Hedefteki danışman konuştu
Abone olTürkiye başı açık erkeklerle yan yana namaz kılan Beyza Zapsu'yu konuşuyor. Bu kişi Başbakan Erdoğan'ın danışmanın eşi. Ve Cüneyd Zapsu Ertuğrul Özkök'e konuştu.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, başı acık namaz
kılan Beyza Zapsu'nun eşi Cüneyd Zapsu ile konuştu. Özkök, yazının
sonunda protesto müslümanlığın doğuşuna işaret etti.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyet.com.tr
-SUBAŞI Camii’nde cuma namazı kılan kadınlı erkekli grubun
fotoğrafını görünce Başbakan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu’yu
aradım.
Zapsu’nun eşi Beyza Zapsu ile üç yıl kadar önce Büyükdere’deki
evlerinde tanışmıştım.
Modern, dünyaya açık bir insandı.
Cüneyd Zapsu bu fotoğraftan dolayı üzgündü.
Eşinin cuma namazına gittiğini o da bu fotoğraftan öğrenmiş. Şunu
söyledi:
"Kadın-erkek karışık namaz kılınmasına bir itirazım yok. Ama benim
bildiğim hanımların namaz sırasında başları açık olarak ibadet
etmelerinin doğru olmadığıdır. Kendisi ile görüşeceğim. Eşimin
başörtüsü ile de ibadet ettiğine şahidim. Onun senelerdir namaz
ibadetini eksiksiz yerine getirmesi beni sadece sevindirir."
Zapsu devamla "Gidip Başbakan’a bilgi vereceğim. Bundan dolayı
AKP’ye zarar gelmesini istemem. O nedenle gerekeni yaparım"
dedi.
* * *
Aramızda çok ilginç bir konuşma geçti.
Ben, "Bu fotoğraf AKP’ye niye zarar versin. Eşin kötü bir şey mi
yapmış? Tam aksine modern Batılı bir kadın ve camide cuma namazına
gitmiş" dedim.
O meseleye farklı bir açıdan bakıyordu.
"Türban karşıtları bunu partiye karşı kullanabilir" diyordu.
Ben, "Anlamadım, nasıl kullanırlar" deyince de şu yorumu yaptı:
"Üniversitelerde türbana karşı olanlar, şimdi ’Bakın siz türbanlı
kızların üniversiteye girerken türbanlarını çıkarmasına karşı
çıkıyorsunuz. Ama eşleriniz camiye bile başı açık girebiliyor.
Demek ki üniversiteye girerken de türban çıkarılabilirmiş’
diyebilirler."
Ben ise tam aksi bir yorum yaptım:
"Siz de şunu söyleyebilirsiniz: ’Sizler, bizim eşlerimizin,
kızlarımızın başını zorla örttürdüğümüzü, kendi özgür iradeleri ile
örtünmediklerini söylüyordunuz. Bakın bizim eşlerimizin bir kısmı
özgür iradesi ile başını örtüyor, bir kısmı ise yine özgür iradesi
ile örtmüyor, hatta camiye bile böyle gidiyor.’"
* * *
Peki Başbakan bu fotoğrafa ne tepki gösterebilir?
Erdoğan akıllı bir insandır. Ben samimi olarak, böyle bir şeye
tepki göstereceğini sanmıyordum.
AKP içinden hiç tepki gelmez mi? Hiç şüphesiz AKP’nin bir
kanadından tepki gelecektir.
Ama o çevreler, Beyza Zapsu’nun bırakın camide saf tutmasına,
dışarda başını örtmemesine bile tepki gösteren kişilerdir.
Dolayısıyla onların tepkisini önemsememek gerekir.
Ayrıca onlara cevap vermek de çok kolay.
"Hani eşlerimiz özgür iradeleri ile hareket ediyorlardı" der
geçersiniz.
Ayrıca, Ulaştırma Bakanı’nın eşinin yol kenarı lokantasında çekilen
fotoğrafını hatırlatır, "Bu kadınlardan hangisi gerçek özgür
iradesi ile davranıyor" der ve tartışmayı kapatırsınız.
* * *
Bu haberin Hürriyet’te yayınlanacağını öğrendikten sonra Cüneyd
Zapsu’nun Başbakan Erdoğan’a durumu anlattığını öğrendim.
Erdoğan beklediğim tepkiyi vermiş:
"Bunun için canını üzme..."
Ancak Beyza Zapsu bu fotoğrafın yayınlanmasına çok üzülmüş.
Bence üzülmesi için hiçbir sebep yok.
Bu fotoğraf, kadınların dinle ilişkilerinde ikinci önemli
tartışmayı başlatıyor.
Birincisi İzmir’de bir camide kadınların cenaze namazına erkeklerle
aynı safta katılmalarıydı.
O fotoğraftan sonra Türkiye’nin birçok yerinde kadınlar cenaze
namazlarına katılmaya başladılar.
Bana göre, Beyza Zapsu ve arkadaşlarının Subaşı Camii’nde çekilen
fotoğrafları, ikinci büyük tartışmayı tetikleyecek.
Kadınların giderek camide kendilerine yer istemesi, ister istemez,
namazın uygulanma biçimlerini de tartışmaya açacaktır.
İki-üç yıl kadar önce Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Afrika
kökenli Amerikalı Müslümanların camilerinde, kiliselerdeki rahle
sistemini uyguladıklarını görmüştüm.
Ben uzmanı değilim.
Ama şu sorunun cevabı mutlaka aranacaktır.
Namaz ille de klasik secde biçimi ile mi kılınabilir?
Yoksa kadınla erkeği daha kolay yan yana getirecek biçimleri mümkün
müdür?
* * *
Fatih Altaylı dünkü yazısında, bu olayın İslam’ın Türkiye’de,
Hıristiyanlık’taki "Protestan ahlakının" doğuşuna benzer bir
hareketi başlattığını yazıyordu.
"Müslümanlığın Protestanlaşması" kavramını üç hafta önce Paris’te
"Avrupa İstikrar Girişi" adlı bir kuruluş tarafından hazırlanan
raporda görmüştüm.
Bu kavramı, İslam’da bir reformun başlaması anlamında
kullanıyorlardı.
Sanıyorum, bu gelişmenin ilk cesur işaretlerine tanık oluyoruz.