değiştirilmesidir. Türkiye’deki ekonomik sorunların temelinde yatan sorun zihniyet sorunudur. Bu zihniyet dünyası ile entelektüel zihniyetle hesaplaşma olmadan ayakta durmak mümkün değildir. Ekonomide ve siyasette önemli olan, modeldir. Modeli olmayanların vizyonu olmaz, vizyonu olmayanların da hedefi olmaz. Hedefi olmayanların da yapacak hiçbir şeyi olmaz. Yanlış modeller Türkiye’ye hedef olarak gösterilmiştir. 24 Ocak sonrası, Singapur model ülkeydi. Daha sonra Dubai model ülke oldu. Bu modellerin Türkiye’ye uyması imkansızdı. Dubai Modeli de iflas etmiştir” dedi.
Zihniyet sorununu, Saadet Partisi’nin insana bakışı, topluma
bakışı ve dünyaya bakışı olarak üç ana başlık altında toplayan
Kurtulmuş, “Sınırsız çıkarcılık, ahlaki değerlerden yoksunluk,
aşırı bireyselcilik ve akılcılık ile mal edinme hırsı yüzünden tüm
dünyada ve Türkiye’de gelir dağılımı son derece bozuktur. 12 milyon
insan açlık sınırının altında yaşamaktadır. Rantiye kesimi her
geçen gün zenginleşirken ve bütçenin yüzde 92’sini alırken, sosyal
politikalara yüzde 8 verilmektedir. Bu kabul edilebilir bir şey
değildir” diye konuştu.
FAİZ ÖDEMELERİNİN NEDENİ BÜTÇE AÇIĞI
Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında bütçe açığının geldiğini
söyleyen Kurtulmuş, “Bütçe açığının nedeni ise demokrasi açığıdır.
Kamunun birikim aygıtı olarak kullanılması ve mali kayıt dışılık
nedeniyle kamu kesimi açıkları kronik bir hal almaktadır. Bu
durumda; “Bütçe açığı=İç borçlanma=iç borç faiz ödeme=bütçe açığı”
kısır döngüsü ortaya çıkmaktadır. Bu model çok genel olarak “vergi
alınması gerekenlerden borç alınması” şeklinde ifade edilebilir.
2010 yılında bütçe açığı 50 Milyar TL, bütçe faiz ödemeleri ise
56,8 Milyar TL olarak öngörüldüğü için bütçe açığının tek nedeni
faiz ödemeleridir. Devletin rantiye lehine çeşitli muafiyet ve
istisnalar nedeniyle vazgeçtiği vergi geliri 14,2 Milyar TL’dir.
Devletin “ret ve iadeler” yoluyla rantiyeye geri ödediği vergi
gelirleri 18,5 Milyar TL’dır” ifadelerini kullandı.
TEZGAH DAĞILDI, SANAYİ ÇÖKTÜ
Kurtulmuş konuşmasına şöyle devam etti: “Kemal Derviş restorasyonu
sonrası sabit döviz kurundan esnek döviz kuru sistemine geçilmesi
ile birlikte finansal sistem, sıcak para girişleri ile küresel
finansal emperyalizmin insafına bırakılmıştır. “Esnek” adı altında
düşük tutulan ve Başbakan tarafından ekonomik başarı göstergesi
olarak lanse edilen düşük döviz kuru ile ülkedeki rekabetçi üretim
yapısı bozulmuştur. Düşük kur ile birlikte uygulanan yüksek faizler
sıcak para girişini artırmış, yabancı sermayeye yüksek miktarda
faiz ve kur geliri transferi sağlamıştır. Sıcak para akımları döviz
bolluğuna yol açarak döviz kuru üzerinde baskı oluşturmuş bu da
ülke ekonomisinin rekabetini olumsuz yönde etkileyerek dış ticaret
açığını artırmıştır. Sıcak para akımlarının oluşturduğu
suni refah imalat sanayi sektörünün çöküşüne ve Türkiye sanayisinin
tasfiyesine yol açmıştır” dedi.
ESNAF KEPENK KAPATTI
Kurtulmuş, “2002 yılında 5.500 bin kişi ile toplam istihdamın yüzde
25’ini oluşturan kendi hesabına çalışanlar, 2009 yılında 4.468 bin
kişiye düşerek toplam istihdam içindeki payları yüzde 20’ye
gerilemiştir. Son 7 yılda 1 milyon bakkal, manav, kasap, terzi vb.
kendi işinin sahibi olan esnaf işini kaybederek emeğinden başka
pazarlayacağı bir şeyi olmayanlar arasına katılmıştır. Tarım ve
sanayi kesiminin ekonomi içindeki payı azalmakta ve hizmet
sektörünün payı artmaktadır. Tarım sektörü 2003 yılında 7.168 bin
kişi ile istihdamın yüzde 34’ünü oluştururken, 2009 yılında
tarımsal istihdam yüzde 26 oranıyla 5.754 bin kişiye düşmüştür.
