Her dört kişiden biri bu sorunu yaşıyor

Abone ol

Her dört kişiden biri bu sorunu yaşıyor; önce gizli şeker, sonra şeker hastası yapıyor.

Her dört kişiden biri bu sorunu yaşıyor; önce gizli şeker, sonra şeker hastası yapıyor. Hipoglisemi ataklarının sorumlusu da o. Kolay kilo aldırıp zor kilo verdiriyor, tansiyonu yükseltiyor, kalp damar hastası yapabiliyor, uykuyu bozuyor, belleği zorluyor, terletiyor, sinirli, öfkeli yapıyor. Çocuk obezitesi ile de ilişkili ve bazı kanserlerle bağlantısı var.

Peki, sebebi ne, nasıl önlenir?

Kilolu ve şişman kişilerin sayısında müthiş bir artış var. Rakam büyüdükçe kalp, şeker, tansiyon, gut hastalarının ve kansere yakalananların sayısı da artıyor. 'Erkek tipi göbek bağlayan' genç kız ve hanımların çoğaldığını, kilo sorununun 10-15 yaş grubunda bile patlama yaptığını da gözlemlemiş olmalısınız. Ulusal kardiyoloji dernekleri, hipertansiyon birlikleri, obezite vakıfları, kanser organizasyonları yaşam tarzımız, bilhassa beslenmemizle ilişkili olan bu artıştan endişe duyuyor. Televizyonlar, gazeteler aracılığıyla sizi bilgilendirmeye, kampanyalar, seminer ve söyleşiler düzenleyip uyarmaya çalışıyorlar.

Her yaşın ortak belası

Kilo, hipertansiyon, şeker hastalığı, kalp damar hastalıkları ve kanserlerdeki bu korkutucu artışın başka nedenleri de var ama önemli nedenlerinden biri yaşam tarzı yanlışlarımızla ilişkili bir sorun: İNSÜLİN DİRENCİ. Sorun (ya da sendrom) bir taraftan okul çağı çocuklarını ve gençlerimizi tehdit ederken diğer yandan orta ve ileri yaşlılarda ciddi sağlık sorunlarına, ölümle sonuçlanabilen problemlere yol açıyor. Bu hafta insülin direnci konusunu detaylı bir şekilde incelemeye çalışacağız. Umarız yararlanırsınız.

Direncin sebebi ne?

Yemeğinizi yedikten kısa bir süre sonra gıdalar bağırsaklarda parçalanarak şeker parçalarına dönüştürülür, emilip kana ulaşır. Kandaki şekerin kas, karaciğer, beyin ve yağ dokusunda kullanılması lazımdır. Bu dokuların şekerden enerji olarak faydalanabilmeleri için insülin hormonuna ihtiyaç var. Pankreastan salgılanan bu hormon kan şekerinin dengelenmesi ile hücre ve dokuların şekeri kullanmasında anahtar rol oynar. Karaciğerin glikoz (şeker) yapımını azaltır, kas ve yağ dokusu tarafından kandan çekilen şeker miktarını arttırır.

Ne kadar insülin o kadar yağ

Yağ dokusundan yağ asitlerinin çözülmesini azalttığı için kan şekeri ayarını etkiler. İnsülinin karaciğerde kan şekerinin glikojen olarak depolanmasını arttırdığı da biliniyor. Kısacası insülin şeker metabolizmasında anahtar bir rol oynuyor. Kanda insülin fazlalaştıkça yağlanma ve kilo alma kolaylaşıyor. İnsülin hormonunu kanda hızla yükselten şeker, beyaz ekmek beyaz pirinç pilavı beyaz undan yapılan diğer gıdalar (kurabiyeler börekler poğaçalar açmalar) gereğinden fazla yendiğinde pankreastan aşırı miktarda insülin salgılanıyor.

İnsülin artınca...

Kanda miktarı çok artan insülin hormonu kan şekerini çok hızla ve çok fazla düşürerek açlık hissine yol açıyor. Bu nedenle "şeker-un" yükü fazla gıdaları bol ve hızla tüketenler kısa bir süre sonra yeniden acıkıyor. Kanda yüksek olan insülin yükselmeye devam edecek olursa bir süre sonra sistem de arızalanıyor. Hücre duvarındaki insülin reseptörleri insüline karşı direnç göstermeye insüline yanıt vermemeye başlıyor, kan damarlarında dolaşan insülinle hücre arasında tam bir blok durumu oluşuyor, aşılamaz bir duvar meydana geliyor.

Kartopu gibi büyüyen dert

İnsülin direnci olarak tanımladığımız bu duvar, kandaki şekerin kas ve yağ hücresine girmesini önlüyor. Sonuçta kanda insülin biriktikçe duvar da kalınlaşıyor. Bu fonksiyonel duvarı aşmak için pankreas daha fazla insülin salgılamak zorunda kalınca birbirini besleyip kartopu gibi büyüyen, sonra da bir çığ haline gelip metabolizmanın canına okuyan yanlış bir sistem çalışmaya başlıyor. Zamanla pankreas bezi yoruluyor insülin cevapsızlığı insülin yetersizliğine dönüşüyor. İşte o zaman çok ciddi, endişe verici bir süreç başlıyor.

Günün Önemli Haberleri