Hem geveze hem sırnaşık haham
Abone olErgenekon'un tutuklu sanığı gazeteci Ümit Oğuztan birlikte çalıştığı Tuncay Güney hakkında bakın neler söyledi?
''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından Ümit
Oğuztan, savunmasını yaptı. Oğuztan Tuncay Güney'in, ''geveze,
sırnaşık ve kapıdan kovulsa pencereden girmeye çalışan yapıda
biri'' olduğunu öne sürdü.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Oğuztan, 1956'da
İstanbul'da doğduğunu, 1973'ten beri de hayatını gazetecilik
yaparak kazandığını anlattı.
1997'de ''Nefes'' adında bir dergi yayınladığını söyleyen Oğuztan,
Susurluk Komisyonu ve Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonuna iki
ayrı rapor bildirip, bunları bu dergide yayımladığını kaydetti.
Oğuztan, derginin yayın hayatına 3 sayı devam ettiğini dile
getirerek, ''Çünkü üçüncü sayısında kapısına bomba
bırakıldı'' dedi.
Ümit Oğuztan, dağıtım şirketinin sözleşmeyi iptal etmesinin
ardından derginin yayın hayatının son bulduğunu anlattı.
Ali Kalkancı ile ilgili haber yaptığını da ifade eden Oğuztan,
çalıştığı şirkete gelip giden Kalkancı'nın, patronu olan iş
adamından un fabrikası satın almak istediğini söyledi.
Oğuztan, Kalkancı'nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Halk
Ekmek'e un vermek için söz konusu un fabrikasını taksitle satın
almaya çalıştığını, fakat şirket sahiplerinin satmadığını ifade
etti.
Bunlara tanık olduğu için bunun haber konusu olduğunu düşündüğünü
kaydeden Oğuztan, Türkiye'nin Ali Kalkancı'yı bu şekilde tanıdığını
anlatarak, ''Birileri bu işten zannedersem zarar
gördü'' dedi.
''MUSKA DEYİP GEÇMEYİN''
Oğuztan, Kalkancı'nın rant çarkı yarattığını ileri sürerek,
''Muska deyip geçmeyin. Türkiye'de muska en güçlü
endüstrilerden biridir'' diye konuştu.
Kalkancı sayesinde bu konuları araştırıp bilgi sahibi olmaya
çalıştığını söyleyen Oğuztan, elde ettiği bilgileri, halkın
bilgilendirilmesi için basın yayın organları vasıtasıyla kamuoyu
ile paylaştığını dile getirdi.
Oğuztan, ''Kimsenin etkisi altında kalmadım, kimsenin
piyonu olmadım, kimsenin yönlendirmesi yok. Birileri Kalkancı'yı
hiç unutmadı, çünkü zarar çok büyüktü'' şeklinde
konuştu.
KALKANCI HABERİNİN BEDELİ AĞIR OLDU
Bir süre işsiz kaldığını anlatan Oğuztan, Kalkancı'yı haber
yapmanın bedelini çok ağır ödediğini ve çalıştığı şirketten
ayrılmak zorunda kaldığını anlattı.
Oğuztan, ardından şirket sahibinin yeniden kendisini arayıp bir
dergi çıkarma teklifinde bulunduğunu belirterek, teklifi kabul
ettiğini söyledi. Oğuztan, duruşma salonunda, çıkardığı derginin
kapağında yer alan haberlerden de örnekler verdi.
TUNCAY GÜNEY HIRSLIYDI
Yeni çıkaracakları dergiye kadro oluştururken Tuncay Güney adlı
genç bir muhabiri işe aldığını söyleyen Oğuztan, Güney'e
ilişkin iş akdini de mahkemeye sundu. Oğuztan, ''Karşımda genç,
saygılı, meslekte yeni, hırslı bir gazete çalışanı gördüm ve işe
aldım'' dedi.
Güney'in daha önce başka basın kuruluşlarında da çalıştığını ifade
eden Oğuztan, adını ''Strateji'' olarak koyduğu derginin Güney'in
çalıştığı 5. yayın kuruluşu olduğunu söyledi.