Sadece son 7 yılda tarımda çalışan 1,5 milyon insan işini
kaybetmiştir” diye konuştu.
İŞİ GÜCÜ OLANLAR İŞSİZ OLDU
Kurtulmuş, “Tarım ve küçük üreticiliğin (esnaf) tasfiyesi ile
birlikte “mülksüzleşme” olgusu derinleşmiş ve “kendi işinin
efendisi” olanlar “ücretli-yevmiyeli işçi” durumuna düşmüşlerdir.
1999 rakamlarına göre sanayinin gayri safi milli hasılaya oranı
yüzde 25 civarındadır. Bugün yüzde 16 düzeyine düşmüştür. Türkiye
sanayiden ticarete kaymakta yani ranta, hizmete kaymaktadır.
Türkiye ekonomisi, dışarıdan ara ve yatırım malı ithal edip bunları
içerde düşük emek ile ürüne dönüştürüp tekrar ihraç eden montajcı
karakterden kurtulamadığı için, ihracatın yatırım ve istihdam
artışı sağlaması mümkün olmamıştır. İhraç mallarının içindeki ithal
girdi oranı yüzde 70’dir. Dolayısıyla Türkiye’nin net ihracatı 100
milyar dolar değil, 30 milyar dolardır. KOBİ’ler ayakta
kalmak için düşük emek ve mali kayıt dışılıkla çalışmak dışında
çare bulamamıştır. Bu da uzun vadede Anadolu sermayesinin Anadolu
insanına yabancılaşmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak 24
Ocak Kararları ile uygulamaya konulan ve 30 yıldır aralıksız bir
şekilde, iki darbe sayesinde inatla sürdürülen neo-liberal yeniden
yapılanma Türkiye ekonomisinin üretim yapısını değiştirmiştir”
şeklinde konuştu.
BÖLGELER ARASI EŞİTSİZLİK ARTTI
“Türkiye’nin
özellikle Doğu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz bölgeleri ile İç
Anadolu’nun Kırıkkale-Çankırı-Niğde üçgeni, İç Ege ile Akdeniz’in
iç bölgeleri ülke kalkınmışlık düzeyinin çok gerisinde
kalmışlardır” diyen Kurtulmuş, “Bölgeler arası gelişmişlik farkının
giderilmesi kamu politikaları yerine, piyasa dinamiklerine
bırakılmış ve sonuçta gelişmişlik farkı daha da artmıştır. Örneğin
nüfusun yüzde 16’sını barındıran 21 Doğu ve Güneydoğu ilinin ulusal
gelirden aldığı pay 1980’de yüzde 8,2, 2001’de yüzde 7 iken 2009’da
yüzde 6’ya inmiştir. Ulusal gelirin yüzde 28’ine sahip olan
İstanbul’daki kişi başına milli gelir ile Doğu-Güneydoğu’daki kişi
başına milli gelir arasındaki fark 10’a 3’tür. Tarım ve
hayvancılığın tasfiyesi ve bölgedeki KİT’lerin özelleştirme
nedeniyle yok edilmesi Doğu ve Güneydoğu’nun geri kalmışlığını
yapısal hale getirmiştir. Türkiye’nin her tarafına göç veren bu iki
bölgedeki insanların önemli bir kısmı mevsimlik işçilik yapmak
zorunda kalmıştır. Bölgeye yönelik GAP yatırımları da
tamamlanamadığı için yoksulluk-işsizlik halkın kaderi haline
gelmiştir” ifadelerini kullandı.
TARIM VE HAYVANCILIK ÇÖKERTİLDİ
Kurtulmuş, “Nüfusumuzun yüzde 30’una yakını yani takriben 22 milyon
insanımız kırsal alanda yaşıyor ve tarımla iştigal ediyor. Milli
gelirden aldığı pay sadece %7,6’dır. 1999’dan beri IMF ve Dünya
Bankası’nın da etkileri ile gerek üçlü koalisyon, gerekse yedi
yıldan beri iktidarda olan AKP Hükümetleri tarım ve hayvancılığı
yok ederek, ülkemizi tarım ve hayvansal ürünler ithal eder hale
getirmişlerdir. SEK’in özelleştirilmesi ile süt alımı yapılamamış,
insanlar sütünü satamadığı için sütçülüğü bırakmış, EBK’nın
özelleştirilmesi ile hayvan yetiştiricileri besiciliği bırakmıştır.
