HDP'liler Kobani'de akıl tutulması yaşıyor
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışmanı ve Star gazetesi yazarı Taha Özhan, Kobani gerilimini yazdı.
Yazar Taha Özhan, Kobani üzerinden hükümete ağır
ithamlarda bulunan Kürt siyasi hareketini akıl tutulması içinde
olmakla eleştirdi.
Kobani'de yaşananların faturasını Ankara'ya kesen HDP ve PKK'ya tepki gösteren Özhan, bugünkü yazısında provokatif siyaset tarzının krizi derinleştireceği uyarısında bulunuyor. İşte o yazı:
AKIL TUTULMASI AŞİKAR HALE GELDİ
Suriye’deki krizin Kobane’nin kapısına dayanmasıyla birlikte, son bir kaç yıldır yaşanan akıl tutulması, aşikar hale gelmiş oldu. Suriye isyanını, başından beri, küresel sol komploculuk ile liberal naiflik arasına sıkışmış bir şekilde okuyan kesimler, Kobane üzerinden aynı ciddiyetsizliğe kaldıkları yerden devam ediyorlar.
ERGEN SİYASET DÜZEYLERİYLE BİR TİYATRODAN
İBARET
Kobane’ye yönelik tehdidi duyar duymaz akla ziyan bir pozisyonu bir
kaç hafta içerisinde inşa etmekten geri kalmadılar. Bu işte mahir
olanların büyük bir kısmı için yaşananlar, ergen siyaset
düzeyleriyle, bir tiyatrodan ibaret. Sinematografik enstantaneler
oluşturmak üzere ‘taş atma’ pozu verenlerden, savaşa karşı olduğu
için Türkiye’deki tezkereye hayır derken, “Ortadoğu’nun JİTEM’i”
ilan ettikleri IŞİD’le savaşılsın diye soluğu Washington’da
alanlar... Kobane’nin kaderini Çözüm Süreci’ne, Çözüm Süreci’nin
kaderini ise çok daha alakasız birçok farklı başlığa başlayanlar...
Bu absürt korelasyon örnekleri uzayıp gidiyor. Bundan bir sıkıntı
duymadıklarını da, hicap etmediklerini de görmek mümkün. Zira
yaşanan tam bir akıl tutulması hali.
HAZİN BİR DURUM
Suriye’den Türkiye’ye canını kurtarmak için gelen ilk Kürt göçü
dalgasının sebebi olan PYD üzerinden bırakın sadece Suriye’yi;
Türkiye’yi, Ortadoğu’yu anlama çabasına şahitlik ediyoruz. Oldukça
hazin bir durumla karşı karşıyayız. Bundan on yıl önce ‘gün
gelecek, Suriye’nin en mağdur ve mazlum kesimi olan Kürtlerin
içerisinden bir grup, Baas rejimini ortadan kaldırmak üzere patlak
veren isyanın karşısında, Esed rejiminin yanında yer alacak’
denseydi; herhalde kimse ciddiye almazdı. Tıpkı, yine bundan on yıl
önce, ‘beş altı yıl sonra partilerin kapatılmamasını anayasal
garanti altına almak üzere anayasa değişikliği yapılacak ve Kürt
siyasi hareketi boykot edecek’ denseydi verilecek tepki gibi. Bütün
bunlar yaşandı ve tamamı siyasal kırılmalara yol açtı. Bugün
neticeleri açıkça hissedilmese de, orta vadede, bu çarpık
tercihlerin maliyetleri çok daha ağır bir şekilde ortaya çıkmak
durumunda.
YÜZLEŞME YERİNE KOMPLOCULUĞA SAVRULUYORLAR
Ortaya çıkacak maliyetlerin müsebbibi elbette Kürtler değil. Aksine
Kürt milliyetçiliği üzerinden, Kürtlere de maliyet ödeten sığ bir
yaklaşım var karşımızda. Suriye’de Esed’e, Türkiye’de Kemalizm’e,
Irak’ta işgale sarılmaktan imtina etmeyen özensiz ve ergen bir
siyasal akılla karşı karşıyayız. Daha hazin olan, yapılan her
tercih sonrası ortaya çıkan maliyetlerle yüzleşmek yerine
komploculuğa savrulmaları.
ŞAM'I KERKÜK'Ü UNUTUYORLAR
Bugünlerin popüler komplosu da “Türkiye’nin Kobane üzerinden Suriye
ve Irak hesapları” yaptığı. Herhangi bir mantıksal tutarlılığa ya
da jeopolitik tavzihe ihtiyaç duymaksızın dillendirilen bir iddia
bu. Şam’ı, Halep’i, Bağdat’ı, Erbil’i, Kerkük’ü unutup niçin Kobane
üzerinden hesap yapıldığı ise elbette açıklamak zorunda
hissettikleri bir durum değil.
PROVOKATİF DİLE İHTİYAÇ DUYUYORLAR
Kürt siyasetinin tutturduğu dil, sürdürdüğü siyasal perspektif
marjinal bir grubun ya da çok dar bir cemaatin sahip olacağı bir
konfor. Kürtlerin çoğunluğunu temsil etme yeteneğine sahip
olmasalar da, geç kalmış milliyetçiliğin açtığı alanda, geniş Kürt
kategorisini provokatif bir şekilde makasa alma yeteneğine
sahipler. Lakin bu yeteneklerini sürdürmeleri için başı sonu belli
bir siyasete değil, canlılığını sürekli korumak zorunda oldukları
provokatif bir dile ihtiyaç duyuyorlar. Siyasetsizliğin boşluğunu
bu şekilde doldurabilirler. Bunu yaparken Kürtlere ve
mağduriyetlerine ihtiyaç duydukları muhakkak. Lakin Kürtlerin, bu
siyasete ve elitlerine ne kadar daha ihtiyaç duyacağı ise şüpheli.
Hali hazırda sınırlarına dayanmış bu konjonktürel ve provokatif
siyaset tarzı, Irak ve Suriye’deki sıcak gelişmeleri kendisi için
mühimmat olarak kullanacaktır. Bu ise krizi derinleştirmekten başka
hiçbir şeye yaramayacaktır.