HDP'den son dakika çözüm süreci açıklaması
Abone olHDP MYK toplantısı sonrasında çözüm sürecine ilişkin kritik bir açıklama yapıldı. Açıklama 50'ye yakın insanın hayatını kaybettiği Kobani eylemlerinin savunulması dikkat çekti.
HDP MYK toplantısı sonrasında yapılan açıklamada,
"Hükümet müzakere sürecini bitirmeye niyet etse de biz bu süreci
sahiplenip, ilerletmeye çalışan taraf olacağız" dendi.
Öte yandan açıklamada en dikkat çeken kısım ise, HDP'nin
yaklaşık 50 kişinin hayatını kaybettiği Kobani eylemlerini
savunması oldu:
Halkımızın 6-8 Ekim’deki meşru demokratik
mücadelesi, Kobani’deki durumu köklü biçimde değiştirmiş, Kobani’yi
dünya kamuoyunun gündemine taşımış ve kentin düşmesine barikat
olmuştur.
HDP Merkez Yürütme Kurulu'nun bildirgesinde, son dönemde yaşanan gelişmelerin çözüm sürecine yansımaları konusunda önemli mesajlar verildi. Bildirgede, "HDP; çatışmasızlık sürecini zorlayan her türlü girişimin ve gelişmenin karşısında olacaktır. Hükümet müzakere sürecini bitirmeye niyet etse dahi, biz bu süreci sahiplenen ve ilerletmeye çalışan taraf olacağız. Çünkü barış her şeyden önce halklarımızın talebi ve ihtiyacıdır" vurgusunda bulunuldu.
HDP MYK dün yaptığı toplantısında son dönemde yaşanan gelişmeler
değerlendirildi. Toplantının sonuç bildirgesi bugün yayınlandı. HDP
Merkez Yürütme Kurulu toplantısının sonuç bildirgesinde, yer alan
bazı ifadeler şöyle:
KOBANİ'DE TARİHSEL DİRENİŞ
1. Kobani’de IŞİD çetelerine karşı yürütülen özsavunmanın 44. gününe girdiği ve direnişin hali hazırda tarihsel bir nitelik kazandığı tespit edilmiştir. Franco faşizmine direnen Madrid ve Hitler faşizmine direnen Stalingrad gibi, IŞİD çetelerine direnen Kobani de ilerici insanlığın tarihine altın harflerle yazılmıştır. Kobanê direnişi, halen büyük bir kararlılıkla devam etmekte, IŞİD çetelerinin şehri işgal tehlikesi sürmektedir. IŞİD çetelerinin kimyasal silah kullandığına dair giderek güçlenen iddialar, Kobani’deki durumun aciliyetini bir kez daha vurgulamaktadır.
2. Rojava’da bulunan Kürt siyasi partilerinin kendi aralarında yeni bir diyalog geliştirmelerini ve sağladıkları Duhok Anlaşması’nı sevinçle karşılıyoruz. Ayrıca Kürdistan Federe Parlamentosu’nun Rojava Kantonlarını tanıma ve destekleme kararı; yine bu temelde Irak Kürdistan Federe Hükümeti tarafından Kobani’ye gerçekleştirilen silah yardımı da olumlu gelişmeler arasındadır.
PYD TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL
3. AKP Hükümeti’nin, Kobani’ye yardım koridoru konusunda ayak sürüyen, sürece yayan tutumu hala devam etmektedir. Öyle ki, bu tutum PYD ile IŞİD’i bir tutma ve PYD’yi “terör örgütü” ilan etme aymazlığına kadar varmıştır. Türkiye’yle hiçbir çatışmaya girmemiş, her fırsatta Türkiye ile dostluğunu ilan etmiş PYD’nin “terör örgütü” ilan edilmesini asla kabul etmediğimiz gibi; Musul Konsolosluğu’nu basmış, 49 konsolosluk görevlisini rehin almış, halen de her fırsatta Türkiye’yi tehdit eden IŞİD ile PYD’nin bir tutulmasının yanlışlığını halkımızın dikkatine sunuyoruz.
Hükümet, Rojava halklarının kendi yaşadıkları kentlerde özyönetimlerini ifade eden Rojava Kantonlarını bir tehdit olarak görmekten artık vazgeçmelidir. Asıl tehdit, Türkiye de dâhil bütün İslam coğrafyasına egemen olma iddiasını taşıyan, istilacı, katliamcı, tecavüzcü, insanlık düşmanı IŞİD çeteleridir. YPG ve YPJ, dünyanın dört bir tarafından getirilmiş bu çete elemanları karşısında kendi evini, canını, kentini savunmaktadır. Kobanê’de bir insanlık direnişi sergilenmektedir.
