Makamlarımız, unvanlarımız, yaşımız, cinsiyetimiz,
yaşadıklarımız bizi kurtarmaya yetmez. Hatta bunlar şayet çok büyük
ise bakışlar ve umulanların boyutu da büyür… Derler ki, koskoca
profesör, koskoca bakan, koskoca adam veya kadın…
Gençlikte yapılana, gençtir, yapmış işte bir cahillik diye
geçiştirme, tolore etme eğilimi vardır. Ama yaş kemale erince
beklenen de kemaldir, olgunluktur.
Yakışmayanı yapmamak lazımdır. Ama kolay değildir. İstemeden de
yapabilirsiniz. Çok iyi niyetli bir şekilde yola çıkarsınız,
bilginiz ve deneyimlerinizle aydınlatmak istersiniz. Size göre çok
anlamlı, parlak cümlelerle açıklamalarda bulunursunuz. Ancak gel
gör ki, hiç de hesaplamadığınız bir tepki ile karşılaşırsınız. Bu
kez, dönüp durursunuz o cümlelerin etrafında, öyle demek
istememiştim, şöyle bir niyetle söylemiştim… babından cümlelerle
durumu kurtarmak için.
Neslican Tay vefat etti. Zorlu bir hastalığa karşı büyük bir
mücadele vererek, pes etmemeyi öğreterek, yaşamın güzel yönlerini
göstererek, her şart altında nefes almanın ve vermenin kıymetini
idrak ile…
Kendini bilmezlerin ettiği lafları dikkate almanın anlamı ve
gereği yok. Cennet parselleyen tipler de çıkmış konuşmuş. Lafımız
bunlara değil. Bunlara ilişkin konuşmak abesle iştigal, boşa vakit
kaybı.
Bir bilim insanı konuşmuş, alanı ile ilgili olarak toplumu,
insanları ölüm karşısında daha hazırlıklı ve metanetli olmaya
çağıran cümleler kurmak istemiş ama kurduğu cümleler ile ortaya
çıkan netice ciddi bir anlatma ve anlama güçlüğü olduğunu
gösteriyor.
Ölüm hepimiz için. Kaçış yok. Kimse ölümden azade tutulmamış.
Bir gün gideceğiz. Ancak bir gün gidecek olmamız, hemen ölümü arzu
etmemiz, ölüme götürecek süreçlere teslim olmamız anlamına gelir
mi?
Elbette tedaviyi arayacağız. Elbette hayatımızı yaşadığımız
sürece sağlık, esenlik ve huzur içinde yani kaliteli bir şekilde
yaşamaya çalışacağız. İnsan olarak yapmamız gereken budur.
İnsanlara ölümü tevekkülle karşılamayı, kabulü önermek başka,
sonunda ölüm var diye mücadeleden uzak durmayı önermek başka…
Kuşkusuz ki, değerli bilim insanının sonraki açıklamaları
mücadeleden uzak durmayı veya kendisini dine vermeyi öneren bir şey
söylemediğini, sadece mukadder olan ölüme karşı insanın daha az acı
çekmesi için bir sabır ve direnç noktası yakalaması olduğunu
anlatıyor.
Bilim insanı, tıp tahsilli, eşini de kanserden kaybetmiş.
Dolayısıyla bu hastalığa yönelik olarak normal insanlardan daha
fazla bilgi sahibi. Psikiyatr olması dolayısıyla muhtemelen bu
hastalığa yakalanmış ve kendisine gelmiş başka insanlar da tanıyor,
deneyimlerini, birikimini paylaşmış…
Keşke, ikinci bir açıklamaya gerek kalmayacak şekilde ifade
etseydi meramını. Çünkü, bilim insanları arasında kalması gereken
tartışma ve konuşmalar, bilgi, birikim ve deneyim paylaşımları
herkesin okuyup yorum yapabileceği bir ortama inince ister istemez
pek çok yanlış anlamalar da ortaya çıkıyor.
Dini konular da tıpkı bilimsel konular gibi çok hassas
konulardır. Halkın dini bilgisi ile alimlerin dini bilgi seviyeleri
aynı olmadığı içindir ki, dini konularda bilginlerin toplum içinde
tartışmalarına çok makbul bir yol olarak bakılmamıştır. Havasa ait
konuların avam içinde tartışılması makul bir yol olarak
görülmemiştir.
Üstelik bir de ipe sapa gelmez birtakım adamların din adına
konuştukları, hurafeler ürettikleri dönemlerde bu yönde konuşmalar
olunca ilmin kıymetini de ortadan kaldıran bir atmosfer
doğmaktadır.
Düşünün ki, adamın birisi çıkmış Peygamberimizin saç ekimini
cehennemlik günah olarak nitelendirdiğini söylüyor. Bunu da sahih
hadis diye üzerine basa basa konuşuyor… Bu kadar büyük edepsizlik,
cehalet olur mu? Peygamber döneminde sanki böyle bir mikro cerrahi
vardı, böyle bir nakil mümkün idi de o da yapılmasının uygun
olmadığını söyledi…
Bir diğeri çıkıyor, kadınların yanlarında namahremleri olmadan
90 km’den fazla araç kullanamayacağını dile getiriyor. Kim söyledi,
neye göre belirledi bu 90 km’yi, belli değil… Ayrıca metrik ölçüm
sisteminin tarihi henüz iki yüz elli yılı yeni bulmuşken…
İnsanların dine inançlarını sarstıklarını, din adına
konuşanlardan uzaklaştırdıklarını, dinin hakikatlerine bile
soğuttuklarını göremiyorlar…
Hepimiz ifade güçlüğü çekebiliriz bu normal de, cenneti,
cehennemi, dini suiistimal kimsenin hakkı olamaz.