Her 8 kadından biri risk altında
Abone olMersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Dağ, meme kanserinin dünyada her 8 kadından birin...
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Dağ, meme kanserinin dünyada her 8
kadından birinde görülme olasılığı olduğunu ifade ederek, "Meme
kanserinde erken teşhis çok önemli. Birinci ve ikinci evrede bize
başvuran hastalarımızın yüzde 75’i ile yüzde 80’i bu hastalıktan
kurtuluyor" dedi.
Meme kanseriyle ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Doç.
Dr. Ahmet Dağ, meme kanserinin Türkiye’de gittikçe arttığını
söyledi. Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen ve en çok ölüme
neden olan kanser türü olduğunu vurgulayan Dağ, "Her 8 kadından
birinin yaşam boyunca meme kanserine yakalanma riski var. Ülkemizin
batısında bu hastalık daha sık görülüyor. Bunun birinci sebebi ilk
doğum yaşının geç olması. 25 yaşından geç ilk doğumu yapmak önemli
bir risk faktörü. Çalışma koşulları, stres, obezite, alkol
kullanımı, doğum kontrol haplarının fazla kullanılması yine risk
faktörleridir. Burada kişi için en önemli risk faktörü aslında
ailede meme kanseri öyküsü bulunması. Ama şöyle bir yanlış anlama
var. Bizim yüzde 90 hastamızda ailede öyküsü olmuyor. Yüzde 10 ile
yüzde 15 hastada aile öyküsünü görüyoruz" diye konuştu.
"ERKEN TEŞHİS KESİNLİKLE HAYAT KURTARIYOR"
Hastaların ağırlıklı olarak memede ağrısız bir kitle ile
kendilerine geldiğini belirten Dağ, "Tabi bu ağrının beraberinde
meme başında renk değişikliği, renkte koyulaşma, meme başında
kabuklanma, kanlı meme başı akıntısı, koltuk altında kitle
şikayetleri ile başvurulabiliyor. Kanser genelde ağrı yapmıyor ama
ağrı olduğunda da mutlaka nedenini araştırmak gerekiyor. Çünkü meme
kanseri diğer kanserlerden çok farklı. Erken teşhis kesinlikle
hayat kurtarıyor. Erken teşhisi nasıl yapıyoruz. Bunu tarama
mamografileri ile yapıyoruz. 40 yaşın üstünde her kadının yılda bir
kez mamografisi çekilmesi gerekiyor. Yaklaşık 3 hastadan birini
ölümden kurtarıyor. 50 yaşından sonra çekilen mamografiler ise
neredeyse 2 hastadan birini ölümden kurtarıyor. O yüzden tarama
mamografisi çok önemli. Bunun dışında kendi kendine 20 yaşından
sonra meme muayenesine başlamak gerekir. Çünkü bizim 20’li yaşlarda
birçok hastamız var. İlla ileri yaş olması gerekmiyor. Bu kanser
genç yaşta da görülebiliyor" şeklinde konuştu.
"MEME KANSERİNDE BİTKİSEL BESLENME ÖNEMLİ"
Bu kanserde korunmanın önemli olduğunun altını çizen Dağ, "Egzersiz
yapılabilir. Bitkisel beslenme önemli. Sezonunda sebze ve meyve
tüketilmeli. Beyaz et tüketilmesi öneriliyor ama ben kendi
hastalarıma pek tavuk eti önermiyorum. Organik beslenen tavuklar
olabilir ama özel ilaçla beslenen tavuklarda östrojen yüksek. Bu da
meme kanserine iyi gelmeyen bir şey" ifadelerini kullandı.
Meme kanserinin birinci ve ikinci evresinde doktora başvuran
hastaların yüzde 75’i ile yüzde 80’inın bu hastalıktan kurtulduğuna
vurgu yapan Dağ, "Bize hastalar biraz geç geliyor. Doğuda daha az
gözüküyor meme kanseri ama doğudan gelen hastalarımız daha ileri
evrede geliyor. Geç kalındığında maalesef memeyi almak gerekiyor.
Hastalarımızın da geç gelme sebebi zaten memem alınacak korkusudur.
Hastalarımız bu korkularını ertelemeli, bir sıkıntıları varsa
doktora başvurmalıdır. Çünkü her başvuranın biz memesini almıyoruz.
Biz MEÜ olarak bu konuda iddialıyız. Erken teşhis önemli ama
sonuçta ameliyatı yapacak olanlar da doktorlardır. Yani iyi bir
ekip olması gerekiyor. Bizim hastanemizin de iyi bir ekibi var.
Haftada 3 veya 4 ameliyat yapıyoruz. Aynı seansta meme yaptığımız
hastalar, memeyi koruduğumuz hastalar da oluyor" şeklinde
konuştu.
"TANININ İĞNE BİYOPSİLERİ İLE KONMASI GEREKİYOR"
Çoğu hastanın meme kanserini tahmin ederek kendilerine geldiğini
kaydeden Dağ, sözlerini şöyle tamamladı: "Gelen hastalarımıza meme
MR’ı yapıyoruz. Kitlenin özelliklerini gösteriyor. Şüpheli bir
kitle varsa biyopsi yapıyoruz. Ama burada iğne biyopsisi yapmamız
lazım. Kitlenin çıkartılması ile biyopsi önermiyoruz. Çünkü o zaman
memeyi koruma şansınız kalmıyor. Maalesef bu çok yapılıyor. Tanının
iğne biyopsileri ile konması gerekiyor. Hasta doktorundan bunu
istemesi lazım. Meme kanseri tanısı koyduysak hastayı mutlaka
ameliyat edeceğiz. Kitlenin boyutu, büyüklüğü ve yerleşimi ve de
yayılımı ile ameliyat kararı alıyoruz. Ya sadece kitleyi alıyoruz
ya da memeyle birlikte kitleyi alıyoruz. Burada önemli nokta
dereceyi belirleyen koltuk altı durumudur. Burada hasta yine
doktorundan ileri teknoloji istemeli. Biz sentinel lenf nodu
biyopsisi diye özel bir yöntem kullanıyoruz. Önce tek bir lenf
bezini çıkartıyoruz. Eğer oraya kanser sıçramadıysa hastanın koltuk
altını ellemiyoruz. Sıçradıysa koltuk altını temizliyoruz. Koltuk
altı önemli çünkü temizlediğimiz zaman hasta koltuk altını ömür
boyu korumalı."
(İHA)