Hedef TSK mı yoksa hükümet mi?
Abone olDün ortaya çıkan askeri savcılık iddianamesi, Çiçek'le ilgili sivil mahkemede görülen davayı farklı bir boyuta taşıdı.
Dün ortaya çıkan askeri savcılık iddianamesi, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” ve Dursun Çiçek’le ilgili sivil mahkemede görülen davayı farklı bir boyuta taşıdı.
Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın iddianamesi “ıslak imza” ve plan konusunda sivil iddianameyi desteklerken, Dursun Çiçek’i farklı gerekçelerle suçladı.
İMZA DOĞRU
Genelkurmay Askeri Savcılığı, sivil savcılık gibi eylem planının Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı tespitini yapıyor, yani imzayı doğruluyor, Çiçek’in Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihracını istiyordu.
Ancak askeri savcılığın iddianamesine göre Albay Çiçek, YAŞ’ta terfi edemeyince bu planı hazırlayarak Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin komuta kademesine yönelik güven hissini yok etmeyi hedeflemişti yani hedef TSK’ydı.
Oysa Ergenekon savcılarının “ıslak imza” iddianamesinde Çiçek “Ergenekon’un talimatıyla kaos yaratıp darbeye zemin hazırlama planı yapmakla” suçlanıyor, yani hedef olarak hükümet gösteriliyordu.
KENDİSİ SERVİS ETTİ
Ayrıca askeri savcılığın iddianamesine göre İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesini basına sızdıran bizzat Dursun Çiçek’ti. Buna karşın Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, bu ayın başında “planın gazeteye polis tarafından servis edildiği açık” demişti.
Peki biz askeri savcılığın iddianamesini nasıl okumalıyız? Hukuken hangi iddianameyi dikkate almalıyız? İki iddianame karşılaştırıldığında aslında bize ne söyleniyor?
Hukukçular ve davayı yakından takip edenler konuyu yorumladı;
AHMET GÖKCEN (Ceza Hukukçusu)
“Ağır olan ceza infaz edilir”
Kalabalık bir yerde silahla birisine ateş ettiğin zaman hem o kişiyi yaralamış ve öldürmüş olursun hem de kamunun güvenliğini bozacak şekilde gürültü yapmış olursun. Hangisinden dava açacaksın? İkisinden de açman lâzım. İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve Dursun Çiçek örneğinde de ikisi de var. Bunun bir askeri yargı kararı var bir de sivil yargının baktığı dava var. Burada hangisinden çok ceza alırsa, infaz edilirken o uygulanır. Yani davaların ikisi de devam eder. Diyelim birinden üç yıl, birinden müebbet aldı, daha ağır olan ceza infaz edilir. Ceza Kanunu’nun Fikrî İçtima başlıklı 44. maddesinde var bu. “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”
YAĞIZ ALİ DAĞLI (Türk Ceza Hukuku Derneği Başkanı)
“Askeri savcının iddianamesi geçerli”
Dursun Çiçek halen askerlik yaptığına göre, askeri savcılığın iddianamesi dikkate alınmalı. Süreç o şekilde gitmeli. Ama bana sorarsanız askeri iddianameyi de, sivil iddianameyi de kaale almayın derim. Çünkü Kafes, İrtica ile Mücadele Eylem Planı vb. hangi iddianameyi okursam şaşkınlık içinde kalıyorum. Olmayacak suçlamalar var. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nda da Dursun Çiçek’in imzasının dışında bunları yaptığına ve yapacağına dair hiçbir delil yok. Bu sadece askerler hakkında olmuyor tabii. Hakimlerin ve savcıların zamanı bile yok bu iddianameleri okumaya. Bu iddianamenin de içeriğini tam bilmiyorum ama Çiçek halen askerlik yaptığı için, bana göre hukuken askeri savcının iddianamesi geçerli.
ALİ FAHİR KAYACAN (Askeri Yargıtay Onursal Üyesi)
“İki iddianameye de eşit mesafede durmak lâzım”
Askeri veya sivil, ikisi de iddianamedir. Yani iddiadır. İddia hukuk olarak ne derece değerliyse ikisine de aynı mesafedeyiz. Ben hakim olarak hiçbir iddianameyi doğru kabul etmem. Deliller yeterli mi, ona bakarım. Bütün bunlar da yargılama sonunda ortaya çıkacak. Bizde, özellikle de medyada iddianamelere çok önem atfediliyor. Her iddianame doğru olsaydı cezaevlerinde yer kalmazdı. Yargılama süreçlerini beklemek lâzım. Öbürü öyle dedi bu böyle dedi, diye bakmamak lazım. Çünkü dosya içeriğini, delilleri bilmiyoruz.
ALPER GÖRMÜŞ (Gazeteci)
“Böylece sivil savcının iddianamesi güçlenmiş oldu”
Askeri savcılığın mütalaasını inandırıcı bulmadım. Dursun Çiçek’in TSK’yı zor duruma düşürmek, kişisel intikam almak için böyle bir şey yapması pek akla yatkın değil. İkincisi, bunun bu amaçla yapıldığına dair bir gerekçe öne sürülüyor mu? Hangi deliller öne sürülüyor, bunları bilmeden yorum yapmak da mümkün değil. Ama şöyle kritik ve önemli bir nokta var. Dursun Çiçek’in İstanbul’daki son duruşmada “aslında ben bunu yazsaydım, şöyle yazardım, şekil şartları şöyle olmalıydı” diye kendisi söylemişti. Oysa zaten sivil iddianamede “Çiçek, Genelkurmay’ın talimatıyla böyle bir rapor yazmıştır” diye bir iddia yok. Onun “Ben olsam böyle yazardım” demesi için İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın Genelkurmay’ın emriyle yapılmış olması gerekirdi. İddianamede, “bir cunta var ve Çiçek de o cuntanın faaliyeti çerçevesinde bunu yaptı” deniyor. Şimdi askeri savcının iddianamesiyle işler iyice karıştı. Bana çok inandırıcı gelmedi. Tam metni elimizde değil, bunu bilmemiz lazım. Ama artık imzanın gerçek olduğu kanıtlanmış oluyor ve bu, İstanbul’daki sivil davanın iddianamesini güçlendiriyor. Yani askeri savcının iddianamesi sivil iddianameyi güçlendiriyor. Böyle bir sonuç doğurdu. (Habertürk)