CUMAYA GİDERDİ
Oğuztan, Güney hakkında, ''Terbiyeli, cuma günleri
namaza giden, boş vakitlerinde Kur'an-ı Kerim meali okuyan, benim
gibi yetim bir insan gördüm karşımda'' şeklinde
konuştu.
Derginin Ocak-Nisan 1998 tarihleri arasında haftalık olarak
yayımlandığını ve 50 bin adet basıldığını söyleyen Oğuztan, daha
sonra dergi sahibinin maddi nedenlerden ötürü yayın hayatına son
verdiğini anlattı. Oğuztan, bu derginin tüm sayılarını da mahkemeye
arz etti.
Oğuztan, dergide kapak haberi olarak yayımlanan bazı haberleri de
mahkemede göstererek bilgi verdi.
35 yıldır gazetecilik yaptığını ve kitaplar da yazdığını
söyleyen Oğuztan, ''Bunları yazan insan nasıl terörist olur?'' diye
sordu.
ŞEHİT ALBAY RIDVAN ÖZDEN'İN EŞİ
Ümit Oğuztan, ''Şehit Albay Rıdvan Özden'in eşi Tomris Özden,
'Tuncay Güney ile Ümit Oğuztan, yani Ergenekon beni
sorguladı' diyor'' şeklinde konuştu.
Bir televizyon kanalında haber programı hazırladıklarını da
belirten Oğuztan, bu sırada stüdyoya aldıkları Tomris Özden'in,
herkesin gözü önünde ve kendisi gelerek bazı iddialarda
bulunduğunu, bunların kayda alındığını, haber merkezi tarafından
incelendiğini, haber değeri taşıyan bir şey olmadığı için de
yayımlanmadığını bildirdi.
Oğuztan, Güney'in Irak'ın kuzeyine silah götürdüğü iddiasına
ilişkin de iddia makamının da bunu ciddiye aldığını, fakat Güney'in
söz konusu bölgeye gittiğinde yanında başka tecrübeli gazeteciler
de bulunduğunu ifade ederek, ''Kimse anlamıyor, bu mümkün değil.
Buna iddia makamı nasıl inanıyor?'' şeklinde konuştu.
''KAPIDAN KOVULSA PENCEREDEN GİREN YAPIDA BİRİ''
İDDİASI-
Ümit Oğuztan, Güney'in, ''geveze, sırnaşık ve kapıdan kovulsa
pencereden girmeye çalışan yapıda biri'' olduğunu öne sürdü.
Oğuztan, Güney'in kendisine Mehmet Eymür'ü tanıdığını söylediğini,
fakat görüşüp görüşmediklerine tanık olmadığını ifade ederek,
''Adı cellada çıkmış İranlı bir ajanın Türkiye'deki
faaliyetlerine ilişkin, dostluk kurup aldığı bilgileri Eymür'e
aktardığını bana söylemişti. Sanırım 'ben ne kadar önemli
birisiyim' havası yaratmak içindi'' dedi.
Güney ile yaklaşık 4,5 ay çalıştığını söyleyen Oğuztan, aradan
yıllar geçtikten sonra Güney ile yeniden karşılaştığını aktardı.
Güney'in herkesin üzerinde saygılı, terbiyeli bir intiba
uyandırdığını aktaran Oğuztan, karşılaşmalarında Güney'in
kendisine, Beyoğlu Tarlabaşı'nda bir yer satın aldığını ve büro
olarak kullandığını söylediğini de ifade etti.
Oğuztan, 3 katlı olan bu yeri gördüğünü, bu yerin Taksim'e yakın
olduğunu, her katında bir oda bulunduğunu, kitap yazmaya çalıştığı
dönemde de 1.5 ay kadar odalardan birini kullandığını aktardı.
Güney'in daha sonra, bu yeri, Matild Manukyan'ın Ergenekon örgütüne
haraç olarak verdiğini iddia ettiğini söyleyen Oğuztan, fakat
Güney'in burayı kendi parasıyla 29 Mayıs 2000'de satın aldığını
anlattı.
