Her an öldürülme tedirginliğiyle yaşamaktan bıktık

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

Ankara’da uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, kendisinin ölümle tehdit edildiğini ifade etti. “Her an öldürülme tedirginliğiyle yaşamaktan bıktık!" ifadelerini kullandı.

Ayşe Ateş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya, "Geleni görmüyor musunuz? Bunlar ne güvenlik güçlerinden ne de adaletten korkuyor. Hukuken gereği yapılsın" dedi.

Genç bir kadın, cinayete kurban giden eşi için her şeyi hatta ölümü göze alarak adalet arıyor.

Ayşe Ateş 1,5 yılda fiziksel olarak eridi, bunu görmemek imkânsız. Fakat cesareti ve kararlığı bir o kadar büyüdü. Bu cesur ve genç kadına meydan okuma haddini kendinde görenler için gereken yapılmalıdır. Aksi taktirde bu milletin feraset, irfan ve vicdan sahibi halkı gerekeni yapacaktır.

Ayşe Ateş “ölmekten korkuyorum” diyor.

Ölüm Ayşe Ateş’i bulmadan,

Güpegündüz işlek bir caddenin ortasında çarpraz ateşe alınmadan bu cinayetin failleri için gereken yapılmalıdır. Sinan Ateş; davasına adanmış bir akademisyen ve dava adamıyken davasına kurban edildi. En azından onun emaneti olan eşi ve kızlarını koruma erdemini göstermek bu ayıba ve utanca dahil olmaktan alıkoymalı vicdanlarımızı.

Suriyeliler Artık Gitmeliler

Tüm dünya derin bir ekonomik ve siyasi kriz yaşarken Türkiye'nin bu krizden nasibini almaması mümkün değil.

Ekonomik krizin yanında bu krizi tetikleyen;

Göç meselesi, 11 ayrı ilde yaşanan deprem ve depremin ülkeye getirdiği ekonomik yük sürecin etkisini daha ağır şekilde hissettirdiği çok açık.

Ülkemizi kuşatma teşebbüsünde bulunan küresel ateşe rağmen herhangi bir iç kargaşaya yol açmadan ilerlenmesi ve bu güçlü duruş birilerini rahatsız etti. 1980’li yıllardaki Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışmasından beslenenler hedefe Suriyelileri koydu.

Hayatın pahalılaşması, kiraların yükselmesi, hastanede yaşanan sorunlar, vergi sistemi, sanayideki ucuz iş gücü …

Tüm bu sorunların tek suçlusu Suriyeliler oldu.

Yaşanan bazı sıkıntıların sebebi göçmenler, Suriyelilerde olabilir.
Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi belli bölgelerde konaklaması sağlanabilirdi. Özellikle dünyanın göz bebeği olan İstanbul'da göçmenlere karşı önlem alınması gerekirdi.

Muhacir-Ensar ilişkisi üzerine kurulan sistemde artık ülkelerine uğurlanmalılar. Bu uğurlama için gerekli tüm insani şartlar oluşturulmalıdır.

Suriyelilerde, onlara ev sahipliği yapanlarda fırsatçı davranarak ortalığı karıştırmanın hatta birazda gezi zekalı davranarak ortalığı ateşe vermenin peşindeler. Kayseri'de yaşanan vandalizm tam da böyle bir fırsatçılığın yansıması. Kayseri'nin Melikgazi ilçesinde Suriye uyruklu bir kişi, 5 yaşındaki Suriyeli bir çocuğu taciz ettiği iddiası gerçekten vahşet. Ancak bu olaya yönelik tepkiler de bir o kadar vahşi ve tehlikeli. İnsanların aniden organize bir şekilde toplanması, arabaların, iş yerlerinin ve evlerin ateşe verilmesi de bir o kadar vahşet.

Kirli eller, kirli oyunları yine kumanda ettiler.

Toplumda yabancı düşmanlığını ve sığınmacı nefretini ateşlediler,

Masum insanların evlerini, arabalarını ateşe verenleri kışkırtanlar,

İnsanları kin ve düşmanlığa tahrik edip, nefret suçu işleyen provokatörler tıpkı o adi olayı gerçekleştirenler gibi yargı önünde

hesap vermeliler.

