Hem ateist hem de ırkçı olunur mu?
Abone olRadikal'den Berrin Karakaş, Türkiye'deki ateist kimliklerle konuştu. Ortada ilginç bir tablo çıktı...
'Yeni Ateizm'in temsilcisi Christopher
Hitchens ve Katolik Tony Blair'in 27 Kasım'daki din ve Tanrı
tartışması, konunun özgürce konuşulup konuşulmadığı sorusunu
yeniden gündeme getirdi.
Radikal'den Berrin Karakaş, ABD ve İngiltere'deki gibi eylemlerle
kendilerini ifade edemeyen Türk ateistlerle konuşunca ortaya ilginç
bir tablo çıktı.
Şimdi söz sırası onların:
“Ateistlerin az olmasında
mahalle baskısının payı büyük”
Mete Tunçay (Siyaset Bilimi ve Tarih Profesörü)
Ateist olmak Tanrı’nın olmadığını kanıtlamayı
gerektirir ki, var olduğunu kanıtlamaktan daha kolay değildir.
Böyle konular bilinemez. Bilmek iddiasındakiler de yanılıyorlar.
Bilemezsiniz denince Müslümanlar “Tanrı’nın özelliklerini kimse
bilemez” diye bir uzlaşma yolu açıyorlar.
Türkiye’de insanların büyük çoğunluğu itibari Müslümandır. Sorunca
“Elhamdülillah” derler ama bunun gereği olarak söylenen şeyleri
yerine getirmezler. Türkiye’de benim gibi agnostik ya da sadece
dini değil Tanrı’yı da reddeden insanların sayısının çok az
olmasında mahalle baskısının büyük payı var.
“O zamanlar Allahsız Komünistler
vardı”
Dİlaver Koman (Turan Dursun sitesi yöneticilerinden)
Dilaver Koman gençlere ümit vermek adına Türkiye’de
ateist olmanın çok da “tehlikeli” olmadığını söylese de Turan
Dursun’un öldürülmesinin ardından çok vakit geçmediğini de
hatırlatıyor. Siteye mahlasla yazıyor. 78’li bir Marksist. Kendisi
de dahil olmak üzere dönemindeki pek çok ismin sadece Marksizm öyle
gerektirdiği için ateist olduklarını, çok da sorgulamadıklarını
düşünüyor. “O zamanlar Allahsız Komünistler vardı ” diye
tanımladığı 70’lerden günümüze artık gençler Tanrı ve din kavramı
üzerine daha fazla düşünüyorlar ve liberalinden ulusal solcusuna
sol da, din adamları da Tanrı fikrini eleştiriyor.
Turan Dursun sitesi de, ateizm içerikli pek çok site gibi geçmişte
sık sık hack’lenen, yabancı bir server’a geçerek hayatta kalan
sitelerden. Koman’ın söylediğne göre 10 bin üyesi var. Sitenin
atlattığı badireleri anlatırken Cyber Warriors (Siber Savaşçılar)
hacker grubunun Turan Dursun sitesini kapatmak için açtığı
yarışmadan da söz ediyor. Söz konusu grup, sitelerinin “Neler
Yaptık?” bölümünde “Misyonumuzun en büyük hedefleri arasındaki
İslam’a en büyük zarar veren sitelerden biri olan ilhanarsel.org’u
hack ederek net aleminden sildik”, “İnanç ve ahlaki değerleri
yükselten sitelere ücretsiz güvenlik desteği programı başlattık”
gibi maddelere yer veriyor. Nette bu tür misyonlar edinmiş bir grup
da Adnan Hocacılar.
“Ateist olduğunu ifade eden çok
insan yok”
Emrah Göksel (Bir sivil toplum kuruluşunda araştırmacı. Birgün
yazarı)
Türkiye’de ateist olduğunu iyi formülleştirilmiş
bilimsel ve/veya felsefi argümanlarla kamusal alanda, hele ki
örgütlü bir şekilde, ifade eden çok fazla insan yok. Seküler
tarafın en bağnazları olan ulusalcılar arasında, “dincilik,
gericilikle mücadele” misyonuyla yeni ateizmin liberal-hümanist
temsilcilerinden faydalananlar olabilir. Ama bu kanatta bile,
meselenin tartışılabileceği sağlıklı bir kamusallık tesis
edilemediği için, din-karşıtı söylem derin bir Hanefi-sevmez öfkeye
gömülü biçimde ifade buluyor. Bu öfkenin, başörtülü kadınlara karşı
ırkçı aşağılamalara varan biçimler aldığını da görüyoruz. Sünni
ortodoksinin ilâhiyatına ve pratiklerine yönelik en keskin ateist
söylem Batı’nın “yeni ateizmini” de önceleyen Turan Dursun, İlhan
Arsel gibi isimlerde bulunabilir. Bu iki yazarın külliyâtı da
Dawkins’te bulabileceğimiz türden bir uzlaşmaz, topyekun din
karşıtlığına tekabül ediyor. Ama politik niyetleri ne olursa olsun
(Dursun’u muhtemelen kontrgerillanın katlettiğini unutmayalım),
bugün ürettikleri itiraz daha ziyade güdük “dindar vs laik”
ekseninde köktenci Kemalistlerin “dinci dövme” malzemesi yapılıyor.
