"Dostum" olmak güzeldir
telefonda. Sıcacık mesajlar veriliyor ahizenin öteki ucunda.
Samimiyetin hası yaşanıyor çoğu kez. Klavyenin tuşlarında
da "dostluklar" çıkıyor
karşınıza. "Üstadım" diye dökülür kelimeler, gerisini getirmeyeyim,
zira az sonra yazacaklarımdan sonra yediklerinizi dışarı
kusabilirsiniz!
Ya yüzyüze...
"Güç sarhoşluğu" yaşanmadan önce,
telefondaki hitap, klavyeden dökülen sözler ve karşılıklı söylenen
sözler arasında bir fark yoktu!
Şimdi devir değişti!
Ne dostluk var, ne de sıcak bir selam.
*
Uzaktan öylesine bir merhaba...
Aynı masada oturmamak için kaçışlar...
Daha ağır takılmak...
Yani...
Kibirin önde gideni...
*
Niye peki?
AK Parti iktidarıyla birlikte yıldızı parlayan tepe bir yöneticiye,
telefonda ayrı, yazışmalarında ayrı, yüzyüze geldiğinde ayrı
davranmasının nedenini sordum. Telefonda kahkahalar atan, yüzyüze
gelince somurtan bu arkadaş, gerçeği söylemedi:
-Aaaa hiç farkında değilim!
Hadi oradan yalancı!
Kibir seni öyle bir hale getirmiş ki, kendinden başkasını küçük
görüyorsun, horluyorsun, dışlıyorsun. Ulu orta, küçük gördüklerinle
bir arada olmak, yüzyüze gelmek, tokalaşmak istemiyorsun. Dün
adını, sanını bilmediğin şöhretlerle bir arada olmak daha cazip
geliyor çünkü.
Onların seni yücelttiğini sanıyorsun çünkü!
Sen neyin farkında değilsin biliyor musun?
Bu davranışınla daha da alçaldığının farkında
değilsin!
Hem bu dünyada, hem de Allah'ın huzurunda..