Odayı kullanmaya başlamasından yaklaşık 1.5 ay sonra Güney'in
yanına gelerek, ''Beni polisler gelip alacaklar, yanlış iş yaptım,
eşeklik yaptım'' dediğini aktaran Oğuztan, 5-10 dakika sonra içeri
3 sivil polisin girdiğini ve Güney'i gözaltına aldıklarını
sözlerine ekledi.
''EMNİYET BİNASINDA ADAM DOLANDIRMIŞ''
Oğuztan, Güney'le ilgili olarak, ''Sahte plaka ile emniyet
müdürlüğü binası içinde araba satıp, adam dolandırmış.
Polis diye tanıtmış kendisini, 24 yaşında. Emniyet binasında
kendisini polis diye tanıtıp böyle bir şey yapmasına inanamadım.
Ayrı tarihlerde 2 şahsı aynı şekilde dolandırmış''
dedi.
BENİ ÇIRILÇIPLAK SOYDULAR
Güney'in gözaltına alınmasından bir gün sonra emniyete gittiğini
söyleyen Oğuztan, şöyle devam etti:
''Dediler ki 'Sizi de alacağız, arabaları satmış, paradan
500 milyon da size vermiş, biliyormuşsunuz'. Benim hiçbir
şeyden haberim yok. Bizi Organize Şubesine götürdüler, ayrı
nezarethaneye koydular. Gecenin bir yarısı beni
nezarethaneden çıkardılar, çırıl çıplak soydular ve bir odaya koyup
gözümü bağladılar.''
Oğuztan, burada sorgulandığını ve işkence gördüğünü öne sürerek,
kendisine, ''Ali Kalkancı'yı niye çıkarttın? Niçin yaptın?
Fethullah Gülen'den ne istiyorsun? Veli Küçük'ü tanıyor musun? Veli
Küçük'ün silahları nerede?'' gibi sorular sorulduğunu
ileri sürdü.
Hayatında hiç silahı olmadığını anlatan Oğuztan, ''Askerde bile
silah vermediler. Kendimi vuruyordum. Beceremedim'' dedi.
9 gün sonra adliyeye sevk edildiğini ve serbest kaldığını anlatan
Oğuztan, ardından aylarca psikolojik tedavi gördüğünü ifade etti.
Oğuztan, bu konuya ilişkin mahkemenin halen devam ettiğini dile
getirdi.
OĞUZTAN'IN GÖZALTINA ALINMASI
Aradan uzun süre geçtikten sonra bir gece evinin basıldığını,
evinde 2 yaşlı akrabasıyla kaldığını aktaran Oğuztan, evinde arama
yapıldığını, ''Ergenekon terör örgütüne üye olmak'' gerekçesiyle
gözaltına alındığını, savcı tarafından ifadesinin alınmasının
ardından da serbest bırakıldığını söyledi.
Oğuztan, daha sonra avukatının eşyalarını talep için
savcıya gittiğini belirterek, ''Savcı, 'Getirin, belki onu gizli
tanık yapacağız' demiş. Bana avukatımın yanında gizli tanık olmamı
söylediler'' diye konuştu.
''BENDEN BİR YAPRAK BELGE ÇIKMAMIŞTIR''-
''İddia makamından rica ediyorum, benim önüme bir yaprak belge
koysunlar. Benden bir yaprak belge çıkmamıştır'' diyen Oğuztan,
evinde bulunduğu belirtilen disketlerin de kendisine ait olmadığını
söyledi. Oğuztan, ''Ergenekon'' içerikli sarı renkli klasörde ise
komisyona yazdığı raporun bulunduğunu ifade etti.
Evinde bulunan disketlerin ne olduğunun kendisine polis tarafından
sorulduğunu belirten Oğuztan, disket kullanmadığını, polise de
kuvvetle muhtemel ''boştur'' dediğini aktardı.
GİZLİ TANIK BASKISI
Oğuztan, ''Sonra beni çağırıyorlar, benim gezli tanık
olmam için baskı yapıyorlar. Kabul etmiyorum, sonra
tutuklanıyorum. Boş disketlerin hepsi dolu çıkıyor. Devlet
namuslu vatandaşına tuzak kurmaz, namussuza da kurmaz çünkü o bir
devlettir'' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Oğuztan'ın savunmasının
tamamlanmasının ardından emniyetteki ifadesini okudu. Oğuztan bu
sırada, söz konusu ifadenin bazı yerlerine ilişkin düzeltme
yaptı.