Daha farklı bir ateizmin, Dursun ve Arsel gibi isimlerle eleştirel
olarak da hesaplaşabileceği bir mevzi mümkün olabilirdi.
“Eşcinsel olduğunu söylemek daha
kolay”
Aydın Türk (Amerika’da yaşıyor. Ateizm.org’un editörü)
Tanrı inancı olan fakat dini yoğun olarak yaşamayan
bir Türk ailesinin üyesi olarak yetiştim. Çevremdeki çoğu kişi
inançlıydı. Kendim de liseyi bitirene kadar inançlıydım. Okumayı
severdim. Bilim, felsefe, bilimkurgu edebiyatına meraklıydım. Özgür
yetiştirilmiş bir beyin ve bu konulara olan merak birleşince zaten
dini inancı terk etme dışında bir durumun ortaya çıkması çok zor.
Dini inanç, ancak küçüklükten beri beyinlere yerleştirilir ve
sürekli empoze edilirse kök salar. Kendimi üniversite yıllarında
ateist olarak nitelendirmeye başladım. Yakın çevrem bu durumu
garipsemedi. Bu konuda diğer pek çok ateist arkadaşa göre
şanslıyım. İlginçtir, toplumda eşcinsel olduğunu söylemek bile
ateist olduğunu söylemekten daha kolay. Türkiye’de ateizm
bilinmiyor, çünkü ateistler çıkıp özgürce ateizmi anlatamıyor.
Ateizmi anlatanlar diğer kesim. Yani bizden çekinen, bizi sevmeyen,
ortadan kalkmamızı isteyen kesim. Onların sayıları çok daha fazla
olup, sesleri de çok daha yüksek çıktığından, onlar ateizmin nasıl
bilinmesini istiyorlarsa, ateizm öyle biliniyor. Yani bir
sapkınlık, ahlaksızlık, suça ya da intihara iten, satanizm, vs gibi
eğilimlerle bir arada anılacak bir dünya görüşü olarak
biliniyor.
Kendinden farklı dünya görüşüne, bakış açısına, inanca ya da dine
sahip olanlara yeterli tolerans gösterememek hangi toplumda olursa
olsun muhafazakar kesimin ortak özelliğidir. Dinler ise bu duruma
sebep olan, hatta bunu körükleyen kurumlardır. Bilim, gelişme,
demokrasi ve ileri toplum ancak hoşgörü ortamında mümkün olur.
Hoşgörü ortamı ise dinlerin isteseler de sağlamakta çok zorluk
çekecekleri ortamlardır. Çünkü dinlere göre kendi inançları
doğrudur, başka tüm fikirler yanlıştır. Diğer fikirlerin doğru
olmaları mümkün bile değildir. Pek çok dinde başka dine mensup
kişiler ve/veya inançsızlar için öldürmeye kadar varan cezalar söz
konusudur. Bunların günümüzde uygulanıp uygulanmadığı ve nerede ne
kadar uygulandığı ayrı konu. Mesele bu durumun dinlerin doğasında
olmasıdır. Dinler ilahi olma iddiasındadır ve ortada başka bir
olasılık olamaz. Dolayısıyla başka herkes haksızdır, bu uğurda da
yapılması gerekenler mubahtır. Bu hoşgörüsüzlük ortamında ne bilim
yeşerebilir, ne demokrasi, ne de huzur.
Hem ateist hem de ırkçı olunabilir mi?
Okumak için ikinci sayfaya geçiniz
“Dinsizler Beyoğlu’nda
yaşasınlar”
Ertuğrul Kürkçü (Sosyalist aktivist, yayıncı ve yazar)
Tanrı inancımın olmadığını, evrenin bir oluş ve yok
oluş süreci içerisinde ilerlediğini, bunu açıklamak için bir Tanrı
fikrine ihtiyaç olmadığını söylemekten kaçınmıyorum. Kaçınmamak da
gerekir ama bunun etrafında tepinmenin, insanları dinlerinden
kurtarmaya çalışmanın olabilecek en büyük ahmaklık olduğunu
düşünüyorum. Dinin de geçişsel bir kategori olduğunu, bir zamanlar
din diye bir şey olmadığını, bir zaman sonra da olmayacağını, onu
yaratan sebepler ortadan kalkmadan dinin ortadan kalkmayacağını
bilmeniz gerekir.
