Hekimler de sonunda isyan etti
Abone olHekimler ve öğrenciler eğitim, üniversite, sağlık koşulları, özlük hakları, sağlık uygulamalarını protesto etti.
Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası, hükümetin sağlık
alanındaki uygulamalarını protesto etmek için Hacettepe ve İbni
Sina Hastaneleri önünde toplanarak, Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Morfoloji Binası'na yürüyüş düzenledi ve basın açıklaması
yaptı.
''Daha fazla işlem değil, daha fazla eğitim'', ''Niteliksiz fakültelere son'', ''Performansa dayalı değil, güvenceli gelir istiyoruz'' yazılı dövizler taşıyan hekimlerle öğrenciler, ''Hastaneler halkındır, satılamaz'', ''Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek'' ve ''AKP elini üniversiteden çek'' şeklinde sloganlar attı.
Ankara Tabip Odası adına konuşan Yönetim Kurulu Üyesi Özden Şener, yürütülen sağlık uygulamalarının ''hem halk sağlığını, hem de hekimler ve tüm sağlık çalışanlarını tehdit eder boyuta ulaştığını'' ileri sürdü.
Tıp fakültelerine, tıp eğitimine, çalışma koşullarına ve özlük haklarına ''bazı müdahaleler'' olduğunu savunan Şener, hükümetin ve ilgili diğer organların bazı faaliyetlerine itiraz ettiklerini söyledi.
''TIP FAKÜLTELERİ, 2. BASAMAK DEVLET HASTANELERİNE
DÖNÜŞTÜRÜLECEK''
Şener, Hükümet ve YÖK'ün, üniversitede performansa göre ödemeden vazgeçmesi gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Tıp fakültesinde performans; kullanılan araştırma fonlarıyla, bilimsel yayınların düzeyiyle, yetişen hekim ve uzmanların nitelikleriyle ölçülür; bakılan hasta, yapılan ameliyat sayısıyla değil.
31 Ocakta yürürlüğe girecek olan düzenlemenin, tıp fakültelerini 2. basamak devlet hastanelerine dönüştüreceğini görmek için kahin olmaya gerek yoktur. Eğitim-öğretim, araştırma faaliyetlerinin yerini daha çok hasta bakmak, ameliyat yapmak alacaktır. Özellikle araştırma görevlilerinden her gün daha çok, adeta sınırsız sayıda hasta bakmaları beklenecektir."
Standart dışı tıp fakültelerinin kapatılmasını isteyen Şener, "Ülkemizde son yıllarda tıp fakültesi açmak kolaylaştı. Bir binanız olacak, bir de tabelanız. Fakülteniz hazır. İçi boş, tamtakır, ama tıp fakültesi; var mı var!" dedi.
Türkiye'deki 20 tıp fakültesinde anatomi laboratuvarı, 37'sinde multidisipliner laboratuvar, 29'unda temel tıp bilimleri laboratuvarı, 30'unda patoloji laboratuvarı, 27'sinde mesleki beceri laboratuvarı olmadığına dikkati çeken Şener, şunları kaydetti:
"Buralardan hekim yetiştiriyorsunuz, diploma vereceksiniz, sonra bu meslektaşlarımızdan günde seksen-yüz hasta bakmalarını isteyeceksiniz. Sırf önünüze koyduğunuz 15 yıl sonra 220 bin doktor hedefini tutturabilmek için bunu yapıyorsunuz. Bir yandan niteliksiz hekimler yetiştiriyorsunuz. Öte yandan da hekim sayısını ihtiyaç üzerinde artırıp istihdam fazlası yaratarak, şu anda öğrencimiz olan müstakbel meslektaşlarımızı birbirleriyle kıyasıya rekabet eden, ucuz işçiler haline getirmeye çalışıyorsunuz.''
Tam Gün Yasası'nın bazı maddelerinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini anımsatan Şener, ''İptal edilen maddeler arasında mesai saatleri dışında başka işlerde çalışmayı yasaklayan maddeler de var. Türkiye bir hukuk devletiyse -ki biz öyle biliyoruz- bu kararın ardından ne Sağlık Bakanı ne de başka bir güç hekimlerin ikinci bir işte çalışmasını engelleyebilir'' dedi.
''PROFESÖR İMALATINA SON VERİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ''
Şener, ''yıllarca üniversite hastanelerinin alacaklarını silip, onları finansal zorluğa itenler, şimdi 'iyi yönetemiyorsunuz, size borç verelim, biz yönetelim' şeklinde teklifte bulundu'' diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bir kere mali kontrolü ele aldıktan sonra, 'şu kadroya şunu yerleştirelim, buraya bunu... gibi istekler başlar, engel olamazsınız. Liyakate dayalı olmayan böyle bir kadrolaşma faaliyeti tıp fakültelerini çökertir! Biz üniversitelerin de tıp fakültelerinin de finansal bağımsızlıklarının korunmasını bilimsel bağımsızlığın korunmasından farklı görmüyoruz.
Profesör imalatına son verilmesini talep ediyoruz. Yeni kurulmuş üniversitelerde profesör kadroları ilan ediliyor. Büyük şehirlerdeki devlet hastanelerinde görevli bazı doçent unvanlı meslektaşlarımız bu uzak şehirlerdeki profesör kadrolarına atanıyor. Hemen ardından, zaten çalışmakta oldukları devlet hastanesine geçici görev çıkartılıyor. Ayda bir ya da iki kez üniversitenize uğramanız yeterli sayılıyor. İki yıl sonra, kalıcı bir profesör unvanınız oluyor. Fakültede ders vermeden profesör olunur mu? Türkiye'de olunuyor. Sizlerse, yıllarca emek verdiğiniz üniversitenizde YÖK kadro versin diye bekliyorsunuz. Odamız, YÖK'e ve Sağlık Bakanlığına bu uygulamayla kaç kişinin ve kimlerin profesör olduğunu resmen sordu. Sorumuzu burada yineliyor ve yanıtı merakla bekliyoruz. Mesleğimize saygımız gereği, YÖK'ü ve Sağlık Bakanlığını bu uygulamadan vazgeçmeye çağırıyoruz.
İki yıl kadar önce doğuda yeni kurulan üniversitelerde ihtiyaç var diyerek tıp fakültesi öğretim üyelerine rotasyon çıkartmaya kalkıştınız, yargıdan döndü. Şimdi o üniversitelerde geçici değil, asli görevli olan öğretim üyelerinin büyük şehirlerdeki devlet hastanelerine geçici görevle yollanmasını nasıl karşılıyorsunuz? O üniversitelerde ihtiyaç yoksa bu atamalar neden? İhtiyaç varsa, geçici görev neden? Anayasal bir kuruluş olan YÖK'ten, bu konuma ve onun gerektirdiği sorumluluğa uygun dikkati ve özeni bekliyoruz. Lütfen bu tuhaflığa son veriniz.''
SES Genel Başkanı Bedriye Yorgun, TTB Genel Sekreteri Feride Aksu Tanık ile çeşitli üniversitelerin öğretim üyeleri de sağlıktaki uygulamalara ilişkin eleştirilerde bulundu.