TMO şubeleri azaltılmış. Alım merkezleri silolar kapatılmış,
buğdaya destek verilmemiş. Türkiye dışarıdan buğday ithal eder hale
gelmiştir. Birlikler (Tariş, Antbirlik, Çukobirlik, Fiskobirlik)
kasıtlı olarak zayıf bırakılmış, bunların muhatabı, ortağı olan
çiftçiler pamuğu, üzümü, inciri, fıstığı terk etmişlerdir. IMF’nin
baskısı ile Türkiye’de fındık söktürülürken, Avrupa Birliği İspanya
ve İtalya’da fındıkçılığı teşvik etmiştir. ABD ve AB ülkeleri
çiftçi başına 5-6- bin dolar subvansiyon verirken, ak parti
iktidarı 200 dolar bile vermeyerek tarımımızı yok etmiştir”
dedi.
TABAN FİYAT UYGULAMALARINA SON VERİLDİ
Taban fiyat uygulamasına son verildiğini söyleyen Kurtulmuş, “Şeker
kanunu çıkarılarak şeker pancarı ekimine kota konmuş ve şeker
fabrikaları özelleştirme kapsamına alınmıştır. Tütün kanunu
çıkarılarak tütün işleyen sigara fabrikaları satılmış üretim düşmüş
hatta dışarıdan tütün ithal edilmeye başlanmıştır. Tarım
bakanlığınca açıklanan buğday fiyatları maliyetin gerisinde kaldığı
için çiftçiler perişan olmuştur. Akaryakıtta 2002 yılından itibaren
her yıl %25’e varan artışlar olmuştur. IMF, AB ve DTÖ dayatmaları
doğrultusunda uygulanan tarım politikaları sonucu, tarımsal üretim
düşmüş, ürün ve araziler değersiz hale gelmiştir. Hayvan varlığı
gün geçtikçe azalmaktadır. Bilhassa küçükbaş havan sayılarının
süratle düşmesi bu durumu daha bariz olarak göstermektedir. Hayvan
hastalıkları kontrol altına alınamadığı için hastalıkların sebep
olduğu yıllık ekonomik kayıp süt ve et üretimimizin %25’ine eş
değerdir. TİGEM’ler son yıllarda damızlık hayvan yetiştirme yönünde
yetersiz kalmıştır” diye konuştu.
VERGİLERİ DÜZENLEYECEĞİZ
Vergiyi, vatandaşların kamusal harcamaların finansmanına yaptıkları
katkı olarak niteleyen Kurtulmuş, “Vergi konjonktürel bir devlet
sorumluluğudur. Vergi sistemi hakkaniyeti ve adaleti esas almak
zorundadır. Yüksek vergi oranları yerine vergi tabanının
genişletilmesi sağlanacaktır. Dolaylı vergiler yerine doğrudan
vergilerin uygulanmasını tercih edilecektir” şeklinde konuştu.
SAADET’İN VAATLERİ
Hane halkının yüzde 20’si uluslararası standartlara göre açlık
sınırı altında yaşayan ve underclass olarak nitelenen 3,5 milyon
haneyi kurtaracaklarını söyleyen Kurtulmuş, bu projeden
yararlanacak kişi sayısını 12 milyon 863 bin kişi olduğunu
belirtti. Kurtulmuş bunların 1 milyon 324 bininin 65 yaşını
doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesizler ile bunların bakmakla
yükümlü olduğu kişiler, 9.538.278 kişinin asgari geçim standardı
altında gelire sahip olduklarından ötürü kendilerine yeşil kart
verilenler, 2 milyon kişinin ise yeşil kartı hakkettiği halde
başvurmayan veya kendilerine çeşitli nedenlerle yeşil kart
verilmeyen yoksullardan oluştuğunu söyledi. Bütün bunların hepsine
800 milyon lira vatandaşlık maaşı vereceğiz. Şuanki asgari
ücret azami köleliktir. Bizim dönemimizde açlık sınırının üstünde
net asgari ücret uygulanacak. En az asgari ücret tutarı 800 lira
olacak ve bu net olarak vatandaşın cebinde kalacak. Bütün vergiler
kalkacak” dedi.
ÖĞRENCİLERE VE ÖĞRETİM ÜYELERİNE YARDIM
Kurtulmuş, Saadet Partisi’nin vatandaşı ekonomik sıkıntıdan
kurtaran projelerini şöyle anlattı: “Üniversite öğretim
elemanlarının maaşları çok düşük düzeydedir. 5 yıllık bir
Profesörün maaşı 3.500 TL’yi geçmemektedir. Araştırma
Görevlilerinin ise aylık ortalama 1.700 TL’dir bu adil bir durum
değildir. Döner sermayeden pay alanlar dışındaki tüm
öğretim elemanlarına seyyanen aylık 1.000 TL maaş
verilecek. Maddi durumu iyi olmayan tüm öğrencilere bedava
öğle yemeği verilecek. Yine Maddi durumu iyi olmayan ve uzak
yerlerde oturan öğrencilerin servis masraflarının kamu tarafından
karşılanacak.”