Eğitimin bilimsel niteliğinden söz ediyorsak bilimin olduğu yerde
dine, dinin olduğu yerde bilime ihtiyaç yok. Fransa’da, İspanya’da
yaşayan biri için bu mesele başka türlü. İslam dünya ile din
işlerini birbirinden ayırmıyor. O yüzden bizde biraz daha
çetrefilli.
Tanrıtanımazlık politik bir ilke değil. Bir Marksist Tanrı’ya
inananlarla birlikte yaşayabilir, aynı politik program uğruna
mücadele edebilir.. Bizim derdimiz insanları sömüren maddi
dünyayla, dinleriyle değil.
Bugünkü muhafazakârlık ikliminde tanrıtanımaz olmak zor. Açıkça
konuşanlar hor görülebilir, dışlanabilir. Osmanlı düzenine
öykünüyorlar ya, bir tarafta “Dinsizler Beyoğlu’nda yaşasınlar
işte. Orada ramazan davulu lazım değil onlara zaten” diyor, öbür
taraftaysa başını açmaya yeltenen kadınları baskı altına
alabiliyorlar. Kritik eşiğe Özal döneminde varıldı. Muhafazakârlık
ve Tanrı inancı yasayla koruma altına alındı. Herhangi bir dine
“küfretmek”, “aşağılamak” diye nesnel ölçütten yoksun bir suç ihdas
edildi. Kamusal alanda din eleştirisi fiilen yasaklanmış oldu.
“Komünistler ateistlere sahip çıkmıyor” diye düşünenler kısmen
haklı olabilirler. Sol sosyal olarak dar bir zemine gerilediği
için, bir de Ateizm tartışmasıyla edindiği sınırlı desteği
kaybetmek istemiyor.
“Irkçı ateistlerin sayısı
çok”
Barış Özkul (Çevirmen, edebiyat eleştirmeni)
İnsani sorunları teolojik referanslarla
anlamlandıramadığım vakit ateist oldum. Sosyalistim ve dünyaya
insani referanslarla yaklaşmak gibi bir derdim var. Türkiye’deki 80
sonrası yetişen jenerasyon genellikle Turan Dursun okuyarak ateist
oldu. Ben pozitivist bir kanaldan ateist olmuş değilim. Bu ülkede
Cumhuriyet’in makbul vatandaşı olduğunuz sürece sorun yok, kendi
kimliğinizle var olmaya kalktığınızda sorun çıkıyor. Ateizm kendi
başına anlamlı bir kimlik değil. Irkçı ateistlerin de sayısı çok.
Ateizm ciddi bir ideoloji içerisinde anlam kazanır, o da bana göre
sosyalizmdir.
“Denizler idam
edildiğinde…”
Nilgün Yurdalan (Feminist aktivist)
Modern Cumhuriyetçi bir ailede yetiştim. Babam
tanrıtanımazdı ama ateist demedi kendisine. 9 yaşımda, öğrenip
seçim yapabilmem için Kuran kursuna gönderdiler beni. Çok genç
yaşta sosyalist oldum. Denizler idam edildiğinde bu hayatın bana
söylediği her şeyin yalan olduğunu düşünmeye başladım. 18 yaşında
kendime dinsiz demeye başladım. Bir kadın olarak Müslümanlığın
kadınlara yükledikleri nedeniyle daha zordu dindar olmadığımı
söylemek. Hâlâ komşularıma, tanıdığım insanlara söylemekte bile
zorlanıyorum. Bir Çingene, bir Ermeni, bir eşcinsel nasıl kendini
ifade etmekte zorlanıyorsa, ben de öyle zorlanıyorum ateist
olduğumu söylemekte…
“Dinde zorlama yoktur” ilkesi
esastır
Hayrettİn Karaman (İslam hukuku profesörü)
Şer’i hukuka göre bir kimse baştan beri dinsiz, İslam
dışında bir dine bağlı, agnostik ise ona dokunulmaz. Eğer önceden
Müslüman iken dinden çıkmış, ise İslam âlimlerinin çoğunluğuna göre
bu kişi erkek ise “düşman sayılacağı ve potansiyel olarak muharip
(savaşçı) olduğu için idam edilir. Benim de dahil bulunduğum muasır
bazı İslam ilim adamlarına göre ise din değiştiren kimse, fiilen
Müslümanlarla savaş durumuna girmedikçe idam edilemez. Aksi halde
“dinde zorlama yoktur” ilkesine aykırı hareket edilmiş olur; çünkü
dine girmeye zorlama ile dinde kalmaya zorlama aynı mahiyettedir.
İslam devletinde insanlar, dinden çıkanın tekrar dine girmesi için
çaba gösteriler.