HDP'den şok Öcalan yalanlaması!
Abone olHDP'li Baluken, Öcalan'ın '1 Eylül'de vereceği mesaj Türkiye'nin demokratik geleceği ve Ortadoğu barışı için önemli' diyor. Çözüm sürecinde 'müzakere' aşamasına geçileceğini belirten Baluken, müzakerelerin yazılı anlaşma haline gelmesini istiyor.
İmralı, Kandil ve hükümet üçgeninde görüşmeler yürüten
HDP heyetinden İdris Baluken, 'müzakere aşamasına' geçilmeden, son
aşama olan silahların bırakılması ve eve dönüşlerin tartışılmasının
doğru olmadığını söyledi. Balüken, kamuoyundaki Öcalan'ın 1 Eylül
Dünya Barış Günü vesilesiyle bir açıklama yapacağı iddialarını ise
"bizde böyle bir bilgi yok" diyerek yalanladı.
El Cezire Türk'ten Gonca Şenay'a konuşan Balüken silah
bırakmanın PKK'nın tamamen silah bırakması olarak değil, Türkiye’de
silahlı mücadelenin sona ermesi olarak algılanması gerektiğini de
anlattı.
KÜRT HALKI AKP'NİN SAMİMEYTİNİ
ÖCALAN'IN DURUMU İLE TAKİP EDİYOR
Öcalan'ın durumunda iyileştirme beklediklerinin altını çizen
Baluken, 'Kürt halkı hükümetin bu konudaki samimiyetini, Sayın
Öcalan’ın durumu üzerinden takip ediyor' dedi.
1 Eylül ne anlama geliyor çözüm süreci
açısından?
Yaptığımız son görüşmede Sayın Öcalan’ın, '30 yıllık savaşın
demokratik müzakere ile çözüm aşamasında olduğunu' belirtmiş olması
hem de hükümet cenahından gelen yol haritası ve gerekli adımların
atılacağı beklentilerinin oluşmuş olması bu 1 Eylül’ü daha farklı
bir konuma getiriyor. Biz bu 1 Eylül’de Sayın Öcalan’ın ortaya
koyacağı mesajın Türkiye’nin demokratik geleceği ve Ortadoğu barışı
için önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak bunun için bazı
mekanizmaların hızla oturtulması gerekiyor.
ÖCALAN 1 EYLÜL'DE MESAJ VERECEK
BİGİSİNE SAHİP DEĞİLİZ
Bu mesajın içinde silah bırakmadan eve dönüşlere kadar
kapsamlı bir çağrı olacak mı?
Bir beklentiden bahsediyoruz, 1 Eylül’de Sayın Öcalan bir mesaj
yollar, bir mektup yollar bilgisine sahip değiliz. 1 Eylül’e kadar
tekrar adaya gidip gitmeyeceğimizi de bilmiyoruz. Olması gereken
müzakere trafiğinin hızlanması ve derinlikli müzakerelerin
başlaması. Şüphesiz ki bu süreç başlarsa Sayın Öcalan tarafından
ortaya konulacak mesaj, önümüzü görme açısından gerçekten son
derece anlamlı bir yol açar düşüncesindeyiz. Biz, sizin
belirttiğiniz hususları şu anda tartışma aşamasına gelmemişiz. Geri
çekilme veya silahların tamamen bırakılması, silahlı güçlerin
toplumsal yaşama dahil olması, bugüne kadar hükümet ile yaptığımız
görüşmelerde masaya yatırılmış konular değil. Bahsettiğiniz tüm
çalışmalar üçüncü aşamanın adımları, biz şu anda ikinci aşamaya
geçmenin çabası içerisindeyiz. Biz şu an ikinci aşamaya geçemedik.
İkinci aşama bahsettiğimiz derinlikli müzakereye geçiştir.
DERİNLİKLİ MÜZAKERE İÇİN NE
GEREKİYOR?
Derinlikli müzakere ile tam olarak kastettiğiniz nasıl bir
sistem?
Derinlikli müzakere dediğimiz şey, artık tarafların konu
başlıklarını masaya yatırıp uzman heyetlerle birlikte çözüme
yönelik bir tartışma ortaya koymasıdır. Bunun koşulları var. Kayıt
altına alınmasından tutun, bunların arşivlenmesine kadar.
Karşılıklı anlaşıldığının taraflar arasında güvence altına alınması
da bunun içinde.
TARAFLARIN TALEP VE TAAHHÜTLERİ KAYIT
ALTINA ALINSIN
Nasıl güvence altına alınacak, yazılı bir anlaşmadan mı
bahsediyorsunuz?
Evet yazılı olabilir, farklı yöntemler olabilir. Ayrıca bu süreci
takip edecek bağımsız bir kurulun oluşturulmasına kadar farklı
mekanizmalara ihtiyaç var. Böyle bir aşamada ancak biz müzakere
aşamasına geçildiğini kabul edebiliriz.
Kayıt alınmasından tam olarak beklentiniz
nedir?