Gladyo örgütlenmesine ilişkin de bilgi veren ve bahsettiği
yapılanmanın, bu şekliyle Ergenekon örgütü iddiasıyla ilgisi
olmadığını savunan Oğuztan, ''gladyonun birçok ülkede daima
bürokrasinin içinde, önemli yerlerde olduğunu, yapı ve kuruluşu
itibarıyla daima iktidarda olduğunu ve hiçbir zaman muhalefette
olmadığını'' öne sürdü.
Başkan Şengün tarafından savcılıktaki ifadeleri de okunan Oğuztan,
26 Ocak 2008 tarihli ifadesinin tutanağa, tam olarak söylediği gibi
aktarılmadığını savundu.
-''KARAKOLDA DOĞRU SÖYLER MAHKEMEDE ŞAŞAR''
DURUMU-
Tuncay Güney'in her zaman koltuğunun altında birtakım dosyalarla
gezen bir adam olduğunu dile getiren Oğuztan, ''Lobi diye bir belge
gördüm. Nedir diye sordum. 'Abi, sivil toplum örgütü
kuracaklar arkadaşlar' dedi. Ben onu alıp bakmadım. Sadece elinde
gördüm, almadım. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar durumuna
düşürüyorlar'' diye konuştu.
Başkan Şengün, daha sonra Oğuztan'ın 6 Şubat 2008'de savcılıkta
verdiği ikinci ifadeyi de okudu.
Oğuztan, bunun üzerine, ilk ifadesinin ardından serbest kaldığını
anlatarak, kendisinden ele geçirilen disketlere ilişkin ''Sonra
nasıl oluyorsa içinden birtakım belgeler çıkıyor'' şeklinde
konuştu.
Başkan Şengün, ardından, Oğuztan'ın çapraz sorgusunun ve avukatının
savunmasının daha sonraki celse alınacağını belirtti.
Söz alan Oğuztan'ın avukatı da müvekkilinin ''yaratılan sanal
örgüte üye olmaktan'' dolayı 10.5 ay önce tutuklandığını ifade
ederek, ''Kendisinin bu sanal örgüt üyeleriyle irtibat içinde
olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur'' deyip, tahliye talebinde
bulundu.
-TALEPLER-
Oğuztan'ın savunmasından sonra taleplerini bildirmeleri için söz
verilen sanıklardan İsmail Yıldız, ortaokula giden bir kızına
öğretmeninin, ''Senin baban terörist. Babanı sakın suçsuz sanma''
dediğini anlattı. Başkan Şengün de ''O sakat bir insan. Bir çocuğa
böyle şey söylenir mi?'' diye tepki gösterdi. Yıldız, dava
nedeniyle kendisinin ve ailesinin sosyal yaşantısının olumsuz
etkilendiğini belirterek, tahliye talebinde bulundu.
Tutuklu sanık Oktay Yıldırım da Trabzon'da ele geçirilen el
bombalarıyla ilgili daha önce bir talebi olduğunu hatırlatarak, bu
talebi yineledi.
Bu bombalar ilk bulunduğunda Ergenekon ile bağlantısının kurulmaya
çalışılarak, bazı medya kuruluşları tarafından manşet yapıldığını
öne süren Yıldırım, daha sonra bombalarla ilgili bir polis
memurunun tutuklandığını, bunun haber dahi yapılmadığını
söyledi.
Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz, iddianamede yer alan küfür ve
hakaretlerin maddi hata olarak görülmesini ve savcıya iade edilerek
düzelttirilmesini istedi.
İddianamede, 1999 yılından sonra sivil yapılanmada yer alan
kişilerin yurt dışında toplantılar yaptığından bahsedildiğini
anlatan Kerinçsiz, adı geçen kişilerin birlikte ya da ayrı ayrı
yurt dışına ne zaman çıktıklarının ilgili birimlerden ve MİT'ten
sorulmasını talep etti.