SİYASAL BASTIRMA HAMLESİ
4. 6-8 Ekim günlerinde Kobani’den yükselen “Hawar” (İmdat) çığlığına yanıt olmak için sokaklara çıkan, polis tarafından infaz edilen ya da polisin denetimi ve gözetiminde gerçekleştirilen linç saldırılarında öldürülen onlarca insanımızın failleri hakkında hiçbir soruşturma yapılmamaktadır. Partimiz üyesi ya da sempatizanı yüzlerce insan sabah baskınlarıyla gözaltına alınmakta, tutuklanmaktadır. KCK operasyonlarını anımsatan bir siyasal bastırma hamlesi ile karşı karşıyayız. Hükümet, yol açtığı bu ölümlerin sorumluluğundan kaçamaz. Halkımızın 6-8 Ekim’deki meşru demokratik mücadelesi, Kobani’deki durumu köklü biçimde değiştirmiş, Kobani’yi dünya kamuoyunun gündemine taşımış ve kentin düşmesine barikat olmuştur. 6-8 Ekim’de yitirdiğimiz insanlarımız için adalet mücadelesini yürütmeye ve estirilen tutuklama terörünün karşısında durmaya devam edeceğiz.
BAŞMÜZAKERECİ ÖCALAN
5. Hükümet, barış sürecini tıkayan bir tutum ve yönelim içerisine girmiştir. İmralı’da Sayın Öcalan’ın müzakereleri yürütmesini kolaylaştıracak bir sekretarya kurulması bile krize dönüştürülmekte, görüşmelerin gerçek bir müzakereye dönüştürülmesinin koşulları sürekli ertelenmektedir. Sayın Öcalan’ın “Başmüzakereci” sıfatı tartışmaya açılmaktadır. Hatta Başbakan Yardımcısı Arınç tarafından “çözüm sürecine mahkûm değiliz” denilerek, sürecin hükümet tarafından bitirilebileceği iması yapılmaktadır.
ÇATIŞMASIZLIK ORTAMI ZORLANIYOR
Hükümetin Bingöl’de, ardından Kars Kağızman’da gerçekleştirdiği yargısız infazlar toplumda 1990’lara dönüş endişelerini geliştirmiştir. Başbakan Davutoğlu’nun Bingöl’deki karanlık suikastten sorumlu tutarak “cezalandırdık” dediği, Genç ilçesinde infaz edilen 4 insanın, Bingöl merkeze hiç girmedikleri ve bu olayla hiçbir alakalarının bulunmadığı netleşmiştir. Kağızman’da gerçekleştirilen yargısız infazın da HES barajına yönelik başka bir eylem gerekçe gösterilerek meşrulaştırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Anımsatmak isteriz ki, Türkiye’de idam cezası kaldırılmıştır. Hükümet, yargısız infazlarla adı konulmamış biçimde idam cezasını uygulamaktadır. “Cezalandırdık” diyerek, açıktan bunu ifade etmektedir. Bu infazlar iki yıldır süren ve bizce çok değerli olan “çatışmasızlık” ortamını zorlamaktadır.
Yüksekova’da üç askerin öldürülmesi, canımızı yakan, barışa dair endişelerimizi büyüten bir diğer gelişme olmuştur. Asker, polis, gerilla hiçbir gencimizin ölmeyeceği bir barış ikliminin yaratılması için çıktığımız yolun önüne her geçen gün yeni engeller konulmaktadır.
SÜRECİ SAHİPLENECEĞİZ
6. Halkların Demokratik Partisi, demokratik Türkiye’ye giden yolun anahtarı olan barış sürecine var gücüyle sahip çıkmaya, Kürt sorununun çözümünde yegâne yöntem olarak müzakereye işaret etmeye devam edecektir. Çatışmasızlık sürecini zorlayan her türlü girişimin ve gelişmenin karşısında olacaktır. Hükümet müzakere sürecini bitirmeye niyet etse dahi, biz bu süreci sahiplenen ve ilerletmeye çalışan taraf olacağız. Çünkü barış her şeyden önce halklarımızın talebi ve ihtiyacıdır.
ÇÖZÜM SÜRECİ BİTERSE...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, dün Bakanlar Kurulu'nun ardından yaptığı açıklamada, "Çözüm sürecine mahkum değiliz" demişti. Arınç, çözüm sürecine ilişkin şu açıklamayı yapmıştı:
Çözüm sürecine mahkum değiliz. Türkiye'nin geleceği
için çok önemsiyoruz. Ama bu sadece bizim için bir şey değil ki,
Türkiye için geçerlidir. Örgütün bitirilmesi konusunda örgütün
liderinin söylediği şeyler de önemlidir. Biz bu işi bitirmek
istiyoruz. Parlamentoda bitecek.
Ama çözüm sürecini sadece biz istiyormuşuz mecbur
gibiymişiz gibi, herkes her istediğiyle buna zarar verecekse hayır
bu böyle değil. Çözüm süreci başarısızlığa uğrarsa herkes altında
kalır adadaki şahıs da dahil.
Çok ince ve hassas davranıyoruz. Bizim gösterdiğimiz kadar herkesin hassas davranması gerekiyor. Her önüne geçeni söyleyecek biz de çözüm süreci devam edecek diyeceğiz. Bitiren taraf biz olmayacağız.