Burada kastımız dinleme cihazları ile toplantıların tutanak altına
alınması değil elbette. Taraflar hangi konularda uzlaşmaya
varmışlar, hangi başlıklarda ne gibi ilkeler ortaya konulmuş, hangi
taahhütler dile getirilmiş. Bunların kayıt altına alınması.
HÜKÜMETİN YOL HARİTASININ DETAYLARI
AÇIKLANMADI
Yol haritasında yer alıyor mu bu
beklentileriniz?
Bize şu ana kadar yol haritası konusunda herhangi bir ayrıntı
verilmedi. Hükümetin yol haritasının ne içerdiğini, tarafların
hangi adımlarda bisikleti yürüteceğini bilmiyoruz. Ancak şöyle bir
durum var, öncelikle ilkelerin oluşturulması lazım. Bu ilkeler ve
mekanizmaların doğru oturtulmasıyla biz yol haritasının
rahatlayacağını düşünüyoruz.
Ne gibi mesela?
Örneğin izleme kurulu bu süreçte yol haritasından bağımsız olarak,
sürecin en başından bu yana olması gereken bir mekanizma. Bugüne
kadar bazı çok ciddi sıkıntılar oldu. Bir izleme kurulunun olması
durumunda tüm bu sıkıntıları aşmak çok kolay olabilirdi. Bunun
güvence altına alınmış ilkeler ve mekanizmaların sağlıklı yürüyüp
yürümediğini gözlemleyecek bir hakem heyeti olarak tanımlanması
lazım. Ve her iki tarafın da izleme kurulunun zaman zaman ortaya
koyduğu uyarılar doğrultusunda yaptıkları yanlışlardan vazgeçmeleri
lazım. Akil insanlarda hükümet daha çok bir PR çalışması yapan ve
biraz da kendini rahatlatan bir mekanizma olarak bunu aldı. Biz
başından beri bunun çok doğru bir mekanizma olmadığını söylemiştik.
İzleme kurulu konusunda bizce tamamen akil insanlardan oluşması
doğru değil, Türkiye’deki tüm toplumsal kesimleri içermesi lazım.
Bu izleme kurulu, Sayın Öcalan ile de rahatlıkla görüşebilmeli,
kapsamlı çalışmalar yapabilmelidir.
ÖCALAN MÜZAKERE KOŞULLARINA
KAVUŞMALI
Öcalan’ın koşullarında bir değişiklik gerektiriyor mu bu
yeni sistem?
Olması gerekir. Çünkü Sayın Öcalan’ın istediği avukatlar olabilir,
toplumda fayda getireceğine kanaat getirdiği heyetler olabilir;
bunlarla görüşebilmesi gerekiyor. Müzakereden bahsedeceksek,
müzakerenin bir tarafının son derece kısıtlı olan koşullarını
ortadan kaldırmamız gerekiyor.
ÖCALAN'A BİR TAAHHÜT VERİLDİĞİ BİLGİSİ BİZDE
YOK
Kendisinin böyle bir beklentisi var mı?
Olması gereken bir durumdur. Kendisine böyle bir taahhüdün
verildiğini Sayın Öcalan bize dile getirmedi. Ama tüm bileşenlerin
beklentisi budur. Aslında Kürt halkı hükümetin bu konudaki
samimiyetini, çözüme yönelik perspektifini de daha çok Sayın
Öcalan’ın durumu üzerinden takip ediyor. Sayın Öcalan’a yaklaşım
aslında Kürt meselesine yaklaşımı ifade ediyor. Sayın Öcalan kendi
düşüncelerini kamuoyuna rahat aktarmadığı zaman hükümetin
samimiyeti konusunda kuşkular oluşuyor.
HDP kanadında sıkça dile getirilen bir beklenti var, o da
Öcalan’ın 2015’te serbest kalacağı yönünde. Sizce bu beklenti
gerçekçi mi?
Sayın Öcalan hiçbir görüşmemizde kendi özgürlüğüyle ilgili bir
gündemi konuşmamıza izin vermedi. Biz bu yöndeki beklentileri
aktarmamıza rağmen kendisi sorunun halkın özgürlüğü olduğunu, bunu
sağlamanın çabası içinde olduğunu ifade etti. Kendisi, 'Ben burada
özgür bir bireyim. Özgür bir birey olmasaydım, devlet benimle
masaya oturmazdı. Müzakere etmezdi, özgür düşünmeyen birisiyle
müzakere gelişmez' diyor.
KANDİL GÖRÜŞMELERE NASIL DAHİL
OLACAK?
Yol haritası konusunda ayrıntı yok dediniz ama Kandil ve
Avrupa ile doğrudan görüşme çok dillendiriliyor. Bu nasıl
olacak?