Kerinçsiz, bu kişiler arasında yer alan Sedat Peker ve Sami
Hoştan'ın 1999 yılından sonra yurt dışına çıkış yasaklarının
bulunduğunu da sözlerine ekledi.
Tutuklu sanık Vatan Bölükbaşı, tutuklu sanıklardan Sevgi
Erenerol'a, kendisinin kiliseye gelip gelmediği yönünde soru
yöneltildiğini hatırlatarak, hayatı boyunca İstanbul'a 3 defa
geldiğini, kilisenin bulunduğu yeri bilmediğini söyledi.
Tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin, davayla ilgili yapılan
haberleri eleştirerek, ''Üniversiteye giden bir oğlum var. Hocası,
'Seni son günlerde çok sessiz görüyorum. Babana mı üzülüyorsun?
Merak etme, örgütten en fazla 4 yıl yatar, çıkar' demiş. Ben
nereden örgüt oluyorum. Kamuoyuna bu durumu anlatamıyoruz.
Mahkemenin yapılan haberler konusunda takdir yetkisini kullanmasını
istiyorum'' diye konuştu.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz,
daha önceki taleplerinde Tuncay Güney'in Türkiye'ye Aralık 2007 ile
Ocak-Şubat 2008 tarihlerinde girip girmediğinin sorulmasını
istediklerini hatırlatarak, mahkemenin geçen celseki ara kararında
sadece Ocak-Şubat 2008 tarihlerinin sorulmasına karar verdiğini,
Aralık 2007 tarihinin de buna eklenmesini istediklerini
kaydetti.
Cengiz, mahkemeye Tuncay Güney'in kullandığı sahte kimlikleri
okuyarak, bu isimler adına da giriş çıkış yapılıp yapılmadığının
sorulmasını istedi.
-ERTEKİN'İN İDDİASI-
Bunun üzerine tekrar söz alan Hayrettin Ertekin, Tuncay Güney'in
Türkiye'ye isimsiz ve pasaportsuz olarak giriş çıkış yaptığını,
bunun, geldiği hava yolu şirketinin yolcu listesinden ve VIP
girişindeki kamera kayıtlarından tespit edilebileceğini öne
sürdü.
Başkan Şengün'ün, hangi hava yolu şirketiyle geldiğini sorması
üzerine Ertekin, ''Ben onu araştırıyorum, öğreneceğim'' dedi.
Talepler konusundaki görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali
Pekgüzel, bazı sanıkların ve sanık avukatlarının soruşturmaya
ilişkin yapılan haberler konusunda eleştirilerde bulunduğunu
hatırlatarak, bu konuda bir açıklama yapmak istediğini söyledi.
Cumhuriyet Savcılığı tarafından hiçbir basın mensubuna belge ve
bilgi verilmediğini belirten Pekgüzel, bu konuda yazı işleri
personelinin ve kolluk kuvvetlerinin de uyarıldığını kaydetti.
-500'Ü AŞKIN SUÇ DUYURUSU-
Basında yer alan belgelere ilişkin olarak kolluk kuvvetleri
hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ve bu konuda Fatih
Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapıldığını belirten
Pekgüzel, ellerine bir şekilde geçmiş olsa da gizlilik kararı
uyarınca bunları yayınlamayabilecekken yayın yapmayı sürdüren basın
kuruluşları hakkındaki suç duyurularının da 500'ü geçtiğini ifade
etti.
Pekgüzel, avukat Vural Ergül ve tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz
hakkında, bu celsede savcılar hakkındaki beyanlarında hakaret
unsuru bulunduğu gerekçesiyle duruşma tutanağının, gereğinin
yapılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini
istedi.
Vural Ergül'ün avukat olarak kamu görevi yaptığını göz önünde
bulundurmadan ''bir avukat yalan söyleyebilir, ama savcı bunu
yapamaz'' şeklinde beyanda bulunduğunu belirten Pekgüzel, bunu da
mahkemenin takdirine bıraktığını kaydetti.
Pekgüzel, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamını istedi.