Çünkü suç bireyseldir, yapanı bağlar.

Bir kişinin işlediği suç tüm toplumun ceza almasını gerektirmez. Suçlu kesinlikle cezalandırılmalı, gereği ivedilikle yapılmalı. Fakat bütün Suriyeliler yaftalanmamalıdır.

Sakin Denizde Kim Olsa Kaptanlık Yapar.

İyi Parti içinde en tecrübeli ve parti içinde sözü en çok geçenlerden olan Koray Aydın da gitti... Bu gidiş belliydi, sürpriz değildi.

İyi Partiden giden gidene…

25 Ekim 2017’de kurulan İyi Parti,

MHP içindeki kopuşlarla,

CHP’ndeki daha sağ siyasetini benimseyenler,

AK Parti içinden ayrılanlarla,

Siyasette yeni bir milliyetçi, sağ parti olarak bir kadın eliyle kurulmuştu.


Siyasette kadın eli başarılı olur beklentisini Meral Akşener karşılayamadı.

Yanlış kararlar,

Yanlış adımlar,

Yanlış masa,

Yanlış yol arkadaşları,

Yanlış rota ve içi boşalan bir İYİ Parti kaçınılmaz oldu.
Müsavat Dervişoğlu, yaraları sarmaya ve hasta partiyi tedavi etmeye çalışıyor. Dervişoğlu mayınlı alanda işi hiç kolay değil.

İYİ Parti, toplumdaki sinerjiyi enerjiye dönüştürmek konusunda kısır kaldı. Süreci yönetemedi. Beklentiye cevap veremedi. Siyaset güçlü bir takım oyunudur. Ekip işidir.

İYİ Parti ekip olarak değil de sadece “ben” olarak ilerlemeye çalıştı.
Takım olmayı, ekip kurmayı başaramadı.

Takımdakiler birbirleriyle rakip oldular.

Partinin en kıymetli isimleri partiyi terk ettiler.
Parti tabanı birbirini çiğ çiğ yiyenlere güvenir mi?

Güvenmez, güvenemez, güvenmedi de…
Güvenip de oy verir mi?

Vermez.

Partilerde özellikle de milliyetçi tabanda lidere koşulsuz biat vardır.

Lider; her şartta davasını taşıyan, çekip çevirendir.
Kurucu Genel Başkan Meral Akşener, güçlü bir siyasetçi olmasına karşın güçlü bir lider olamadı. Parti tabanına, "Benim liderim hata yapmaz" cümlesini kurduramadı.

Bütün bu nedenler

İYİ Parti içinde siyasi depreme neden oldu.

Bugün ki siyasi enkaz bir sonuçtur.

İYİ Parti’nin siyasi beklentisi; AK Parti ile CHP arasında sıkışan, siyasi arayış içinde olan, MHP’nin söylemlerini sert bulan ama bir o kadar da milliyetçi olan seçmen kitlesini siyasi sarflarına çekmek ve sandıkta oylarına talip olmaktı. Bu düşünceyle kuruldu İYİ Parti.

Fakat istikrarsız politikalar,

Altılı masa,

Masayı terk ediş,

Sonra masaya geri dönüş,

14 Mayıs, 28 Mayıs ve 31 Marttaki aday tespitleri,

Milletvekili sıralaması için alınan ücretler,

İhraçlar, istifalar...

İYİ Partiyi girdabın içine çekti.

Oysaki sakin denizde kim olsa kaptanlık yapar.
Kaptanın ustalığı fırtınalı denizde belli olur.

Müsavat Dervişoğlu, siyasi anlamda net bir dil kullanırsa,

Parti içindeki yol arkadaşlarıyla kavga etmeden, 

Partiyi birleştirici ve toparlayıcı safa çekebilirse,

Kendisine inanlarla istişare ederse,

Kurucuları ve partinin temel taşlarını yeniden partiye çekebilirse,

İYİ Parti toparlanabilir.

Müsavat Dervişoğlu; Aynı çizgide ilerleyen, gençlik yıllarından beri çizgisini koruyan ve inançlı bir siyasetçi.
Umarım hedefe ülke ve partisi adına doğru kararlarla ilerler.