Genel müzakereleri Sayın Öcalan zaten yürütüyor ama pratikte
bakarsanız tarafların birbirini suçlayan, şiddete, can kayıplarına
varan bazı durumlar ortaya çıkıyor. Doğrudan bir temas, bu pratik
sorun alanlarını ortadan kaldırmak açısından önemli. Diyoruz ki
süreç ilerledikçe süreci bozmak isteyenler daha güçlü
yükleneceklerdir. Bu şekilde pratik temas sahaları bu bahsetmiş
olduğumuz temasları ortadan kaldırmak için önemli. Beşir Atalay, bu
süreçte en önemli aktörlerden biri ve kendisi KCK ile direk
görüşebileceklerini açıkça deklare etti. Bizim Kandil’deki
görüşmelerimizde de KCK Başkanlık Konseyi yetkilileri de böylesi
bir mekanizma arayışına kapalı olmadıklarını ifade ettiler.
Dolayısıyla bunun hayata geçmemesi için biz bir neden
görmüyoruz.
EVE DÖNÜŞ 3. AŞAMADA OLUR HENÜZ 2.
AŞAMA BİLE GEÇİLMEDİ
Eve dönüşler ile ilgili oradaki genel hava ne?
Bu süreci çok gerçekçi ele almak veya birtakım adımlar üzerinden
tartışmak önemli. Şu anda kamuoyunun tartıştığı şeylerin çoğu
üçüncü aşamada olması gerekenler. Oysa biz daha ikinci aşamayı
geçmeden, bu çetin yolu tamamlamadan, üçüncü aşamanın gereklerini
konuşmadan bunları konuşmak Sayın Öcalan’ın da ifade ettiği gibi
arabayı atın önüne koymak olur.
ORTADOĞU GERÇEKLERİ SİLAH BIRAKMAYA
ENGEL
Silah bırakma beklentisi, bölgedeki durum açısından
gerçekçi mi?
Bence Türkiye’nin de beklentisi Türkiye’de bu silahlı mücadele
döneminin kapanmasıdır. Gerçekçi düşünmek gerekirse şu anda hem
Güney Kürdistan’da hem Rojava’da çok kapsamlı bir savaş var.
Şüphesiz ki oradaki gelişmelere göre bazı şeyler tartışılır. Ancak
bizim için önemli olan Türkiye’de silahların yerine demokratik
siyasetin öncelenmesidir. Şu anda Kürt hareketine 'silahlarınızı
tamamen bırakın, sizi katledecek saldırılara kendinizi tamamen
açın, katliam tehlikesine karşı kayıtsız, şartsız bir şekilde pasif
bir tavır ortaya koyun' beklentisinde olmamamız gerekiyor.
Ama bu durumda da elinde hâlâ silah olan bir PKK, Türkiye
için bir tehdit olarak kalmaya devam etmiyor mu?
Hayır, bu süreç tarihi bir Kürt - Türk ittifakını öngörüyor. Belki
de yüzlerce yıl sürecek bir stratejik işbirliğini öngörüyor. Bizim
çözüm sürecinden anladığımız budur. Dolayısıyla halkların
demokratik, ulus perspektifi içinde birbirlerinin farklılıklarına
saygı duyarak yaşamasının önünü açan bir süreçtir. Dolayısıyla biz,
gelişecek bu süreçten sonra Türkiye için bir tehdit algısı
olabileceğini düşünmüyoruz. Daha önce Türkiye bu şekilde kodlandığı
için çok büyük yanlışlar yaptı. Suriye politikası çizilirken bir
yönüyle Esad’ın tamamen gitmesi istendi, bir yönüyle de daha çok
Kürtlerin bir hak kazanmaması, Kürtlerin bir tehdit olarak
görülmemesi için birtakım ilişkilere girdi.
DAVUTOĞLU ANTİ-KÜRT POLİTİKAYI EN FAZLA
TECRÜBE KİŞİDİR
Davutoğlu’nun başbakanlığına nasıl
bakıyorsunuz?
Biz bu süreci bireyler üzerinden tanımlamanın doğru olmadığını
düşünüyoruz. Aktörler değişebilir, kişilerden bağımsız olarak bu
sürecin devam etmesi gerekir. Sayın Davutoğlu'nu bizler çok sert
eleştirdik. Sayın Davutoğlu anti-Kürt bir politikanın Ortadoğu’da
Türkiye’ye kazandırmayacağını, birkaç yıl içinde en fazla tecrübe
etmiş kişidir. O nedenle bizim Sayın Davutoğlu’ndan beklentimiz
bugüne kadar yapılan yanlışlardan ders çıkarması ve bundan sonra
Ortadoğu’da olması gereken ilişkilerin oturtulması konusunda bu
deneyimlerinin kullanılmasıdır. Bir diğer önemli bir husus da
şudur: Sayın Davutoğlu global bir Kürt politikası yerine birkaç
Kürt partisi, Kürt hareketi Güney Kürdistan üzerinden şekillenen
bir Kürt politikası götürdü. Bu doğru değil. Her dört parçadaki
Kürtlerin durumu mutlaka gündemde olmalı, örgütlü Kürt güçleri göz
önünde bulundurulmalıdır.